07.10.2020 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bülent Buda: Bu tür maçlarda marifet topu olabildiğince kendi kalenden uzak tutmak. Savunmanın canı çıktı. İrfan Can giderek kalesinde büyüyor, Süper Lig’e yerleşiyor. Onun önündeki Atınç da yanındaki arkadaşlarına esin kaynağı oluyor. Ne güzel. İçim ısınıyor böyle genç adamları gelişir gördükçe. Şimdi gelelim yakınmalarıma. Can sıkacak, bıktıracak kadar geriye yaslandılar. Orta alan, ileri uçlar şöyle birkaç yan pas, dikine biraz da koşular ile yani gol olmazsa bile oyunu oyalasalar, rakip orta alan ile savunmayı hataya koşullandırsalar, fena olmazdı. Ama işte karşındaki de geçen yılın şampiyonu. 3 maçtır da puan cetvelinde yaprak kıpırdamıyor. “Hop dur fren yap” diyorsunuz değil mi? Bazen olmuyor. Oyuna hamlelerde epey futbolcu gözlemleme şansımız oldu. Takım sol ayaklılarla cennete dönüştü. Çoğu takım bir iki tanesini zor bulurken, Göztepe’de enflasyon var. Neticede hop oturup hop kalktık. 1 puan aldık. Divanlarda götürülen soğuk biralara da değdi doğrusu.
Fatih Tanfer: Göztepe, Başakşehir deplasmanından bence çok önemli 1 puan alarak döndü. Geçen yılın şampiyonu, bu yıl daha puanla tanışmamış olan Başakşehir, ilk galibiyetini alabilmek için Göztepe karşısında maçın başından itibaren inanılmaz baskılı oyun sergiledi. Göztepe, puanı almak adına doğru oynadı. Maçın başından itibaren savunma hattı ile orta saha birbirine yakın oynadı. Rakibine alan bırakmadı. Haklı olarak derin bir savunma yaptı. Hücumda süratli oyuncuları Halil ve Tripic’e attığı uzun paslarla Başakşehir defansının dengesini bozmaya çalıştı. Ancak bu da bir gerçek ki etkisizdi.
Kaleci İrfan Can, her geçen gün daha iyi oynuyor. Bu maçta Atınç harika bir performans gösterdi. Maç boyunca oyun ve pozisyon bilgisi, doğru zamanda, doğru yerde olmasıyla takımın yıldızıydı.
Şu ana kadar namağlup Göztepe’nin 6 puanı var. Peki Göztepe’nin oyun anlamında eksiklikleri yok mu? Elbette var. Enerji, mücadele ve oyun disiplini açısından çok iyi bir noktadalar. Ancak saha içi organizasyonları ve hücumda etkinlikleri artmalı. Yeni transferleri milli maç arasında hazır hale gelmeli. Ve hücum bölgesinde hareketli, dinamik ve üretken bir oyun tarzı benimsenmelidir. Atak ve tempolu futbolu ile özlediğimiz Göztepe’yi seyretmeliyiz.
Mehmet Demirtaş: Sezonun ilk 3 mücadelesinde atak oyununu ve gollerini izlediğimiz ve de alıştığımız Göztepe’yi ofansif anlamda hiç bu kadar çaresiz görmemiştim. Defans merkezi ne kadar iyiyse hücum da bir o kadar etkisizdi. 90 dakika sonunda heyecana sebep olacak tek bir atak saymak mümkün değil. Bu mücadelede Göztepe hücum hattı sınıfı geçemedi. Geride bıraktığımız sezon takıma katılan ve 9 maçta görev alan, bu sezon da oynanan 4 mücadeleye de ilk 11’de başlayarak 1 gol, 1 asist sığdıran Atınç, yine iyi bir maç çıkardı. Hem İlhan Hoca’nın sabrı ve ilgisi hem de partneri Alpaslan’ın performansı, Atınç’a ikinci baharını yaşatıyor adeta. Başakşehir her ne kadar ligde gol sevinci dahi yaşayamasa da güçlü bir ekip. Ancak Göztepe’nin de son 3 mücadeleden beraberlikle ayrıldığını düşünürsek, bu beraberlik çok da avantaj gibi durmuyor. Yenilmemek elbette önemli fakat bu kadar geriye yaslanarak defansif odaklı oynamak puan ya da puanların habercisi olmuyor her zaman. Guilherme’nin takıma katılması, Poko ve Napoleoni’nin dönmesiyle Palut’un eli daha da güçlenecektir.
