19.02.2020 - 00:00 | Son Güncellenme:
İttifak Holding Konyaspor’u geriden geldiği maçta 3-1 mağlup eden ve gözünü Avrupa’ya diken Göztepe, çıkışını sürdürdü. Sarı kırmızılıları değerlendiren yazarlarımız, “Fikstür avantajı elinde, kalan 13 maçın 8’i evinde. Göztepe’nin Avrupa hedefi hayal olmaz. Yeter ki motivasyonu kaybetmesinler” dedi
Bülent Buda: Hemen vurgulayalım, Napoleoni’nin Göztepe’deki en iyi günüydü. Maçın alev alev ışıldayan yıldızıydı. Eğer takımınızda savunma arkası, dikine koşular yapmayı seven, o koşuları da bitirici vuruşlarla golle taçlandıran oyuncularınız varsa sevinin. O takım üretkendir. Kazanmayı sevendir. Geriye düştükten sonra tam 3 adet ders gibi estetik yanı gelişmiş kas ve de akıl birlikteliğinin ağlarla öpüşen bitirici vuruşlar ve onun oluşturduğu muhteşem duygu. Bu bağlamda az kalsın unutuyordum. İleri, dikine koşanlar eylemin bittiği yerde çakılı kalmıyorlar. Geriye de aynı hızla geliyorlar. Göktuğ’un kalesindeki eylemleriyle skor tabelasındaki payı büyük. Bütün takım iyiydi Konya’da. Biraz daha iyiler vardı. Keyif veren yengi de bu karışımın oyun alanına eylemleriyle geldi. Mutluyuz ve sevinçliyiz...
Fatih Tanfer: Göztepe’nin Konya’da aldığı galibiyeti özetlemek gerekirse tek kelimeyle muhteşemdi. Göztepe, iyi oyun felsefesi, her oyuncunun hem hücum hem de defans yapabildiği total futbolu Konya’da izlettirdi. İlhan Palut, rakibini iyi analiz etmiş. Halil ve Serdar’ın performansı üst düzeydeydi. İyi toplar getirdiler ve birer de gol attılar. Göztepe’de herkes iyi oynadı. Bunlardan bir tanesi; oyun görüşü, etkili driplingleri ve asistleriyle Napoleoni’ydi. Defansın merkezinde Alpaslan, adeta kale gibiydi (59-63-71-86 ve 90+3’te inanılmaz müdahaleler yaptı). Kalede Beto’nun yokluğunda kafalarda, “Acaba nasıl olacak?” sorusunu uyandıran Göktuğ, harika bir oyun oynadı. Castro, iyi oyununu golle taçlandırdı. Göztepe, gerçekten taraftarlarına moral, seyredenlere de futbol adına mutluluk veriyor. İlhan Hoca’ya ve futbol aklını ve terini sahaya yansıtan tüm oyunculara teşekkürler..
