03.12.2019 - 00:12 | Son Güncellenme:
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde birkaç yıla yayılacak çalışmaları bir yılda yaşama geçirdiklerini vurgulayan Rektör Prof. Dr. Hüseyin Çiçek: Proje yazan, yüzü Ar-Ge’ye dönük bir kurum oluyoruz. Teknoparkımız, Mart 2020’de açılacak. Öğrencilerimiz ve araştırmacılarımız arasından geleceğin mucitleri çıkacak.
Sakarya Akyazı’ya bağlı Hasanbey köyünde 1968’de başlayan yaşamının ilk yılları zorlu geçti. Beş yaşında ilçedeki evlerine taşındılar. Annesi de Almanya’daki babasının yanına gidince yalnız kaldı. Beş kardeşten biri olarak, kalaycılık yapan dedesinden bir şeyler öğreniyordu. Fırında sıraya girerek aldığı simitleri sattı, lisanslı futbol da oynamaya başlamıştı. İlkokulu matematik görmeden bitirdi. Orta 1’deyken mısır tarlasında çalışıyordu. Ortamdaki nem, onu o kadar rahatsız ediyordu ki, hırs yaptı, kendisine söz verdi: “Ömrümü tarlada çalışarak geçirmeyeceğim. Başka bir hayat yaşayacağım...” Bu söz, kendi deyimiyle onun için dönüm noktası oldu. O öğrenci, Hacettepe Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nü dereceyle bitirdi. Hep çok çalışarak geçen yılların ardından bugün Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörü... Prof. Dr. Hüseyin Çiçek, başarılı bir kariyere uzanan yolculuğunu Milliyet Ege’ye anlattı...
- Hırs yapmışsınız… O zamanlar, bu günleri öngörebiliyor muydunuz?
Evet. Çok çalışmam gerektiğini biliyordum. Orta 1’de kendime o sözü verdikten, ben başka bir hayat yaşayacağım dedikten sonra okuldaki ilk sınavda 10 aldım.
- Hangi dersti?
Çok iyi hatırlıyorum, ‘pratik sağlık...’ Tarlaya giderken traktörde kitap okuyordum. El arabasında lahmacun satıyordum, en iyi para ondaydı.
- Çalışkanlığınız ve girişimci yanınız o günlerde biçimleniyor...
Dedem, o döneme göre yatırımcı, girişimci bir insandı. El arabasında ekmek satardı, herkes ondan alırdı. Kalaycılıktan epey para kazandı. İlginçtir, kazandığı paralar depremde kayboldu. O zamandan bu yana her işi iyi yapmaya çalışırım. O zor yıllarda bana hep fazla yevmiye verildi. Bu, sonraki yıllarda da böyle oldu. En iyisini yaparsan ve çok çalışırsan para kendiliğinden gelir.
Son anda yapılan tercih
- Bir rol modeliniz var mıydı?
Annem... Ev hanımı... Çok çalışır, halen üretir. Bizi, kimseye bağımlı olmak istemeyen yapısıyla o eğitti.
- İlkokulda matematik bilmiyordum diyorsunuz, sonra Hacettepe Kimya Mühendisliği... Bilinçli bir seçim miydi?
Başta matematik görmesem de demek ki bir potansiyel vardı. O, bir şekilde açığa çıkıyor. İlginçtir, kimya mühendisliğini İzmirli kiracımızın etkisiyle son anda, son tercih olarak yazdım. Bana, “Bu meslek iyi” demişti. Her şey nasip kısmet. Herkes için en iyisini, hayırlısını dilerim hep.
- İyi bir öğrenci miydiniz, akademik yaşam nasıl başladı?
İleride bana zaman kalsın diye, 4. sınıfın derslerinin birçoğunu daha önce almış, geçmiştim. Fakültede, yüksek lisans gibi bir bitirme çalışması yaptım. Laboratuvar hocam, beni Sabancı’ya, lastik fabrikasına önerdi. Sonra da araştırma görevlisi olarak başvurmam için çağırdılar.
‘Risk analizi uzmanı’
- Askerliğiniz de verimli geçmiş...
Evet, evrak yazma ve yazışma konularında deneyim kazandım. Komutanın bir hafta içinde istediği önemli evrakı 2 saatte tamamlardım. Bana, çok hızlı olduğumu söylerlerdi.
- Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz, hangi özelliğinizle öne çıkıyorsunuz?
Risk analizi uzmanı diyebilirim. Herhangi bir riski sezerim ve önlem alırım. Burada birinin burnu kanasa benden sorulur.
Eşi de üniversitede çalışıyor
- Ne zaman evlendiniz?
Askerliğim biterken evlendim. Ben araştırma görevlisiyken eşim öğrenciydi. Kendisi kimya yüksek mühendisi, şu anda üniversitemizin Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Laboratuvarı’nda görev yapıyor. Kendisiyle 7 yıllık bir arkadaşlığın ardından evlendik. Çok iyi bir anne ve eştir. Benim eksiklerimi kapatır, güler yüzlüdür. İyi kalplidir. İletişimi çok iyidir. Sağ olsun, en büyük destekçim oldu hep.
- İki kızınız var, onlarla ilişkiler nasıl?
Simay 18, Pınar da 13 yaşında. Simay, üniversite sınavına hazırlanıyor. Pınar da ortaöğretim liseye geçiş sınavına girecek. Onlarla ve eşimle birlikte olmayı, yürüyüş yapmayı çok seviyorum. Çok şükür, Allah bana güzel bir aile bahşetti.
- 8 yıllık ROKETSAN dönemi, az bir zaman değil...