Denizlispor mazisini arıyor
Bülent Buda: Futbol da hayat gibidir. İşler kötüleyince var olan potansiyelle farklı arayışlar başlar. Prosinecki, öyle yaptı Konyaspor karşısında. Düzenli oynayan Bergdich ile Murawski’ye yeni isimleri yeğledi. Ve alan dizilişinde de farklı bir arayışa girişti. Alandan beklediği yanıt da gelmeyince 73’te eski haline döndü. Ama oynanan futbolun kalitesinde de yaprak kıpırdamadı. Maçta gole dönüşebilecek 3 net fırsat, pozisyon var. Üçü de konuk Konyaspor’dan. Tabeladaki eşitlik daha çok Konyaspor’u üzdü. Peki bu görüntü, izlediğimiz bu oyun biçimiyle değişir mi ya da böyle gider mi? Gitmez.
Fatih Tanfer: Denizlispor bu sezon yine evinde oynadığı Konyaspor maçı sonrası 3 puanla tanışamadı. Konyaspor maçın başından itibaren agresif ve önde baskı yapan bir oyun anlayışıyla oynadı. Denizlispor, hücumda yine çoğalamadı. Rakip baskıyı kıramadı. Böyle olunca da hep uzun oynamak mecburiyetinde kaldı. Golcü Rodallega, Abdülkerim’in markajında kayboldu. Birbirinden kopuk orta saha oyuncuları nedeniyle oyunun ritmi bir türlü istenilen düzeye gelmedi. 1 puanın alınmasında elbette her futbolcunun gayreti inkar edilemez. Ancak yaptığı kurtarışlarla kaleci Pantilimon ve defansın merkezindeki Mustafa Yumlu’nun performansları harikaydı. Umarım milli maç arası Denizlispor’un daha iyi futbol oynamasına neden olur.
Mehmet Demirtaş: Mustafa Yumlu, Denizlispor için ne kadar değerli bir oyuncu olduğunu bu karşılaşmada bir kez daha ispatladı. Defans merkezinde yaptığı yerinde müdahaleler, ofansif çıkışlarıyla takımın net bir şekilde en iyisiydi. Recep Niyaz da maç içerisinde defanstan aldığı toplarla hücumun başlamasında etkin rol oynadı. Ön alanda çok isimle baskı kurup pozisyon üretiminde iştahlı olsalar da yine gol üretemediler. Elinizdeki santrforun vuruş kalitesi ne kadar yüksekse size geri kazanım o kadar fazla olur. Ne yazık ki Denizli’de böyle bir isimden söz etmek güç. Hatta arkasındaki destek ekibi de bu görevi yapacak seviyede değildi. Oyuncu değişimleri de bu sorunu ortadan kaldırmak yerine sorunun boyutunu büyüttü. Problemin esas noktası 3 puan değil, sorunu çözebilecek oyuncu noksanlığı. Yani defans-orta alan-forvet hattı arasında geçiş oyununu sağlayacak bir oyuncu çıkmıyor. Kaptan Rodallega’nın her geçen hafta gole olan hasreti takımıyla birlikte sürüyor. Belki de bu noktada kariyer rekoruna koşuyor diyebiliriz. Süre ilerledikçe Konya daha baskın oyun oynadı, ev sahibi ekibe alan ve boşluk vermedi. Deplasman takımı, ayağa net ve isabetli paslarla yeşil siyahlıları dağıtmayı da becerdi. Hal böyle olunca Atatürk Stadı’ndaki panik havası, bir 3 puanın daha elden kaçmasına neden oldu.
