05.12.2022 - 00:05 | Son Güncellenme:
"Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey.” Oktay Akbal
“Bir insanın öğreneceği ilk lisan, tatlı dildir”. Işıklar içinde uyusun sevgili Barış Manço’nun ders niteliğindeki sözleri. Fotoğraf, Göztepe ile Altay’lı taraftarlar. Maç öncesi ya da sonrası birlikte bir şeyler atıştırıp söyleşiyorlar. Dikkatle bakın yüzlerine. Bu insanlar birbirleriyle kavga eder mi ya da kucaklaşırlar mı?
14 yaşındaydım. Damlacıkspor, 3. Amatör Küme. Maçlar Karşıyaka Stadı’nda oynanıyor. Tribündeki şarkılar bile küfürlü. Ya bizlerden daha yaşlı abilerimizin ayağından topu alırsan! Tekmeyle karışık kalay. Ve de elbette ona eşlik eden bir grup taraftar.
Karantinaspor’la oynuyoruz. Sol açık oynuyorum. Karşımdaki 2 numaralı savunmacı benden yaşlı görünüyor. Ve de göz göze geldikçe bana gülümsüyor. O da yetmiyor, top bizim alandan uzaklaştığında aramızda söyleşi başlatıyor. Sevgili Erman Abim. Kulak-burun-boğaz doktoru oldu. Futbol sahalarında görmeye alışık olmadığımız bir güzellik. 4 yıl sonra Alsancak’ın kömür tozlu, zımparayı andıran zemininde koşuşturmaya başladık. Büyüklerin sözünü dinleyen genç profesyonellerdik. Tribünler de baya kalabalık. Bir keresinde İstanbul’un üç büyüklerinden biriyle oynuyoruz. Haliyle tribünler tıklım tıklım. Ve de taraftarlar arasında karşılıklı sevgi sözleri. Büyük ozan Cemal Süreya’yı aratmıyor. Küfür değil, ‘Sevda Sözleri’ sanki! Salt tribünler değil oyun alanında da eşlik edenler var.
Oyunun ilerleyen bir bölümünde rakip sol açık karşıma geçti sağ açık olarak. Yön değiştirmesi taktiksel değil bir tür kaçış. Kaptanının gazabından, kalaylarından. Üzüldüm. Ben de iyi yürekliyim ya. Oyundan koptum, onu teselliye giriştim. Bu arada kaptanı da ülkenin en ünlüsü, en iyisi iyi mi! Oyun alanından, tribünlerden şarkılarla, türkülerle, kalaylarla, kapışmalarla geçti 4 yıl. O yılın sonunda kaptan yaptılar beni. Bir maç ligin sonuna doğru. Puan sıralamasında aşağılardayız. Alsancak’ta oynuyoruz. Bir de kötü oynuyoruz. Oysa ligde tutunabilmek için yenmek zorundayız. Bu görünümde tribünler geleneksel olarak kalaya başladı. Rakibe değil bizlere. Neyse toparlandık. Attık birkaç gol, ligde kaldık. Geldik taraftarların önüne. Küfürlerin öncülüğünü yapanı iyi tanıyoruz. Gösterdik kollarımızla malum işareti! Diyeceğim o ki, küfür yaşam biçimiydi. O yıllarda sahaya yanıcı madde atan ile atlayan pek olmadı. Yıllar sonra uygarlık gelişti. Havalarda uçuşan füzeler, fişekler, alanlara atlayan insan numuneleri... Küfür hep vardı. Varlığını istikrarlı bir biçimde sürdürüyor. Yetmedi, onu geliştirmemiz gerekiyordu. Sahalara atlayan civanmertler, birbirine füze yollayan mühendisler yetiştirdik. Yine de kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Yılların tortusudur yaşanan çirkinlikler. O halde masum kim? Var mı, görebiliyor musunuz?
Esen kalın aydınlık günler.
Bir kenara yazın bulunsun
Aydın olmanın ölçütü, bilgi değil tavırdır. (A. Taner Kışlalı)
İnsanın ana vatanı çocukluğudur. (Cemil Sönmez)
Bizim topraklarda önce kadınlar uyanır. Sonra güneş doğar; çünkü güneşi kadınlar doğurur. (Ezidi-Atasözü)
Öylesine...
Dağ çiçeğim yaban gülüm asi sevdam.
Saçının bir teline bir ömür adadığım
Gözündeki bir damla yaşına şehirleri yaktığım
İsyanım, feryadım, kavuşulmazım
Sen vazgeçemeyeceğim yasaklım
Sen adını koyamadığım
Senin adın kavuşmak olsun.
(Sabahattin Ali)