14.05.2008 - 00:41 | Son Güncellenme:
Lüks mutfak markası Lineadecor’u birçok kişi İtalyan zanneder. Zaten kurucusu Ercan Ecemiş’e göre de İtalyanlardan eksiği yok, fazlası var. Bugün Türk hazır mutfak pazarında yüzde 20 payla lider. ABD’den İran’a, Kırgızistan’dan İsrail’e 10 değişik coğrafyada dünyanın önde gelen lüks mutfakçılarıyla kıran kırana rekabet eden Lineadecor’un macerası sadece 12 yıl önce başlamış...
Makine mühendisi Ercan Ecemiş ve iki ortağı, 1980’li yıllarda mobilya makinesi ithaline karar vermiş. Ancak Özal’lı yıllarda toplu konut inşaatlarının bereketini görünce, “Mobilyacıya makine satıyoruz, neden mobilya yapmıyoruz?” demiş.
Ecemiş, “Makine satarken sektörü öğrendik. Ciddi bir fırsat olduğunu gördük. 1991’de mobilya üretmeye karar verdik. Alemdağ’da 900 metrekarelik bir yer tuttuk. ‘Portakal sandığı’ yapmaya başladık. Yani mutfak dolabı ama en basitinden. Kutu yapıp kapak takıyorduk” diyor.
Milyon dolarlık yazılım yaptırdı
Ancak toplu konut işiyle ayakta durdukları için Ecemiş’in içine ‘Devlet konuttan çıkar mı’ endişesi düşmüş. Ecemiş, o dönemi şöyle anlatıyor:
“1993’te marka yaratıp ürünümüzü halka açmaya karar verdik. İtalya’ya gidip mutfak sektörünün en büyüklerden Scavolini’nin Türkiye temsilciliğini aldık. Açıkçası onlardan çok şey öğrendik. 1996’da Lineadecor’un lansmanını yaptık. Alemdağ’daki küçük işletmeden, Samandıra’ya 5 bin metrekarelik fabrikamıza geçtik. Alemdağ’da 15 kişiyle başlamıştık, Samandıra’da 150 kişi olduk.”
Lineadecor yola çıktığında hedefini net bir şekilde belirlemiş: En lüks harcama yapan kesime, yani A+ ve A sosyoekonomik grubuna hitap etmeyi kararlaştırmış. Bunun için özel keresteler, alüminyum kapaklar, ışıklı raflar, çok çeşitli renkler ve modüller kullanmaları gerektiğini fark etmişler. Markaya yatırıma da çok önem vermiş.
2001 krizi döneminde gazetelerde, bazı günler yalnızca reklam derneklerinin ‘Reklam verin’ ilanları ve Lineadecor ilanları görünür olmuş. Şirket reklama yatırımın karşılığını da artan satışlarla görmüş. 2004’te Gebze’de yeni fabrika kurmaya karar vermişler. Ecemiş şunları anlatıyor:
“Fabrikayı 2006’da bitirdik. Yani gayrimenkul sektörünün en iyi zamanına yetiştirdik. 1 milyon dolar yatırım yaparak bir bilgisayar yazılımı geliştirdik. Müşteri, bayimize gittiğinde kendisine bilgisayarda bir mutfak çiziliyor. Çizilen mutfağın planı bir tuşla fabrikamıza gönderiliyor. Fabrikadaki bilgisayar da plana göre parçaları üretiyor. Bu program olmasa başarılı olamazdık. Avrupa’da çok az firmada böyle program var.
Çünkü yılda 10 binin üzerinde mutfak üretiyoruz. Toplu siparişler dışında kalan 3 bin 500 mutfağa terzilik yapıyoruz. 260 değişik mutfak modülümüz var. Rakiplerin hiçbiri 100’ü geçmez. Başarı sırrımız kalitenin yanı sıra çeşit.”
Yabancılar kapısını aşındırıyor
Lineadecor yabancıların da ilgisini çekiyor. Çok sayıda yabancı fonun ortaklık için kapısını çaldığını belirten Ecemiş şunları anlatıyor:
“Uluslararası bir şirket olduk. Bu sene 50 milyon YTL ciro bekliyoruz. 240 çalışanımız var. Görüştüğümüz fonları 12’den 4’e indirdik. B+ ve B sosyoekonomik gruplarına da yavaş yavaş ürün çıkarıyoruz ama alt marka arayışımız var. Fondan gelebilecek parayı oraya yatıracağız.