Akigo, bir ileri iki geri
Bülent Buda: Sevgili Cem Kavçak ile arkadaşları, lütfen bağışlayın. Çekdar Orhan’ı 84’te nasıl anımsayabildiniz? Kutlarım. Bitmedi. Şu üçlü savunma dediğiniz garabet yapının ortasına Rotman’ı çekerek orta alan etkinliğini de nasıl çökerttiniz? Vrsajevic’in sağ kanat etkinliğini, Kadir’in sol kanat etkinliğini dörtlü savunmada da yapabiliyor, becerebiliyorken ve epey süre kaybettikten sonra sorunu anlayıp Rotman’ı orta alana sürüp Musa Nizam’ı niye savunma üçlüsünün soluna değil de göbeğine koyuyorsunuz? Ligin ilk maçında değinmiştim. Savunma göbeğinin solunda oynayan Göksu, iyi bir futbolcu olabilir. Ama sol ayağını sadece yürümek için kullanıyor. Bari üçlü savunmada onu göbeğe çekin. “Bir soruna amma odaklandı ağabey” denebilir. Geçelim. En istekli gününde İrfan Hadzic’i dışarı aldınız. Neyse uzatmayalım fazla. Hiç iddialı arayışlara
girişmeden bu takım sahada normal dizilişle maça çıksa, en azından kaybetmezdi.
Fatih Tanfer: Akhisar’ın, Süper Lig yolunda rakibi Samsunspor deplasmanında aldığı yenilgi ile puanı 4’te kaldı ve fark açıldı. Samsunspor’un prese dayalı oyun anlayışı sonrası etkisizdi. Hep geride bekleme anlayışı vardı. 90+2’de Mert’in şutunun Samsun kale çizgisi üzerinden Kerem Can tarafından çıkarılması hariç önemli pozisyonu bile yoktu. Rakibinin oyun anlayışı karşısında çare üretemediler. Oyunları maç boyunca beklenen seviyenin altında kaldı. Rakibe çok alan bırakıldı. Kısacası çok önemli bir 3 puan kaybedildi. Haftalar ilerliyor. Bu maçta iyi oyun için bulamadığı çareleri artık bulmalı. Yoksa gemi kalkıyor.
Menemenspor’da paraşütsüz düşüş
Bülent Buda: Spor eğlencedir, sevinçtir, yarışmadır bir yanıyla. Ama öte yanıyla da dramdır. Düş kırıklığı, hüzündür. Taşkın kulübede bekletiliyor. Sakatlıktan çıkmış olmasına karşın bir sorun yaşamaması için riske edilmiyor. Maçın son dakikaları Menemen yenik. Az bir süre kalmış. Bir umut Taşkın katılıyor oyuna. Ve hakem de Menemen lehine penaltı düdüğünü öttürüyor, iyi mi? Takımın en nitelikli duran top kullananı kaptan alanda. Taşkın vuruyor, kaleci Atilla uzanıp kurtarıyor, maç bitiyor. Şöyle deriz çoğunlukla; “Yenilgiyi hak etmediler.” Öyle ama futbol oyunu da böyle bir şey. Yarışma, sevinç, hüzün ve de eğlence. Şansınıza ne çıkarsa o gün.
Fatih Tanfer: Menemen’in Balıkesir yenilgisine inanamadım. 1-0 mağlup duruma düştükten sonra asla maçı bırakmayan oyun anlayışıyla rakibe yapılan yüksek baskı ve hücumlarda çok etkiliydiler. Rıdvan’ın hazırlanış bakımından şahane golü sonrası beraberliği sağladılar. Maçı kazanabilirdiler ancak pas hataları ve top kayıpları yine önlenemedi. 2 penaltı golüyle mağlup duruma düştüler. Futbolda duygusallığa yer yoktur. Geçen hafta kazandığı penaltıyı Tayfun gole çevirmiş. Penaltıyı 5 dakika evvel oyuna giren ancak haftalardır oynamayan Taşkın’a attırmanın anlamı nedir? Elbette moral vereceksin ama kaybedilen puanla Menemen son sıraya yerleşti. Bu takım için büyük emekler vermiş başkanın da morali bozuldu.
