Yeteneği yönetmek

“Yenildiğinizde teselli için annenizi arayın.”

Mümin Sekman

"Şampiyonluk, en etkili leke çıkarıcıdır! Kazandığınızda kafanıza konan taç; bakan gözleri kamaştırdığı için insanlar kusurlarınızı göremez hale gelir."

“Servet ve şöhret de yetenek gibidir. Siz onu yönetemezseniz, o sizi yönetir. İstatistiklere göre piyangodan para çıkanların 4’te 3’ü yaklaşık 4 yıl sonra paranın çıktığı zamandan daha yoksul hale geliyorlar! Yavaş gelen başarı, karakter inşa eder. Hızlı gelen şöhret ve servet ise önce baştan, sonra yoldan çıkarır.”

Yan yollara, çıkmaz sokaklara sapmaya eğilimli gençlerdik. Sırtımızdaki forma, cebimizdeki para hiç bitmeyecekmiş gibi görünürdü. Profesyonel sporun içinde kalma, üne ulaşma başarısını gösterme ve de onu sürekli kılma özel yaşamınızda büyük bir özveriyi de zorunlu kılar. O zorlu yolculukta fiziksel yeteneğe, zihinsel gelişim eşlik etmediğinde çoğumuzda olduğu gibi düş kırıklıkları gözlenir. Bu aşamada ya da yolculukta giriştiği eylemin sözünü ettiğimiz sporculuk olduğunda ona ter kadar akıl akıtan, işine beynini koyan da büyür. Bazıları birden servet ve şöhrete ulaşınca bozulmaya başlarlar. Söz gelimi futbolda Maradona da Pele de birinci sınıf yetenek sahibiydi. Lakin yeteneği yönetme yetenekleri arasında ise uçurum vardı. Maradona’nın hazin sonu ile Pele’nin her şeyi (Şöhretini 360 derece yönetebilme yeteneği). Michael Jordan, David Beckham, Tiger Woods gibi efsaneler büyütücü başarı döngüsünü kendi koşullarına göre tasarlayan, uygulayan, tekrar eden insanlar.

4 yılı amatör, 11 yılı profesyonel futbol oynadım. O süreci doğru, akılcı yönetemeyenlerden biri de benim. Profesyonelliğin zorunlu kıldığı disiplinden uzaklaştığınızda ya da önemsemediğinizde başarısızlık kaçınılmazdır. Bundan emin olabilirsiniz. Farklı zamanlarda bu köşede tükenmezin ucundan akıtmaya çalışıyorum düş kırıklığıyla sonlanan o süreçleri. Günümüzün genç sporcularına bir tür sesleniş, düşünsel dünyalarına da bir katkı olsun istiyorum. Bu eyleme girişirken sporculuk ve de eğitim yıllarındaki eksiklikleri de gidermeye çalışıyorum. Çok okuyorum. Peki neden bu yaşta? Epey rötarlı değil mi? Trenin istasyondan ayrılışı epey olmadı mı? Evet öyle. Lakin geç de olsa kendimi de dönüştürmeseydim, gençlikte ıskaladığım öz güveni yaşlılığımda bulamazdım.

“Yetenek, yoksulun servetidir” der efsane koç John Wooden. Yoksul ve tehlikeli bir siyahi semtinden gelip şampiyon olan Serena Williams her şeyi özetliyor bir çırpıda, “Biri sokakta silahıyla ateş ederken tenis oynamaya devam edebiliyorsan buna konsantrasyon denir!”

“Aşkla gelen başarı bir işi yaparken zamanı unutmaktır. İşini yaparken akışa kapılıp zamanı unutan yetenek, izleyicisine de zamanın nasıl geçtiğini unutturur. Yaparken zamanı unutmak ve izleyene zamanı unutturmak işte bütün mesele bu. Efsanevi başarılar, mesai saatlerine sığmaz. İşini yaparken sıkılıp iki de bir saatine bakan insanlardan büyük başarı hikayeleri çıkmaz.”

Okuduğunuz satırların çoğunluğu sevgili Mümin Sekman’ın, ‘Şampiyon Sözleri’ isimli büyük emek harcanarak özenle yapılandırılmış kült eserinden alıntılandı. Ve yine onun özlü sözleriyle noktalıyoruz bu haftayı da:

“Tutkuyla yaptığınız, doğal eğilimlerinizle yatkın olduğunuz ve başka iş yapmaya gerek duymayacak kadar gelir sağlayan bir iş idealdir.”

Esen kalın aydınlık günler…

Bir kenara yazın bulunsun

Hayatta en büyük zevk, insanların sana yapamayacağını söylediği şeyleri yapmaktır. (Walter Bagehot)

Buna olimpiyat derler. Sabahın köründe kalkıp yüzemeyeceksen hiç katılma. (Michael Phelps-Yüzücü)

Bir insana hatasını göstermek başka bir şeydir; onu doğrunun sahibi kılmak başka bir şey. (John Locke-Filozof)