Mehmet Demirtaş: Göztepe, Konya’dan güzel bir deplasman galibiyeti alarak döndü. İki takım da maç boyunca hız ve temposunu maksimum seviyede tuttu. Rakip Konyaspor, kendi evinde 3 ayı geçkin süredir gol sevinci yaşayamıyordu. 536 dakika sonra rakibin ilk golünü Göztepe yese de geri dönüşle 3 puanı almayı başardı. Bu karşılaşmada Göztepe orta sahası harika bir maç çıkardı. Soner, defansının bunaldığı dakikalarda topu kalesinden uzaklaştırarak arkadaşlarını rahatlattı. Serdar ve Halil kanattan hızlı çıkışlarıyla rakip defansı hazırlıksız yakaladı. Maçı koparan yine Göztepe’nin kanat isimleri oldu. Defansın göbeğindeki ikili Alpaslan ve Titi de müthiş bir uyum içerisindeydiler. Kritik hamleler yapan Alpaslan, bir süre uzak kaldığı formasına geri dönünce kaldığı yerden devam etti. Sarı kırmızılıların en ucundaki ismi Wilczek, önde baskı kurarak rakip savunma direncini kırdı. Napoleoni, çok koştu, çabaladı; Castro Göztepe’ye enerji depoladı. Beto’nun yokluğunda eldivenleri devralan Göztepe’nin çocuğu Göktuğ ise harika kurtarışlara imzasını attı, Göztepe’nin üçüncü golünün hemen öncesinde yaptığı kurtarışla maçın kırılma anında sahne aldı. Kendine güvenenleri mahcup etmedi. Büyük resme baktığımız zaman, Göztepe iyi bir deplasman oyununu iyi bir sonuçla elde etti. Sahadaki mücadele bu kadar güzelken, maç sonrası Göztepe’nin genç ismi Arda Özçimen’e atılan maddeler hiç yakışmadı. Sporcu sağlığı her maç ve galibiyetten çok daha önemli. Futbolda bu gibi olaylara yer yok. Artık Göztepe’nin elinde büyük fikstür avantajı var. Kalan 13 maçın 8’i Göztepe Gürsel Aksel Cehennemi’nde. Konya’daki motivasyon ile Göz Göz’ün bu sene Avrupa hedefi hayal olmaktan çıkar. Yolunuz açık olsun...
Horoz ötmeyi unuttu!
Bülent Buda: Bu yorum Mehmet Özdilek’in istifasından önce yazılmıştır. 6 maç galibiyet, 8 maçta gol yok. O zaman sözün bittiği yerdeyiz. Maç sonrası Recep Niyaz, bayağı yıkıcı bir biçimde her şeyi anlatıyor. Tüm takımı elbette kendisini de yargılıyor. Bu denli yabancı futbolcunun yoğunlaştığı, ödemelerin kulüpleri batırma noktasına taşıdığı bu ligde devamlılığı yakalayamaz, önce aşağı, ardından yukarı çıkmak için yılları beklersiniz. Denizlispor öyle bir aşamadaki bu bağlamda takımın dizilişini, oynadığı futbolun kalitesini anlatacak çok söz var. Oyun kötü, skor kötü, tribünler haliyle bilinen söylemi yineliyor yoğun biçimde, “Mehmet Özdilek istifa”. Tek istifayla her şey düzelir mi? Hayır! Ama futbolda anlaşılabilir bir yakınma biçimi bu. Yani yeni bir anlayış, yeni bir soluk. Ligin diyelim ki üçüncü evresindeyiz, üçüncü teknik adam değişimi. Şimdi burada abartı yok mu?
Fatih Tanfer: Denizlispor’un lig sonuncusu Kayserispor’a evinde mağlubiyeti sonrası, Teknik Direktör Mehmet Özdilek ile yollar ayrıldı. Takımda uyum sıkıntısı olduğu, bir türlü istenilen performansın sergilenemediği bir gerçek. Nedense oyunda devamlılık yok. Kırılgan bir savunma anlayışı var. Maç kazanmak adına istenilen yüksek tempoyu yakalayamıyor. Kısacası aldığı bu mağlubiyetle puanı 24’te kaldı. Denizlispor’un bulunduğu bu durum onlara hiç yakışmıyor. Bir an önce toparlanmalılar. Bu hafta rakip Kasımpaşa. Olumsuz bir sonucun nelere mal olacağını puan cetveline bakıp görebiliriz. Denizlispor, var olan gücünü sahaya yansıtıp, özlenen takımı taraftarlarına tekrar sunmalıdır.
Mehmet Demirtaş: Denizlispor, beklenmedik bir şekilde formsuz rakibi Kayserispor karşısında kendi evinde mağlup olmaktan kurtulamadı. Bu karşılaşmanın sonucu da Mehmet Özdilek’in ayrılığına sebep oldu. Artık Denizlispor’un saha kenarında Türk Futbolu’nun kısır döngüsüne girmiş teknik adamlara değil, yeni ve enerjik isimlere ihtiyacı var. Kenardaki isim takıma yeni bir heyecan getirmeli. Örneğin Göztepe-İlhan Palut ilişkisinde olduğu gibi. Horoz’da isimler kaliteli. Bu kaliteli malzemeleri kendi mutfağında iyi bir yemeğe çevirecek yeni simalar gerekiyor. Umarım Denizlispor yönetimi, takımlarını genç ve başarıya aç bir isme emanet eder. Yaşanan kan değişiminin iyi olacağını düşünüyorum.
