08.11.2021 - 07:01 | Son Güncellenme:
Çok okurum. Sahaflara meraklıyım. Yurtdışında veya İstanbul’da sahaflarda tarihi kitaplar ararım. Mutlaka müzik üstüne değildir.
İdil Biret
Geçenlerde girdim kitabevine. Satıcı genç adama, “Bana üç kitap seç. Biri Aziz Nesin, biri Sait Faik, biri de Muzaffer İzgü olsun” dedim. “Emrin olur hocam” dedi genç adam. Ve de ekledi, “Benim sevdiklerimden istiyorsan...” “Neden olmasın?” dedim. Ve yöneldi raflara. Kendi elleriyle yerleştirmiş gibi tak, tak, tak koydu üç kitabı önüme. Kitapların isimlerini yazdıktan sonra, ‘Günaydın beyefendi’ diyecekler olacak. Doğrudur ve de haklıdırlar. Aziz Nesin’in Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Sait Faik’in Son Kuşlar, Muzaffer İzgü’nün Zıkkımın Kökü. Yaşıyor olsalar bir biçimde ulaşıp onlara, “Bağışlayın. Gecikmeli oldu” diyeceğim. Gözlerimin yanmasına, sulanmasına aldırmadan vurdum kendimi sözcüklerin akışına. İnce ironilere, hayatın içinden anlara, hüzünlere, sevgilere. Yaşamın onlarca haline. Su içer gibi tükendi sayfalar. Yine kitapçıya uğrama zamanı geldi.
El yazması defterlerimin 12.’sinin açılışı, 10 Temmuz 2019 günü. Açılış, Aziz Nesin’in ‘Bize Kefen Dayanmaz’ isimli şiiriyle yapılmış. Uzunca bir şiir. İşte size ilk dokuz dizesi:
Bu kez de yırttım kefeni
Evvel sevda sayesinde
Son kez atlattım ölümü
Bu son sevda sayesinde
Yaşamım sevda sayesinde
Ölümüm sevda yüzünden
Dünyaya gelişim neden?
Peki gidişim neden?
Hepsi sevda sayesinde
Gazete, dergi, kitap okuma alışkanlığını geç edindim. Futbol topu, yaşamın kendisiydi sanki yıllarca. “Sanatın her dalı insana, kendi iç dünyasına inmenin yolunu gösteriyor.” Adnan Binyazar, yazın dünyasının saygın bireylerinden. Onun Cumhuriyet’teki köşe yazılarını su içer gibi okuyor, etkisi altında kaldığım satırları da alıntılıyorum el yazması defterlerime. Bir tanesi şöyle: “Mark Twain, düşünen insana kendi iç dünyasına inmenin yolunu gösteriyor: Bir defasında hocama dedim ki: “Bir kitap okudum ama belleğimde kitaptan hiçbir şey kalmadı.” Bana bir hurma uzattı ve dedi ki: “Bunu ağzında çiğneyip ye.” Yedikten sonra sordu: “Şimdi sen büyüdün mü?” “Hayır” dedim. Bunun üzerine dedi ki: “Büyümedin ama o hurma vücuduna dağıldı; et oldu, kemik oldu, sinir oldu, deri oldu, tırnak oldu, hücre oldu. Okuduğun kitap da öyle dağılıyor. Bir kısmı kelime dağarcığını zenginleştiriyor, bir kısmı bilgi ve irfanını artırıyor, bir kısmı ahlakını güzelleştiriyor. Bir kısmı yazı ve konuşmada üslubuna incelik katıyor. Bir kısmı hayata farklı bakmanı sağlıyor. Bir kısmı içindeki sevgiyi-merhameti artıyor. Bir kısmı özgüvenini perçinliyor, düşünmeni, sorgulamanı tetikliyor; olaylar karşısında nasıl davranman gerektiğini öğretiyor. Her ne kadar sen bunların farkında olmasan da kitap okumak, bir şeye yaramaz. Çünkü kitap okumak, çok şeye yarar!” O kadar çok şeye yarar ki, neye yaradığını söylemek imkânsızdır: iyi dostlar, iyi kitaplar, bir de huzurlu bir vicdan. İşte mutlu hayat!
Bir kenara yazın, gerekebilir
- Komşumuzun bir horozu vardı. Sabah erkenden ötüyordu. Bir süre sonra sesi kesildi. Komşumuza, “Horoz nerede?” dedim. Dedi ki: “Sabahları bizi uyandırdığı için kestik.” Yıllar sonra üniversiteye katıldığımda anladım ki, kim insanları uyandırıyorsa kesilmeye mahkûmdur. Metin Akpınar
- Şunu öğrendim ki, top hiçbir zaman beklediği yönden gelmiyor insana. Bu bana hayatta çok yardımcı oldu. Özellikle de büyük kentlerde insanlar göründükleri gibi olmuyor. Albert Camus
-“Koyun” deyince kızan, “koçum” deyince sevinen tuhaf bir milletiz. Sanırsın ki “koç” “koyun”un erkeği değil de “bilim adamı”! Aziz Nesin
- Çıplak ya da savunmasız toplum ne demek? Hapı yutmuş bir toplum demek. 0’ı tüketmiş. Özdemir İnce