07.03.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
İnsanlar yalnızca anladıkları konularda konuşsalardı dünyadaki sessizlik dayanılmaz olurdu.
(Max Lemer)
“Anılar yaşlıların bastonudur.” Salgın yetmedi, savaş tamtamları tırmalıyor kulakları. Düşünen, üreten, keşfeden, müzik dinleyen, resim yapan, kitap yazan, okuyan, spor yapan, konuşan, seven insandan; nefret eden, savaşanlara evrilen, göreceli güzel dünyanın havasını, suyunu, doğasını, yetmedi birinin ötekini tüketme savaşımında kötü insanlık. Futbol izliyorum. Kıt aklımla yorum yazıyorum. İş bitiyor. Öte yandan hayat sürüyor. Bir kenara çekilip, “Benim tuzum kuru” demek ahlaksızlık, etik dışı. Okuduğum gazete, kitap, dergilerden yaptığım alıntıları orta boy defterlere aktarmaya 2006 yılında başlamışım. Anılar nasıl yaşlıların bastonu ise, defterlerim de bana zor günlerimde omuz veren dayanaklarım. İlk defterimde ilk alıntılar Çetin Altan’ın Milliyet’teki köşe yazılarından. Günümüze cuk oturan anlatımlar, vurgular.
Başlıyoruz...
“Geri toplumlarda insanlar ışıkları yangın zannedip söndürmeye kalkarlar. Yollarını bulamamalarının gerçek sebebi budur.”
“Para parayı çeker diyorlar. Ya paranız yoksa? O zaman sadece çekersiniz.”
“Mahalle aralarındaki serçe kuşlarına baktıkça sanatçıları düşünüyorum. Çünkü ikisi de yaşamak için pislikler arasında temiz bir şey arıyorlar.”
Tüm kitaplarını satın aldığım tek yazardır Amin Maalouf. ‘Yolların Başlangıcı’ okunası kitaplarından biridir. İşte ondan da birkaç satır alıntı...
“Onurlu bir adam susuzluğunu giderdiği kuyuya taş atmaz.”
“İnsanoğlu, bu şaşkınlığından ne zaman vazgeçer? Ne zaman uyanır? Bilgelik yolunu ne zaman bulur? Gözün akı aynı göz kapağının altında gözün karasıyla bir arada yaşamayı reddederse düşünebiliyor musunuz neler olur?”
Bakın, sevgili spor yorumcusu Mehmet Demirkol, 5 Eylül 2006’da spor köşesinde ne yazmış?
“Savaş, insanlar öldüğü için değil, insanlık ağır yaralandığı için korkunçtur.”
En gelişmiş canlı olarak nitelenen insan, nereye koşuyor? Bence cehennemine!
“İki tavşanı birden kovalayan insan, hiçbirini yakalayamaz” diyor Konfüçyüs. Ve sürdürüyor büyük bilge, “Karanlık bir odada siyah bir kediyi bulmak zordur. Hele bir de kedi yoksa.”
Silginiz, kaleminizden önce bitiyorsa, yanlışınız doğrunuzdan çok demektir. Şimdi şu geçtiğimiz zaman diliminde bu güzelim dünyayı yönetenlerde ne silgi ne kalem kaldı. Deniz bitti, kara göründü. Ama bu koca koca adamlar üfürüyor da üfürüyor. Kaygılı insanlar da TV karşısında esniyor, yalanlarla uykuya dalıyor. Bir geçiş yapalım isterseniz. Farklı dünyalara yelken açalım. Sözgelimi şöyle...
“Dünyada hem iyimsere hem kötümsere ihtiyaç vardır. İkisinden birisi olmasaydı dünyada denge kurulamazdı. İyimserler uçağı icat ettiler, kötümserler paraşütü.” Laedri
Savaşları çıkaran da, bu sözleri yazan da insan. Şimdi bu denge mi oluyor? Ben şu kısacık sözcükleri çok seviyorum...
“Verdiğini anımsamayan, aldığını unutmayanlar kutsal insanlardır.” Elizabeth Bibesco
Ve şöyle devam edelim: “İnsan, içinden bir şey verirse o ufak ya da büyük olmaz. Gerçek olur.” Rilke
Sizce de öyle mi? Bir düşünün derim. Okumuşsunuzdur. Tekrar olabilir. Tekrarlar da iyi gelir çoğu zaman anımsamaya.
Denizyıldızı öyküsü, her defasında alıp götürür bir yerlere. Eğer kendinizi bırakırsanız o güzelim akıntıya...
“Kıyıda binlerce denizyıldızı vardı. Küçük bir kız, ölmesin diye onları birer birer denize atmaya başladı. ‘Yorma kendini’ dedi annesi. ‘O hiçbir şeyi değiştirmez ki!’ Kız bir an durdu ve elindeki denizyıldızına baktı. ‘Bunun için değiştirecek ama.”
Yaşamınızda bir gün, bir an bile olsa bir denizyıldızını kıyıdan elinize alıp denizle buluşturdunuz mu? Zor soru. Yanıt daha da zor.
“Bencil her yerde yalnızdır” George Sand
Şimdi bu sözü bencile yönlendirsek kavga çıkar.
“Başkaları için kendinizi unutursanız, o zaman sizi daima hatırlayacaklardır” diyor büyük Dostoyevski.
Hadi bir kült Ataol Behramoğlu dizeleriyle bitirelim bugünü de. Ve savaşlar hiç olmasın. Barış hiç bitmesin.
“Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi.
Sevgilin, bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği.
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir.
Bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde onunla karışmaktır.
Kopmaz kökler salmaktır oraya”
Esen kalın, aydınlık günler...