Akİgo’dan büyük diriliş
Bülent Buda: Eyvah erken bir gol. Yine mi düş kırıklığı? Hiçbiri olmadı. Yılmaz Hoca ile en iyi oyunlarını oynadılar. Vrsajevic-Onur iş birliği bir kez daha sergilendi. 41. dakikada müthiş hızlı bir karşı atak, baş döndüren pas akışı, Bjarnason’un aklı, Erhan’ın mermi gibi bitirici vuruşu. Günün adamı Bjarnason’un duraksamaksızın ağlarla buluşturduğu üçüncü gol. Ne kadar da çok özlemişiz, kendine gelmiş, kimliğinin karşılığını alanda sergileyen takımı.
Fatih Tanfer: Geçen hafta ifade ettim, Akhisarspor’un kesinlikle Hatay’da mağlup olmayacağına inanıyorum diye. Başta Spor Müdürüm Mehmet kardeşime de gerekçesini anlattım. Hatayspor karşısında izlediğimiz Akhisarspor’un sahada sert bir takım olduğunu gördük. Çok mücadele ettiler. Akhisar’da teknik becerisi ve oyun anlayışı üst düzeyde olan oyuncuların olduğu bir gerçek. Akhisar aldığı bu galibiyetle ligin üst sıralarını karıştırdı. Galibiyet serisinin devam etmesi başarıyı getirecektir.
Mehmet Demirtaş: Akhisarspor, belki de sezonun en iyi oyununu bu maçta sergiledi. Kontra atakları ve rakibine presleri lider Hatayspor’u yıprattı. Hatayspor gibi üst düzey kaliteye sahip olan rakiplere karşı bu kadar üst düzey bir performans sergilemek kolay bir iş değil. İyi isimlere sahip olmalarına rağmen bir takım kimliği ortaya koyamadıklarından yakınıyorduk. Bu mücadelede ise tam bir takım görüntüsü vardı. Elbette Yılmaz Hoca’nın farkını hep birlikte bir kez daha gördük. Üst sıraları zorlayacak güzel bir galibiyet aldılar. Onları yürekten kutluyorum.
Bayağı özlemiştik
Bülent Buda: Ligin en çok koşan, ısıran, koparan takımını yendiler. Sinyali Akhisar’da verdiler. Bu hafta da Menemen’de işlemi tamamladılar. Ali Özgün, gösterişli oynamıyor futbolu. Ama takım için çok değerli. Erken bir gol, Samed Ali’nin geri dönüşü nihayet. Siftahı iyi oldu. Penaltıda yine Ali Özgün vardı. Taşkın’ın penaltı golü sonrası da büyük bir rahatlamaydı. İki farklı yenik durumlarına karşın hala vazgeçmeyen arayışlarını sürdüren, koşan, yoran, hırpalayan bir takım vardı karşılarında. 84. dakikada da nefis bir duran top vuruşunda gole ulaştıklarında “Eyvah” dedim. Neyse ki korkulan olmadı. Hüseyin’in akıllı pasıyla yeni transfer Olatunbosun, boş kaleye dokunuşuyla tabelaya büyük bir rahatlama getirdi.