En geç 2 ayda ortalık belli olur. Türkiye’den de ucuz ürün yapan bir firma alabiliriz. Ama kendi kültürümüz içinde ucuz ürün üretemeyiz. Çünkü marangozla rekabet edeceksiniz. Bizimkisi de en gayri resmi sektördür. 450 bin marangoz var. Sektörün yüzde 90’ı faturasız çalışıyor.”
Markayı korumak için dedektif tuttu
Ercan Ecemiş Lineadecor’un markalaşma sayesinde bugünkü konumuna geldiğini anlatıyor. Markasını korumak için bayileri çok sıkı denetliyor, hatta ‘gölge müşteri’ adı altında dedektif gibi çalışan kişilere bayilerini devamlı denetlettiriyor. Ecemiş şunları anlatıyor:
“8 - 10 senede 1 numara olmak kolay değil. Müşteri hizmeti çok önemli. Çünkü müşterimiz kadınlar. Onların karşısında ciddi olmak zorundasınız. Marka olmak, krizlerde ve zor durumlarda muazzam bir güvence. Bizi Türk kadını marka yaptı. Markamızın değerini korumak için çok çalışıyoruz. Montaj sonrası bağımsız bir şirket müşteri memnuniyetini denetliyor. Düşük puan alan bayileri kapatıyoruz. Bir de gölge müşteri araştırmamız var. Bayilerin müşteriyi güler yüzle ve ayakta karşılayıp karşılamadıklarına kadar bakılıyor. Senede bir bayi kapatırsanız bayiler işleri sıkı tutuyor. Binada okulumuz var. Eğitimi geçemeyen bayide çalışamıyor. Zaman zaman dünya bayilerimizi de topluyoruz. En son eğitimde, İsrail ve İran bayimizin çok iyi anlaştığını görüp, memnun olduk.”
‘Maraş’tan en düşük sipariş 20 bin YTL’
Bayi ağı sayesinde değişik bölge ve ülkelerin mutfak kültürünü yakından inceleme imkânı bulan Ecemiş şunları anlatıyor:
“Türkiye’de bir mutfak 13 - 15 modülden oluşuyor. 3 - 4 metrelik mutfak bizde en sade haliyle 4 bin YTL’ye çıkar. Sattığımız mutfaklarda ortalama modül sayısı İran’da 30, İsviçre’de 10 tane. Bizim doğu illerimizde de çok geniş mutfaklar isteniyor.
Maraş’tan 20 - 25 bin YTL’den aşağı mutfak siparişi gelmiyor. Yani İstanbul’daki bayinin sattığı 2 mutfağa bedel. 40 metrekare mutfak döşüyorlar. 30 modül istiyorlar. Anadolu’da iyi para var. İstanbul ve Ankara’yı geçti. En iyi satışlarımız Urfa ve Kayseri‘de. Yurtdışında da İran ve İsrail iyi.
Şimdi ABD’de de şirket kurduk. Türk - ABD İş Forumu Başkanı Murat Ağırnaslı’yla ortak olduk. 2010’da ABD’ye 2 bin mutfak satacağımızı düşünüyoruz.”
İşçi başladı, fabrikatör oldu
Naci Sönmez, PVC hammaddeyle boru ve profil üreten firmalarda yıllarca işçilik yapmış. Ancak daha sonra sermayesiz olarak kurduğu Mikrosan şirketi o kadar başarılı olmuş ki, bugün 4 fabrikasından 37 ülkeye ihracat yapıyor.
Sönmez, makine imalat sektörünün duayen isimlerinden. 45 yıllık sanayici. Ürettiği ekstruder adlı makineler boru ve plastik pencere firmalarında kullanılıyor. Muş Sanat Enstitüsü Torna Tesviye Bölümü’ne 1 numarayla kayıt olan ve diploma numarası da 1 olan Sönmez, Mikrosan’da ürettiği ekstruderlerle dünyada da bir numara olmayı da kafasına koymuş.
İcat yaptı, büyüdü
İş hayatına Pimaş’ta işçi olarak başlayan Sönmez şöyle anlatıyor: “Pimaş’ta işçiyken ithal edilen plastik boru üretim makinelerini hayranlıkla inceliyordum. Bu makinelerin daha iyisini yapacağımı kafama koydum. 7 yıl burada işçi olarak çalıştım. Sonra plastik makineleri üreten bir firmada çalışmaya başladım. İşi öğrendiğine inandıktan sonra iki arkadaşımla ayrılıp Mikrosan’ı kurduk.
