"Süper Lig’e çıkışımızı ve taraftarımızın vapurla karşılamaya geldiği günü hiç unutamıyorum. Böylesine büyük bir camiaya ait olmak gurur verici”
"Futbolda ülkemizin geleceği kısa, uzun ve orta vadeli planlar yapılarak gençlerimiz üzerinden inşa edilmeli. Böylelikle yeniden bu sporda ekol olunabilir”
Koronavirüs salgını sebebiyle spor müsabakalarına verilen arada Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş ve usta kalem Fatih Tanfer, “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile Türk sporuna hizmet etmiş, İzmir futboluna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini siz sporseverlerle buluşturmaya devam ediyor. Karşıyaka'nın her kademesinde forma giyen, adı “Kaf Kaf'ın Efsane Kaptanı” olarak hafızalara kazınan ve yeşil kırmızılı kulübün mevcut sportif direktörlük görevini yürüten Atilla Güneş, spor yaşantısını, unutamadığı anılarını, yeni nesile önerilerini ve Türk futbolunun bugünkü durumunu sizler için değerlendirdi. Keyifli okumalar...
Sevgili Atilla Güneş, bize kendinizden bahseder misiniz?
1974 yılında Almanya’da doğdum. Futbola gözümü, 1984’de Karşıyaka’da açtım. Altyapıda, B Genç, A Genç ve Paf takımda ter döktükten sonra 1992 yılında A Takım’a yükseldim. 1998 yılına kadar yeşil kırmızılı formayı 1.Lig ve Süper Lig’de gururla taşıdım. Karşıyaka’dan ilk ayrılışım 1998 yılında Fenerbahçe’ye oldu. Otto Baric döneminde gittiğim Fenerbahçe’de 1.5 sezon top koşturdum. Birçok Süper Lig kulübünde forma giydikten sonra 2005 yılında Ankaraspor’da şampiyonluk yaşayarak yuvam olarak nitelediğim Karşıyaka’ya geri döndüm. Burada aralıksız takım kaptanlığı yapıp 5 sezon daha futbol yaşantımı yeşil kırmızılı çatı altında sürdürdüm. Kasımpaşa Play Off finalinden sonra aktif futbolculuk yaşantımı noktaladım ama Karşıyaka’dan kopmadım, kopamadım. Futbolu bıraktıktan 1 sene sonra kulübümde sportif direktörlük görevine getirildim. Küçük ayrılıklardan sonra teknik direktörlük tecrübesi de yaşadım ve şu an tekrar sportif direktörlük görevini yürütüyorum.
Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?1992-1993 sezonunda profesyonel olarak oynadığım ilk karşılaşma, bir Trabzonspor maçıydı. Futbol otoriteleri, Karşıyaka’yı Süper Lig’den düşecekler listesinin başına koyuyordu ama o süreçte ligin flaş ekibi Trabzonspor’u İzmir’de 3-2 yendikten sonra Bursaspor’u deplasmanda 1-0 mağlup edip içerde Fenerbahçe’ye 3-2 mağlup olduk.
Son hafta Kocaeli’de ligin güçlü ekibi Kocaelispor ile berabere kalarak Karşıyaka’yı kümede tuttuk. Altyapıdan çıkan genç arkadaşlarımızla beraber çok sevdiğimiz kulübümüzü ligde tuttuğumuz için büyük sevinç yaşadık. O sezonu hiç unutamam. 1994-95 sezonunda şampiyon olarak Süper Lig’e çıkışımızı ve Karşıyaka vapuruyla taraftarın Çarşı’ya bizi karşılamaya gelişini de hafızamdan asla silemem. Çok büyük coşkuydu, büyük gurur yaşamıştık tüm Karşıyakalılarla. Unutamadığım anılarımın arasında bir de kötü anım var. Teknik direktör olarak 1461 Trabzonspor’u 7-3 yenmemize rağmen Menemenspor Kırklareli deplasmanında uzatmada attığı golle beraberliği yakalamış ve bizim Play Off şansımızı sonlandırmıştı. Bu olay, beni hala derinden üzmektedir. Çünkü o takım çok büyük sıkıntılarla Play Off şansını son maça, son saniyeye kadar zorlamıştı.
Yeni nesile önerileriniz var mı?Futbol, inanılmaz bir gelişme kaydetti. Futbolda klasik bir söz vardır, o da çok çalışmak. Ben buna katılmıyorum. Bana göre çok çalışmak değil, doğru çalışmak önemli. Genç oyuncuların eksik yönlerini, hocaları vasıtasıyla tespit edip geliştirmesinin doğru yol olacağını düşünüyorum. Özellikle Karşıyaka gibi bir kulüpte zihinsel, fiziksel ve taktiksel olarak oyuncuyu yukarıya hazırlayamazsanız, hüsran yaşarsınız. Çok zor ve ağır bir formamız var, bunu herkes biliyor. 4 sezondur transfer yasağımız bulunuyor. Çekirdek diyebileceğimiz, altyapıdan oluşan bir kadromuz var. Sahada pes etmiyoruz, savaşıyoruz ama bu ekibe katılacak yeni altyapı oyuncuları da var. Onları da doğru zamanda ve doğru çalışmalarla bu kadronun bir parçası haline getirmeyi hedefliyoruz. Tabi oyuncu önemli fakat daha da önemli olan altyapı tesislerinin geliştirilmesi. Bu konuyla ilgili başkanımız Turgay Büyükkarcı’nın çok ciddi çalışmaları var.
Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?Türk futbolunu pandemi öncesi ve pandemi sonrası diye ikiye ayırabiliriz. Şu an çok ciddi rakamların döndüğü bir sektör oldu futbol. Buna karşın pandeminin ardından futbolun gerçek rayicine döneceğini düşünüyorum. Bu sadece Türkiye’de değil dünyada da böyle. Türk futbolunun bir ekolünün olması gerektiği fikrini benimsiyorum. Çünkü baktığınızda Türk futbolunda başarılar 2-3 sene sürüyor, 5 yıl ara veriliyor ardından tekrar bir jenerasyon yakalanmaya çalışılıyor. Bizde de bunun devamlılığı önemli. Kısa, orta ve uzun vadeli planlamaların sağlıklı yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bir jenerasyonun bitmesini beklemeden, yeni oyuncuların doğru bir şekilde o ekolü sürdürecek kapasiteye ulaştırılmasının gerekliliğine inanıyorum.