Fatih Tanfer: Menemenspor, sahaya yansıttığı irade gücü, mücadele ruhu ile takım halinde rakip sahaya yerleşti. Son haftaların başarılı takımı Eskişehir, hiç ummadığı bir Menemenspor’la karşılaştı. Çünkü Menemenspor beş haftadır kazanamazken, Eskişehir 5 haftadır kaybetmiyordu. Menemen’de kötü gidişata dur deme düşüncesi ve kazanma arzusu üst düzeydeydi. Öncelikle defansı hatasız oynadı. Kaleci Selmani, Rıdvan, Trtovac, yeni alınan Domgjonas ve Ercan dörtlüsü fizik olarak rakiplerinden daha iyiydi. Öncelikle Eskişehirspor’dan daha çok koştular. Hatta birbirlerinin yerlerine de çok koştular. Futbol adına bütün doğru özelliklerin birleştiği Menemenspor, sabırlı oynadı, iyi pas yaptı ve rakiplerini etkisiz hale getirdi. Cenk Hoca takımını doğru yönetti. Bence Menemenspor, kaybettiği maçların atmosferinden inançla ve çok çalışarak sıyrılmayı bildi. Yine düşüncemi tekrar etmemde yarar var. Son düdüğe kadar Play Off yarışı içerinde olacaklardır.
Altay yanlış hesaptan döndü
Bülent Buda: İlk yarının bitiş düdüğünde Kerim Avcı hakemin yanındaydı ve onun kararlarını sorguluyordu. Oysa 45 dakika boşuna tüketildiğinde Kerim, alanda mı, değil mi? Nerede olduğunu bulamadık. Bu nedenle bu kardeşimiz hakemi değil önce kendini sorgulamalıydı. Daha çok Altay ataklarını izlediğimiz büyük bölümü sönük geçen ilk yarıda Keçiören’in üç adet cılız atağından bir gol çıktı. 54. dakikada önde olan taraf Keçiören, orta alana daha deneyimli İshak’la hamle yapıyor. Geride olan Altay’daysa hamle 64. dakikada Tatos’la geliyor. Kappel, dışarı alınıyor. Olacak şey mi? Kerim Avcı niye alınmıyor? Eğer Tatos oyundaysa Kappel işlemeye başlar. Eğer futbolcularınızı tanıyorsanız bunu bilmeniz lazım. Fark ikiye çıkınca kenar yönetimi büyük bir buluş olarak 79. dakikada oyuna iki hamle birden yapıyor. Geçmiş olsun canım. Atı alan Üsküdar’ı geçti. İzmir’den selam söylüyor.
Fatih Tanfer: Altay, deplasmanda Keçiören karşısında aldığı sonuçla büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Altay istenilen pozisyonları bulamadı. Etkisizdi. İkinci golü yedikten sonra, Keçiören bilhassa sağdan Cem Ekinci ile çok etkili oldu. Kaleci Cihan, net üç gol kurtarmasa fark daha da artacaktı. Altay, kazansa Play Off yarışında büyük avantaj elde edeceği maçta hem hücumda hem de defansta etkisiz bir futbol sergileyerek Ankara’da üç puanı bıraktı.
Mehmet Demirtaş: Altay, Play Off rakiplerinden birisi olan Keçiörengücü deplasmanında silik bir futbol izletti. Kenardan yapılan hamleler geç yapıldı. Oyuncu tercihleri de yanlıştı. Evet, hakemin verdiği hatalı kararlar var fakat “Sen nasıl oynadın?” diye sorarlar adama. Hedefiniz Play Off ise üstünüzdeki takımları yenmelisiniz. Hayallere bu şekilde ulaşılamaz.
Vazgeçmemek çok değerli
Bülent Buda: Ligin bitiminde Ravil’in bir puanlık kafa golü daha anlamlı olacaktır. 16 dakikalık etkili bir oyun hemen ardından öne geçmenin tadı ve sonrası. Kalesinde iki gol. Neler olup bittiğinin farkında olmadan geriye düşmenin yıkıcı yanı. Ondan sonrası da sıkıcı, esneten ilk yarı. Osmanlı, geriye düşünce saldırıyor. Öne geçince geriye yaslanıyor. Futbolda nasıl bir anlayış bu? İkinci yarıda Altınordu basıyor ama öyle ahım şahım rakip savunmayı hataya zorlayan girişimlerden uzak. Yani Osmanlı geriye yaslanmayıp ileriye çıksa belki üçleyecek. Onlar da korkuyor. Altınordu oyunun ikinci yarısı bastı evet ama öyle net “Bu da kaçar mı?” diyebileceğimiz fırsat ile pozisyon yok. O nedenle bu bir puanı kazanılmış gibi varsaymak yanlış olmaz. Ama gözlemlediğim futbolun kalitesi giderek sorun üretiyor ve de o sorunlarla da baş etmek zorlaşıyor.