İlk yerimiz Maltepe’de 50 metrekarelik bir atölyeydi. Paramız olmadığı için bir tanıdığı kefil gösterip ilk torna makinemizi aldık. Ayrıldığım şirketimden de bana bir iş verdiler. İlk önce tornanın borcunu ödedim. Sonra boruların iç içe geçmesini sağlayan bir ‘muf’ makinesi geliştirdim. Bu sektörde bir ilkti. Pilsa’dan 10 makine siparişi geldi. Ve işler bir anda büyümeye başladı.”
Depremde yerle bir oldu
Sönmez’in ilginç bir hayali de Almanlara makine satmakmış. Türkiye’de üretilmeyen bir makine yaptığı için 1980’lerde büyük rağbet görmüş. Hızla büyüyen Mikrosan, 1996’da S. Arabistan, Sudan ve Mısır’a ihracat hamleleri gerçekleştirmiş. Sonra Almanya’ya 1997’de 5 ekstruder hattı satmayı başarmış. Ancak daha sonra üzücü fakat Türk sanayi açısından örnek bir olay gerçekleşmiş. Sönmez şöyle anlatıyor:
“İstanbul çok stresliydi. O yüzden İzmit’te bir fabrika yaptık. İşbaşı yaptığımız hafta, 1999 depremi oldu ve fabrikamız yıkıldı. Çok zararımız oldu. Ama yabancı müşterilerimiz çok vefalı çıktı. Hepsi siparişlerinin parasını peşin gönderdi. Bir sanayici ağabeyimiz de Kurtköy’deki fabrikasının ikinci katını bize açtı. İşçilerimize 3 ay bedava yemek verdi.”
Hedefi, dünyada ilk 10’a girmek
Mikrosan, bugün 3’ü Gebze’de biri İzmit’te olmak üzere 4 fabrikada 150’ye yakın çalışanla Senegal’den İsveç’e 37 ülkeye ihracat yapıyor. 2007’de 20 milyon YTL ciro gerçekleştiren şirketin hedefi kendi alanında dünyanın en büyük 10 üreticisi arasına girmek.
DENİZBANK CEVAPLIYOR
Kredi verilirken neye dikkat ediliyor?
Kredide optimum süre nedir ve KOBİ’lerin öz sermayeleri ile alınacak kredi ilişkisinde oran ne olmalı?
Özellikle son 2 yılda KOBİ’lerin kredi taleplerine bakıldığında vade farkı ve işletme sermayesi finansmanı ihtiyaçlarının öncelikli olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda işletmelerin ihtiyaç duydukları kredi türüne göre değişen, farklı rasyoları değerlendirmeye almaktayız. Yani sadece kredi özkaynak ilişkisi değil, işletmelerin ciro gelişimi, mal alış - satış vade yapıları, iç ve dış borçluluk oranları ve fon yaratma kabiliyeti gibi rasyolar, değerlendirmelerimizde parametreleri oluşturuyor. Özkaynak kullanımı, işletme giderleri açısından önemli bir avantaj sağlamakta. Doğal olarak kredi veya satıcı finansmanı gibi dış kaynak metotları özkaynak finansmanına kıyasla daha maliyetli oluyor.
Optimum kredi vadesi de kredinin kullanım amacına göre değişen ve işletme bazında değerlendirilmesi gereken bir konu. Ancak işletmenin borç - alacak yapısını dikkate alan bir ödeme planı oluşturmak doğru tercih olacaktır.
İSO Kalite Belgesi ne kadara mal oluyor?
İSO Kalite Belgesi almak için ne kadar maliyet gerekiyor?
İSO, TSE tarafından veriliyor. Bunun için başvuru yapmadan önce bir hazırlık yapmak ve destek dökümanlarını hazırlamak gerekiyor. Ayrıca bir el kitabı ve prosedür hazırlamak lazım. Bu hazırlıklardan sonra TSE tarafından masabaşı incelemesi yapılacaktır. Daha sonra da TSE yetkililerinin şirketinize gelip inceleme yapması gerekiyor. İSO alma maliyeti, işyerinde çalışan personel sayısına göre değişiyor. 100 personelli bir firmayı baz alarak fiyatları şöyle verebiliriz: Müracaat 400 YTL + KDV, takip ücreti 1.500 YTL + KDV, olumlu sonuç belge ücreti 700 YTL + KDV olmak üzere toplam 2600 YTL + KDV ve danışman firmanın alacağı hizmet bedeline mal oluyor.