17.01.2020 - 07:50 | Son Güncellenme:
Aysel Bozan Yılmaz
İlk ve orta dereceli okullarda okuyan yaklaşık 18 milyon öğrenci bugün yarıyıl tatiline giriyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) bu yıl getirdiği uygulamayla tatil sayısı, dörde çıktı. 15-25 Kasım tarihlerinde tatil yapan öğrenciler, henüz iki ay bile dolmadan yeniden iki hafta derslerden ve okuldan uzak kalacaklar.
Uzmanlar, tatillerin öğrencilerin dinlenmeleri için iyi bir fırsat olduğunu dile getiriyorlar. Ancak ilk ara tatil sonrası okula henüz adapte olan öğrencilerin, döndüklerinde uyum sorunu yaşamamaları için eğlenip, dinlenmenin yanı sıra derslerine de zaman ayırmaları gerektiğine dikkat çekiyorlar. Karne konusunda ise her zamanki gibi ailelere önerileri, kötü karnenin cezalandırılmaması, abartılı şekilde ödüllendirilmemesi yönünde. Uzmanların görüşleri şöyle:
‘Karne yol gösterici’
Karnenin, eğitim sürecinin öğrenciye bilişsel, duyuşsal ve psikomotor özellikler bakımından neyi ne kadar kazandırdığını gösteren önemli bir araç olduğunu kaydeden Yeditepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanı Doç. Dr. Yelkin Diker Coşkun, “Karne akademik gelişimi desteklemede önemli bir yol gösterici olarak da görülür. Karne öğrencinin hem kendisi hem de ailesi için bir öz değerlendirme yapmasına ve gerekiyorsa öğrencinin onayıyla ders çalışma alışkanlıklarında düzenlemeler yapılmasına yardımcı olabilir” yorumunda bulunuyor.
Karnenin öğrenci gelişimini desteklemede kullanılacak araçlardan yalnızca biri olarak görülmesi gerektiğini vurgulayan Coşkun, “Karne öğrencinin dönemlik değerlendirilmesidir. Karne başarısıyla çocukların kişiliklerinin değerlendirilmesi, etiketlenmesi yanlış. Öğrenme durumsaldır ve aile tutumu, öğretmen, sınıf ortamı, araç gereç vb. pek çok etmenden etkilenir. Karne aslında bu bütünün bir değerlendirmesinin sonucudur” diyor.
‘Kırıcı olmayın’
Karnenin sohbet gündeminde olacağını ve olması gerektiğini ifade eden Coşkun, “Aile bireylerinin karne kavramıyla ilgili görüşlerini çekinmeden, kırıcı olmayan bir dille çocuklarıyla paylaşması önemli ancak bundan daha da önemlisi çocukların karneyle ilgili düşüncelerini aileleriyle paylaşabilmesi. Çocuk kendi öz değerlendirmesini çekinmeden yapabilmeli. Çocuğunuzun zayıf ya da güçlü olduğu derslerle ilgili düşüncelerini öğrenmelisiniz. Ebeveynin karneyi çocuğun kimliğinin, kişiliğinin önüne geçen bir durum olarak görmediğini bu sohbetlerde açıkça belirtmesi gerekir” diye konuşuyor.
Kötü karnenin birçok nedeni olduğunu anımsatan Coşkun, şunları söylüyor: “Çocuğunu iyi tanıyan bir veli karneyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir tutum sergilememesi gerektiğini bilir. Çocuklarla ilgili tutumlarımızı sınav, karne, başarı vb. dışsal özellikler etkilememeli. Çocukları olduğu gibi kabul etmek ve onlarla ilgili olumlu duygulara sahip olduğumuzu hissettirmek en sağlıklısı. Aksi durumda yani ceza, mahrumiyet, duygusal baskı gibi durumlarla karşılaşması öğrenme sürecine ilişkin olumsuz tutum geliştirmesine neden olacaktır.”
‘Emeğine değer verin’
Florya Uğur Koleji Anadolu Lisesi Rehberlik Koordinatörü Ebru Ceylan da “Çocuklar karne sonuçlarına göre çalışkan, vasat ya da tembel olarak nitelendirilmemeliler” uyarısında bulunuyor. Karne sonucu ne olursa olsun öğrencilerin verdikleri emeklere göre değerlendirilmesi gerektiğini dile getiren Ceylan, şunları söylüyor:
“Karnede düşük notlar varsa kişiliğe yönelik değil, ders çalışma yöntemleri hakkında değerlendirmeler yapılmalı, aşırı cezalandırma ve ödüllendirmeden kaçınılmalı. Aşırı tepki vermek çocukların kendilerine olan benlik saygılarının düşmesine, aile ilişkilerinin zedelemesine ve okula ve öğrenmeye karşı olumsuz bir tutum geliştirmesine neden olabilir.”
‘Aile ziyaretleri yapın’
Uzmanların ortak görüşü karne notu ne olursa olsun, tüm öğrencilerin tatili hak ettiği yönünde. Ancak eğlenme ve dinlenmenin yanı sıra derslere de zaman ayrılması gerektiği görüşündeler. Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Ilgın Başaran, çocuğun zamanını iyi değerlendirebilmesi için ailelerin tatili nasıl geçireceklerini önceden planlaması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor: “Ailecek yürüyüş yapmak, sinemaya, tiyatroya gitmek, aile ziyareti gibi aktivitelerle de mutlu bir tatil geçirebilmek mümkün.”
Sömestr tatilinin öğrencilerin öncelikli olarak dinlenmesi için olduğunu anımsatan Doç. Dr. Yelkin Diken Coşkun ise “Ne aktiviteye boğulmalarına ne de ders çalışmalarına dönük bir program yapılmalı. Kendi tatil programlarını, günlük rutinlerini kendileri planlamalılar. Kitap okuma, televizyon izleme, oyun, dinlenme vb. aktiviteleri dengeli biçimde içeren rutinlerinin olması yeterli. Bu günlük rutin hafta sonları etkinliklerle zenginleştirilebilir” diyor.