Mehmet Demirtaş: Çıktıkları son 2 karşılaşmada yenilen 7 golün 4’ü penaltıdan. Yani bu takımın kaderi, yenilen penaltı golleri. 4 maçın ardından 1 puana sahipler. Yani kaçan 11 puan. Çok acı bir tablo var ortada, o kesin. Cenk Laleci, “Skor elde edemesek de oyunumuz istikrarı yakaladı” diyor. Doğru söylüyor. Ancak sadece oyunu iyi oynamak size puanları sunmuyor. Bir de maçın son bölümlerinde o penaltıyı bir şekilde atacaksın. Çok zorlu yollardan geldiler. Bu talihsiz dönemi de geride bırakacaklardır.
Altay, kendini buldu
Bülent Buda: Ligin en yetenekli ve de seçenekli oyuncu topluluğu Yücel Hoca’nın önünde dimdik duruyor. Sanki, “Hocam al sana oyuncu ordusu. Bizi şampiyon yap” denilmiş gibi. Başkan Süper Lig’i çok istiyor. Oyuncular başkanın isteğinin yarısını yüreklerinde duyumsasınlar, bu işi çözerler. Keçiören’de zemin kötü ama yüzde 100 de gerekçe değil. Bu arada Keçiören sahasında az yenilen bir takım. Fena da değiller. Lakin Altay kaliteli bir takım. Marco, “Ben oyundan alınacak adam mıyım?” diyecekken diyemedi. Armand girdi, saniyeler sonra golü attı. 39’luk İbrahim Kaptan, Benjamin Button’un Altay şubesi. Bayılıyorum böyle güzel profesyonellere. Siyah beyazlılarda Erhan Çelenk, Ziya, Kappel, Regattin vites yükseltip oyuna var olan potansiyellerini yansıttıklarında Altay’ın yenemeyeceği takım yok.
Fatih Tanfer: Futbolun, psikolojik bir mücadele olduğunu Altay’ın Keçiörengücü maçında gördük. Gün geçtikçe takım üstünde elinin değdiğini gördüğümüz Yücel Hoca, doğru oyun anlayışını taviz vermeden maç boyunca uyguladı. Ve kötü saha şartlarına rağmen kalesini disiplinli bir şekilde savundu. Oyuna adapte olduktan sonra tüm yetenekli oyuncuları sayesinde oyunun kontrolünü ele geçirdi. Kaleci Burak sahanın yıldızıydı. İbrahim ve Lokman merkezde hatasızdılar. Rakibin iyi analiz edilmesi sonrası etkili oyuncuları Cem ve Burak hiçbir şey yapamadılar. Maçın sonuna doğru Armand Gnanduillet’i oyuna aldı. Yücel İldiz tecrübesini, teknik bilgisini doğru bir biçimde kullanıp istenilen verimi vermeyen Marco’yu oyundan çıkarıp Armand’ı oyuna aldı. Ve o da buluştuğu ilk topta harika bir kafa vuruşuyla 3 puanı getirdi. İşte teknik adam farkı. Bu 3 puan gelecek adına öz güvenin artmasına neden oldu.
