23.11.2024 - 00:00 | Son Güncellenme:
Didem Seymen - Balıkesir Burhaniye’de altı nesildir üretilen ata toprağından sofraya EDEGA zeytinyağlarının son temsilcisi Gamze Emir Ersoy ve zeytincilik yapmak için yeniden üniversite okuyan, en büyük destekçisi, eşi Ertan Ersoy; atalarından kalan zeytin ağaçlarına sahip çıkma hikayelerini MİLLİYET’e anlattı…
■ EDEGA’nın kuruluş hikayesinden bahseder misiniz? Zeytincilik serüveniniz nasıl başladı?
Gamze Emir Ersoy: EDEGA’nın hikayesi Pelitköy’de başlıyor; atalarımızın diktiği zeytin ağaçları ve onların işlediği zeytin bahçeleri ile… Çocukluğum bu ağaçların gölgesinde geçti ve zeytin ağaçları her zaman yaşamımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Kendi zeytinyağımızı üretme geleneğimiz yıllardır vardı. Ancak ürünü sadece kendi sofralarımızda, yakın dostlarımızla değil herkesle paylaşmamız gerektiği fikri EDEGA’nın yaratılmasına neden oldu. Eşim Ertan’ın mühendislik ve üretim alanındaki deneyimlerini kullanarak bu değerli mirası modern yöntemlerle geliştirebiliriz diye düşündük. 2019’da ‘Emir Ersoy Zeytincilik ve Tarım Ürünleri Tic. San. ve A.Ş.’yi kurduk.
Yağların geliri savaşa aktarıldı
■ EDEGA Zeytinyağları için bir ata toprağına dönüş hikayesi diyebilir miyiz?
Gamze Emir Ersoy: Kesinlikle. Ailem altı nesildir Burhaniye ve Gömeç’te zeytincilikle uğraşıyor. Kuva-i Milliye Ayvalık Cephesi Komutanı, Kurucu Meclis Karesi ve Balıkesir Mebusu, büyük büyük babam Mehmet Cavit Emir ve Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği kurucularından büyükbabam Necati Emir, kendi dönemlerine göre özgün, kaliteli ve lezzetli zeytinyağı üretimini gerçekleştirmişler. Bölgelerinde ve sektörlerinde başarılı işlere imza atmış; öncülük etmişler. Zeytinyağlarımızın geliri kurtuluş savaşımız için kullanılmış yıllarca; ardından kooperatif bilinci ile beraber üretmenin mutluluğu yaşanmış bu topraklarda. Kendimi hep bu fedakâr insanlara borçlu hissettim ve zeytine, zeytin ağacına dönüş hikayemiz aslında böyle başladı.
Ertan Ersoy: Gamze’nin uzun yıllardır arzusuydu; zeytin ağacı ve etrafında şekillenen Kuzey Ege kültürünü çok sevdim ve parçası olmaktan gurur duyuyorum ben de.
■ Üretim sürecinizde en çok önem verdiğiniz unsurlar nelerdir?
Gamze Emir Ersoy: Ertan aslında makine mühendisi; zeytinciliğin bahçe ile birlikte okulda da öğrenilmesine inandığından, Balıkesir Üniversitesi Edremit MYO’da iki yıllık ‘Zeytin ve Zeytincilik İşleme Teknolojisi Bölümü’ne girdi ve bu bölümü başarı derecesi ile tamamladı. Böylelikle zeytincilik alanında kendini geliştirdi; sektördeki en bilgili kişiler ile tanışma, onların bilgi ve deneyimlerinden faydalanma şansını yakaladı. Ertan almış olduğu zeytincilik eğitimini geçmişten gelen üretim alanındaki deneyimi ile birleştirerek yalın, sürdürülebilir ve doğal bir üretim sürecinin hayata geçirilmesini sağladı.
Ertan Ersoy: Bizim için en önemli unsurların başında doğallık ve sürdürülebilirlik geliyor. Zeytin bahçelerimizin bakımı büyük bir özenle yapılıyor. Bölgenin iklimine ve toprağına uygun çeşitlerde yerel zeytin ağaçlarımız var. Bu sayede hem ilaçlama yapmadan üretim yapabiliyoruz hem de hasatlarımızı erken ve olgun dönemlerde gerçekleştirip yağ sıkımını hızla soğuk sıkım yöntemiyle tamamlıyoruz. Böylece zeytinyağımızın besin değerlerini korurken tüketiciye ekonomik alternatifler de sunabiliyoruz.
■ Zeytinyağının lezzetinin bu kadar önemli olmasının sebebi nedir?
Ertan Ersoy: Lezzetli bir yağ olmasının en önemli sebeplerinden biri bahçelerimizin bulunduğu Kuzey Ege coğrafyası ve bu coğrafyanın yerel zeytin türü olan Edremit (Ayvalık) zeytinini işliyor olmamız. Deniz seviyesinden yukarda yüksek rakımda bulunan bahçeler, tüm sene boyunca Kaz Dağları’ndan gelen rüzgar ile bol oksijen ve serin hava alıyor. Bu sayede kavurucu yaz sıcaklarında bile meyveler diri kalabiliyor. Sınırlı toprak işleme, budama gibi modern zirai yöntemler sayesinde de ağaçlara çok müdahale etmeden zeytinyağlarını üretebiliyoruz.
■ Sürdürülebilirlik sizin için ne ifade ediyor?
Ertan Ersoy: Sürdürülebilirlik, markamızın temel taşlarından biri. Biz sadece bugünün değil, geleceğin zeytincileri olmayı hedefliyoruz. Bu yüzden, zeytin bahçelerimizin doğal dengesini korumaya çok önem veriyoruz. Kimyasal kullanmadan, toprağa ve ağaca çok müdahale etmeden suyu sınırlı kullanarak tarım yapıyoruz. Yerel halkla beraber çalışıyoruz. Özellikle bölge halkı ile iş birliği yaparak ekonomik sürdürülebilirliği de destekliyoruz.
■ Zeytinyağınızı tanıtırken ‘önce insan’ diyorsunuz. Bu anlayışı biraz açar mısınız?
Ertan Ersoy: “Önce insan” diyerek tüketicilerimizin sağlığına önem veriyoruz; zeytinyağımızı gönül rahatlığıyla çocuklarımıza yedirebiliyoruz. Ayrıca çalışanlarımızın haklarını korumak, yerel üreticilere destek vermek ve toplum için faydalı projelere imza atmak da “önce insan” anlayışımızın bir parçası.
Zeytinyağı bir kültür ve yaşam tarzıdır
Zeytin hasat süreci sizin için nasıl bir anlam taşıyor?
Gamze Emir Ersoy: Zeytin hasadı, bizim için sadece bir tarım faaliyeti değil, aynı zamanda büyük bir kültürel ritüel. Hasat zamanı geldiğinde, adeta bir bayram havası yaşıyoruz. Yöre halkıyla omuz omuza çalışmak, bu süreci daha anlamlı kılıyor. Çünkü zeytin, bu toprakların ortak değeri ve bu değeri yaşatmak için hep birlikte çalışıyoruz.
Ertan da ben de büyük sofraların kurulduğu, ailelerin bir arada olduğu yemeklerin verildiği bir aile mirasından geliyoruz. Bizce zeytinyağı bir yemeğin temeli ve ana bağlayıcı unsuru. EDEGA, toprağa yeniden geri dönmeyi, ait olduğumuz yerde hep birlikte olmayı, bir arada üretmek ve lezzetli sofralarda buluşmayı ifade ediyor.