EğitimAkademik başarının formülü ilk ‘5’te saklı!

Akademik başarının formülü ilk ‘5’te saklı!

28.05.2014 - 09:34 | Son Güncellenme:

Uzmanlar, yüksek beyin işlevlerini ve algılama-değerlendirme ile ilgili temel görevleri yürüten beyin kabuğunun yüzde 90’ının bireyin ilk 5 yılında oluştuğuna dikkat çekiyor.

Akademik başarının formülü ilk ‘5’te saklı

Bireylerin beyin kabuğunun gelişiminde en kritik yılların ilk 5 yıl olduğunu açıklayan uzmanlar, başarılı bir akademik kariyere sahip, derslerine ve ödevlerine odaklanmakta zorlanmayan çocuklar yetiştirmek isteyen aileleri bu konuda uyardı. Çocukların okul yaşamında yaşayabileceği odaklanma, öğrenme ile ilgili zorluklar, aşırı hareketlilik gibi sorunların sinyallerinin aslında okul öncesi dönemde ortaya çıktığını vurgulayan uzmanlara göre, bu dönemde çocukların gelişiminin takibi şart..!

Haberin Devamı

Organize olmakta zorlanan, neye nasıl başlayacağını planlamakta zorlanan ya da ödevlerinin takibini yapmayan çocuklarıyla ilgili olarak anne-babaların bu noktada uzman desteğine başvurduğunu ama bu dönemde çocuğun veya gencin akademik yaşantısında önemli değişimler yaratabilmek için geç kalınmış olabildiğini belirten Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi’nden Uzman Psikolojik Danışman Nur Ağdelen, “Çocukların okul yaşamındaki dikkat ve öğrenme performansının nasıl olacağı, okul öncesi dönemde şekillenmeye başlar. Bu nedenle, okul öncesi dönemde, çocuğun gelişimsel ihtiyaçlarının karşılanması ve gelişimsel becerilerinin yaşına uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, gelişimsel gecikmelerin saptanması durumunda, bu konuda bir uzmandan destek alınması çok önemli” dedi.

Haberin Devamı

‘Ama neden?’ soruları bıktırabilir!

0-6 yaş arası dönemin, çocuğun kişiliğinin temellerinin atıldığı dönem olması açısından büyük önem taşıdığını aktaran Ağdelen, şunları söyledi: “Bu dönemde yürümeyi, zıplamayı, kalem tutmayı içeren fiziksel beceriler ile konuşma, söylenenleri yerine getirme gibi dil becerileri hızla gelişir. Çocuk birçok alanda tek başına hareket edebilir, bağımsız hale gelir, yaşıtlarıyla sosyalleşmek ister. Bunların yanı sıra, çocuğun bilişi de gelişir. Çocuk dış dünya konusunda meraklıdır, daha çok soru sorar hale gelir. 2-3 yaşlarında her tepkiniz sonrasında ‘Ama neden?’ sorusunu soran çocuğun temel arzusu daha fazla bilgilenmektir. Anne-babalar ve çocuğa bakan diğer kişiler için zaman zaman yorucu olabilen sorulara verilen cevaplar, ileride çocuğun kendisine sorulan sorulara vereceği yanıtların da niteliğini belirler. Sorularına yanıt alabilen çocuk, sormaya ve öğrenmeye devam eder. Dolayısıyla çocuğun sorularının sabırla yanıtlanması oldukça önemlidir.”

Yetişkinliğe gelişimin sadece yüzde 1’i kalıyor!

Ağdelen, okul öncesi dönemde çocuğun çevresine olan dikkatinin, merakının ve sorgulamalarının teşvik edilmesinin farklı bir önemi daha olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti: “Nörologlar, yüksek beyin işlevlerini ve algılama-değerlendirmeyle ilişkili temel görevleri yürüten beyin kabuğunun yüzde 90’ının yaşamın ilk beş yılında oluştuğunu ifade eder. Buna göre, çocuğun yaşamının ilerleyen yıllarındaki akademik etkinliklere dikkatini yöneltebilmesi, bu dönemdeki gelişimiyle yakından ilgilidir. Beyin kabuğunun yüzde 7’si 6-12 yaşlar arasında şekillenirken, 12-18 yaşlar arasında yüzde 2’si şekilleniyor. 18 yaşına gelindiğinde beyin kabuğunun gelişiminin yüzde 99’unun tamamlandığı, yetişkinliğe ise gelişimin sadece yüzde 1’inin kaldığı vurgulanıyor. Örneğin, dil gelişiminde gecikme olan çocuklar okul yaşantısında, özellikle okuduğunu anlama, kendini ifade etme gibi alanlarda zorluk yaşayabilir. Dolayısıyla erken dönemlerdeki dil problemlerini ve diğer gelişimsel gecikmeleri ciddiye almak gerekir. Bunları erken dönemde fark etmek ve bu konuda çalışmalar yapmak, daha sonra problem olabilecek durumları önlememizi sağlar.”

Haberin Devamı

Erken müdahale gerekli

Bilişsel süreçleri şekillendirme erişkinlikte zayıfladığı için, akademik yaşamının ilerleyen yıllarında uzman desteğine başvuran çocuklarda ilerleme görülmesinin zorlaşabildiğini aktaran Uzman Psikolojik Danışman Nur Ağdelen, “Araştırmalara göre, ileride öğrenmeyle ilgili zorluklar yaşanabileceğine dair sinyaller dikkate alındığında ve yaşamın ilk beş yılında bu konularda çalışıldığında, bu grubun yüzde 90’ı akademik yaşamına çok daha kolay devam ediyor. Müdahale edilmediği zaman ise öğrenme zorlukları, çocuğun akademik yaşantısını olumsuz etkiliyor” diye konuştu.

Haberin Devamı

“Yetersizlik hissi güvenini sarsabilir”

Değerlendirmelerini örnekleyen Ağdelen, şunları açıkladı: “Okul öncesi dönemde el becerileri yaşına uygun gelişmemiş bir çocuk düşünelim. Bu çocuk, okuma yazmaya hazırlık çalışmalarında veya diğer akademik etkinliklerde kalemi uygun bir şekilde tutmakta da zorlanabilir. Kalemi tutamayan, kasları yeterince gelişmeyen çocuk yazma etkinliğinden hoşlanmayabilir ve bunu yapmaktan kaçınabilir. Akademik görevleri yerine getirmek istemeyen çocuk, sınıfın gerisinde kalabilir ve kendini beceriksiz hissedebilir. Dersler konusunda kendini yeterli hissetmeyen çocuk, okul dışındaki yaşamında da kendine güvenmekte zorlanabilir. Bu durumda, okul öncesi dönemde gerçekleştirilebilecek küçük müdahalelerle eğitim yaşamına çok kolay devam edebilecek çocuğun hayatının seyri çok daha farklı olabiliyor. Bu nedenle, çocuğun henüz yoğun akademik zorluklar yaşamadığı 0-6 yaş dönemde çocuğun gelişiminin takip edilmesi ve uygun etkinliklerle desteklenerek bilişsel performansının artırılması, yaşanabilecek olası problemlerin önlenmesi açısından çok önemli.”