Fatih Tanfer: Altınordu, maçın başında Osmanlı karşısında futbol aklını sahaya yansıtan bir görüntü sergiledi. Bu anlayışın sonucunu 9. dakikada Metehan’nın attığı golle 1-0 öne geçerek aldı. Sonrası Osmanlı fırtınası esti. Altınordu bir anda durdu. Dört dakikada yenilen iki gol, mağlup duruma düşen Altınordu. İkinci yarıda Hüseyin Hoca’nın gerekli riski alarak takımın heyecan ve coşkusunu artırması, yüksek temposu ve rakibini önde karşılayıp bir de buna yüksek enerjisi eklenince oyunun hakimi oldu. 88. dakikada genç Ravil’in attığı kafa golüyle 1 puanı aldı. Öncelikle böylesi puanlar çok önemlidir. Ayrıca Altınordu’nun bu haftadan itibaren başlayacak zor fikstür sürecinde kendisine moral verdi.
Mehmet Demirtaş: Altınordu, Osmanlı maçının her anında sahada varlığını göstermeyi başardı. Öne geçtiler, geriye düştüler, beraberliği yakaladılar. İki takımın da tempoları yüksekti. Oyun duraksamadı. 90’da da bu sezonun en flaş isimlerinden birisi olan Ravil, son noktayı koydu. Sezon başında Altınordu’nun oyununu eleştirmiştik. Özellikle ligin ikinci yarısı geçen haftaki Eskişehir maçı hariç iyi bir performans sergiliyorlar.
Balıkesir’de ikinci facia
Bülent Buda: Skor tabelasında hakemlik bir durum yok. Kötü oynadılar. İkinci Adana Demirspor faciasıyla fark yediler. Oyun alanı dizilişi sorunluydu. Tabela 1-0 İstanbulspor önde. Balıkesir sağ kanattan korner kazanıyor. O kanattan Mrsic sol ayağıyla etkili kornerler kullanıyor. Savunmanın uzun adamları yığılmış rakip kale önüne. Mrsic korneri doğrudan kullanmıyor, pas yapıyor topu kaptırıyorlar. Rakip hızla geliyor. Eksik savunmayı yakalamışlar, tabelayı ikiliyorlar. Başın sağolsun Balıkesir. Gollere bakın, Balıkesir basar gibi oynuyor. Topu kaptırıyorlar. Rakip orta alanı hızlı, kolay geçiyor. Savunma göbeği de karakter olarak ağır. İkram gibi durumlar. Haliyle atıyor adamlar da. En vahimini yazmazsam patlayacağım. İlk 45 dakikada Anıl Taşdemir 9 numara gibi ileri uçta. Pardon beyler, Ümraniye’de goller nasıl atılmıştı?
Fatih Tanfer: Balıkesir’in İstanbul karşısında oynadığı maçı izlerken, “Bir hafta önce Ümraniye deplasmanında 3-0 galip gelen takım bu mu?” diye kendi kendime düşündüm. Türk Futbolu’nun en büyük sorunu istikrar. Alınan sonuç üzücü. Maç sonrası Vukovic, “Bizi asla düşüremeyecekler” diye sitem mesajı yayınladı. İnanıyorum ki Ümraniyespor maçındaki doğruları yapıp 3 puanı alan, seyredenlerin sevgisini ve sempatisini kazanan Balıkesirspor, orada olduğu gibi oynar. Böyle olursa kimsenin onları düşürmeye gücü yetmez.