Korkmaz İLKORUR
SON on senenin yıldızları Asya kaplanlarının başına bu finansal krizi kim, nasıl açtı? Malezya Başbakanı Mahatir Mohamad'ın iddia ettiği gibi, para spekülatörleri mi bu krize neden olmuşlardı? Yoksa, bu işte kul günahı yoktu da, uygulanan ekonomik politikalar mı sorumlu idi? Yoksa çoğunun uyguladığı sabit
kur politikası mı? Yoksa IMF mi?
Cevap zor görünüyor. Gerçekten, Asya kaplanları büyük bir ekonomik kalkınma başarısı göstermişlerdi: Son beş yılın ortalama büyüme hızı Malezya, Tayland, Endonezya ve Kore'de % 8, Çin'de % 13, Hong Kong'da % 6 civarında idi. Bir tek Filipinler'de % 3'ün altına düşmüştü. Kişi başına gelir inanılmaz yükselişler kayıt etmiş, işsizlik düşmüştü. Bir zamanların fakir ülkesi Tayland'da kişi başına gelir $ 3.500 sınırını zorlarken, Singapur'da aynı rakam $ 27.000'i geçmişti. Hong Kong $ 24.000'i aşarken, bir zamanlar Türkiye'den tavsiye alan Mahatir'in ülkesi Malezya'da $ 5.000'i bulmuştu. Yabancı sermaye bölgeye su gibi akmıştı. Zira, bakıldığında, bölgenin bazı ortak özellikleri yabancı sermayeye cesaret ve güven verecek şekildeydi.
Bölgenin, yaşadığı finans krizine rağmen geleceğe ümitle bakmasına da neden olan bu özellikler şunlar:
* Yüksek tasarruf oranları: Bu oran Singapur'da % 50, Endonezya, Malezya, Hong Kong ve Tayland'da % 35 civarında; Filipinler'de % 15 (bu bile ABD'nin iki katı).
* İyi eğitim: On yıldan beri büyük bir eğitim seferberliği içindeler. Lise düzeyi eğitim alan gençlerin yüzdesi, Filipinler'de % 80, Malezya'da % 60, Endonezya'da % 45, Tayland'da % 40.
* Açık ekonomiler: Asya kaplanları bazı yabancı ürünlere kendi pazarlarını kapatsalar da genellikle rekabeti özendirici açık ve ihracata dönük ekonomilere sahipler.
* Düzgün ekonomik politikalar: Yaşadıkları krize rağmen bölge ülkelerinin genellikle düzgün ekonomik politikalar uyguladıkları, bütçe açıklarını kontrol altında tuttukları ve enflasyonu düşürdükleri biliniyor.
Pekiyi bu kriz neden oldu? Fatura giderek bizim de çok yabancısı olmadığımız ve
Japonya da dahil olmak üzere bölgenin ortak özelliklerini yansıtan iki kuruma çıkartılıyor:
Mali sektör ve politikacılar.
Bölge ülkelerinde bankacılık sistemleri büyük ve neredeyse tüm finansal akımları kontrol ediyorlar. Buna rağmen, ekonomik büyümenin ve küreselleşmenin getirdiği değişiklikler ile başa çıkabilecek bir düzeye gelmiş değiller. Ekonomilerdeki deregulasyon ve liberalizasyon henüz yeterince bankacılık sektörüne yansımış değil.
Devlet hala bankacılık işinin içinde. Kredilendirmede devletin yönlendirmesi çok fazla. Buna karşı, gözetim ve açıklık yok. Mali sektör reformları siyasal nedenlerle zamanında yapılamadı.
Zayıf mali sektör, özellikle, dünyaya açılmanın getirdiği zorluklar içinde bozulan makroekonomik dengeleri düzeltmek için gerekli tedbirlerin alınmasına izin vermedi. Tüm bunlar, bir de
siyasal yozlaşma ile birleştiğinde kriz kaçınılmaz hale geldi.
Türkiye'de kriz olmaz diyenlere duyurulur.