1999 depreminde Kocaeli’nde tesadüfen evde yoktuk. Bütün eşyamız depremde yok oldu. Özelde çalışma isteğim de vardı. Yardımcı doçentlikten istifa ettim. ROKETSAN bana çok şey kattı. Üst düzey insanları tanıdım. Sıfırdan fabrika kurmayı öğrendim. Bana, çok çalıştığım için daha yüksek maaş verdiler. 2008’de akademik özlem ağır bastı. Çok daha yüksek maaşı bırakıp istifa ettim, Muğla’ya geldim.
- Şu rektörlük meselesi nasıl gelişti?
Bazı prosedürlere kızıyordum. Bir gün bir konu vardı, “Yaptırabilmek için rektör mü olmam lazım” diye çok kızdım ve üzüldüm. Rektörlük için başvuru yaptım, 52 kişi vardı. Jüri önünde 3.5 dakikada soruları yanıtladık. Hiçbir şeyi hazırlanmadan yapmam. Daha önce rektörlükte yapmak istediklerime ilişkin 12 sayfalık bir yazı hazırlamıştım.
- Rektör olarak bugüne kadar neleri yaşama geçirdiniz?
Birkaç yılda yapmamız gerekenleri 1 yılda yaptık, çok çalışıyoruz. En büyük amacımız, proje üniversitesi olmaktı. Proje yazan, üreten; yüzü Ar-Ge’ye dönük kurum. Öğrenciler mutlu. Burs alan öğrencilerimiz var, kampüsteki lojmanları onlara açtık. Öğrenci Topluluğu Merkezimiz var, bir bina onların. Bozuk yazıcıyı tamir ediyorlar, farklı şekillerde üretime dönüştürüyorlar, bize fayda sağlıyorlar. Bu, çığ gibi büyüyecek. Yüksek lisansta proje hazırlama dersimiz var. Bu bir ilk...
Teknopark yakında
- Neyi değiştirdiniz?
Öğrencilere değer verilmesini sağladık, karşılığını alıyorsunuz. Çoğunluğu, proje yazabileceğine inandırdık. Bence üstün tarafımız, öğrencilerimizin kişilik sahibi olması. Kendi fikirleri doğrultusunda hareket edebilecek yapıdalar. Sonuca odaklı anlayışla çalışmayı öğreniyorlar. 42 bin öğrencimiz var. 1300’ü yabancı. Bunu 2500’e çıkaracağız. ‘Güçlü Türkiye’ için yabancı öğrencileri, uluslararasılaşmayı önemsiyorum. Beş yıl sonra çok konuşulan üniversite olacağız.
- Üniversitenin kente katkısı nedir?
Girişimci yanımız... Her türlü projeyi üretmeye çalışıyoruz. Fen lisesi öğrencileri, laboratuvarlarımızda proje yapıyor. Geleceğin mucitlerini yetiştiriyoruz. Teknoloji Transfer Ofisimizi (TTO) önemsiyoruz, en geç Mart 2020’de de teknoparkımız kuruluyor. Böylelikle fikirler ürüne dönüşecek.
‘Topluluğu coştururum’
- Bir insanda önce ne ararsınız?
Dürüstlük ararım. İkili oynamayan, yalan söylemeyen insanla ölüme giderim.
- Modeliniz kim?
Annem. Ondan kendime güvenmeyi öğrendim.
- Fobiniz var mı?
Kapalı kalmaktan korkarım. Uçağa, asansöre binmek beni korkutur. Ancak risk alırım ve yönetirim. Uçağa binerim. Zaman zaman mezara gireceğimi de düşünürüm.
- Müzik dinler misiniz, tercihiniz?
Tüm müzikleri severim. Sesim kötü ama sufleyle topluluğu coştururum. Evde de böyledir. Bilgisayarımda, yıllar içinde oluşturduğum çok farklı türlerden müzikler var. Eşimin sesi çok güzel, Türk sanat müziği söyler.
- En sevdiğiniz renk? Bir nedeni var mı?
Mavi. Bana yakıştığını düşünüyorum. Özgürlük demek...
- Hangi takımı tutuyorsunuz?
Galatasaray. Bu arada sporu da çok seviyorum. Küçükken lisanslı futbolcu olduğumu söylemiştim. Üniversitede cimnastik ve aikido salonumuz da var. Kız futbol takımı da kurabiliriz. Hacettepe’de araştırma görevlisiyken de kız futbol takımı oluşturulmasına öncülük etmiştim.
‘Proje adamıyım’
- Muğla’yı sevdiniz mi, ömrünüzün sonuna kadar burada yaşamak ister misiniz?
Yaşamın neler getireceği bilinmez.
- Görüyoruz, hep çalışıyorsunuz. Ailenizle neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Hep çalışıyorum. İnsana, çok çalışmaktan bir şey olmaz. Biz çekirdek bir aileyiz, bir arada olmak hoşumuza gidiyor. Ailece hareket ederiz, ördek ve yavruları gibi... Çocuklarımla yemek yemekten, Akyaka’ya gitmekten hoşlanırım. Onlar tenis oynuyor, yüzüyor, folklor ve tiyatroyla ilgileniyorlar. Örneğin; bazı büyük projelerimi kızımın tiyatrodan çıkmasını beklerken yazdım.
- Bir şey, dediğiniz gibi olmadığında sinirlenir misiniz?
Sinirlenmem, demek ki kendimi yeterince anlatamamışım diye düşünürüm. Dikkate alınmak için çaba sarf ederim.
- Karar verirken görüş alır mısınız, katılımcı mısınız?
Görüş alırım. Almıyorsam yapacağım işten eminimdir, düşüncemde ısrarcı olurum.
- Demokratik misiniz?
Öyle olduğumu düşünüyorum, ama biraz sert görünümlüyüm galiba. (Protokol Müdürü gülümsüyor.)