Mehmet Demirtaş: Keçiörengücü, ligde bırakın mağlubiyet almayı gol dahi yememiş bir takımdı. Dolayısıyla Altay hücum hattını katı bir savunma hattı karşılayacaktı. Nitekim öyle de oldu ve ilk 20 dakikada siyah beyazlılar hücum aksiyonları geliştirmekte zorlandı. Maçın ilk tehlikeli atağı 29’daki Scuk-Ziya paylaşmasında gelen toptu. Bu andan itibaren Altay atakları ve baskıları sıklaşmaya başladı. Keçiörengücü kalecisi Metin de tıpkı bir stoper gibi Altay’ın baskısını kırmaya çalıştı. Özellikle ilk yarının son bölümleri ile ikinci yarının büyük bölümünde Altay’ın baskın oyununu izledik. Yücel Hoca bu yarıda yaptığı 2 değişiklik ile maçı siyah beyazlılara getirdi. Önce Regattin, ardından Armand oyuna girdi. Armand, oyun alanına adım attıktan saniyeler sonra Tolga’nın nefis pasında iyi yükseldi ve Altay’ın galibiyetinde büyük pay sahibi oldu. Altay bu tek golle deplasmanda müthiş bir galibiyete imza atarak zirveye bir adım daha yaklaştı.
Genç Şeytanlar geliyor
Bülent Buda: Ahmet İlhan, lider bir karakter sergiliyor. Çok değerli işler yapıyor. İkinci baharını yaşıyor. Yeniden gelişiyor, büyüyor Altınordu’da. Onu kutlamak ödevimiz. Ankaraspor kaptanı Beykan, 46’da topu net pozisyonda çerçevenin içinden geçirse, akşamın bitiminde skor tabelası farklı şeyler yazabilirdi. Cumartesi gününün üçüncü maçı. Altay, Keçiören’den 3 puanla çıktı alandan. Ardından Göztepe Başakşehir’e yenik düşmedi, kaptı puanı. Güzel bir akşam. Altınordu başladı, diğer 2 maçı oynamış gibi yorgunum. İkinci yarıda maçı koparacak pozisyonlar üretti konuk Ankara, beceremedi. Ahmet İlhan’ın oyunu teslim aldığı zaman dilimi, Altınordu’nun geriye, yaşama, kazanmaya ilişkin sinyalleriydi. İlkinin gollük pasını yapıp ikincisindeki kurnazlık ile skor tabelasına gelen rahatlık, inanılmazdı. Burak yine bir füze çıkardı maçın bitimine doğru. Füze direkte patladı. Sonuç, tebrikler.
Fatih Tanfer: Maç öncesi, BeIN Sports spikeri Hüseyin Hoca’ya, “Süper Lig’e bu sezon başında Beşiktaş’a Atakan, Başakşehir’e Ravil ve Göztepe’ye Kerim Alıcı’yı da yolladınız. Eksikliklerini hissetmeyecek misiniz?” diye soruyor. Hüseyin Hoca da cevap olarak Altınordu’dan giden onlarca oyuncuya rağmen 16-17 yaşındaki çocuklara görev verip karakterli, tecrübeli oyuncular ile birlikte kazanma alışkanlığı olan takım izletiyor. Altınordu’dan bu sene büyük çıkış bekliyorum.
Mehmet Demirtaş: Altınordu’nun rakibi Ankaraspor, çıktığı son 2 karşılaşmada da kaybetti. Yani artık kazanmaları tek koşuldu. Bu da demek oluyor ki, varını yoğunu ortaya koyan bir takım olacaktı Altınordu’nun karşısında. Genç Şeytanlar, maç boyunca dikkati elden bırakmadı ve rakibe çok fazla şans tanımadı. Hüseyin Hoca’nın öğrencileri, her iki yarıda da çok sayıda pozisyon üretti. Geçtiğimiz yılın aksine üreten ve ürettiğini golle süsleyen bir görüntüleri var. Ortaya 4 maç 9 puan gibi nefis bir sonuç çıkardılar. Bu arada Ahmet İlhan, bu forma altında kariyerinin en büyük sıçrayışlarından birisini yaşamak istiyor. Transferinin gerçekleştiği ilk günkü demecinde söylediği sözleri tutuyor 32’lik forvet. Nihayet o da gol sevinci yaşadı. Umarım zirve Altınordu’nun olur.