22.03.2021 - 00:02 | Son Güncellenme:
Kalbin olması gereken düzenli çalışmaması hali olarak tanımlanan ve toplumda yaygın olarak görülen aritmi, çoğunlukla çarpıntı, kalpte düzensiz ya da güçlü atım olarak görülüyor. Kalpteki uyarı odakları, sinir lifleri ve kalp yapısını etkileyen hastalık ve durumun aritmiye neden olabileceğini ifade eden Medicana International İzmir Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Selma Akdeniz Oskay, “Normal sağlıklı bir organın çalıştığını hissetmeyiz. Karaciğeri hissetmediğimiz gibi kalbimizi de hissetmemiz gerekir. Eğer kalp kendini hissettiriyorsa araştırılması gerekir. Kişiler, kalbinde ritim bozukluğu olup olmadığını kendisini ve kalbini dinleyerek anlayabilir. Çay, kahve tüketimi, alkol tüketimi, sigara tüketimi, tiroit hastalıklarında kullanılan bazı ilaçlar, grip ilaçları ve bazı antibiyotikler çarpıntıya neden olabilir. Hastalarımıza günde iki kupadan fazla kahve tüketmemelerini öneriyorum. Sigaranın sağlığa pek çok zararı olduğu gibi kalbe de zararlı, atım hızımı uzun vadede kronik olarak yüzde 18 oranında artırıyor” diye konuştu.
Ani ölümler
Her çarpıntının ve bayılma hissinin aritmi olarak tanımlanamayacağını dile getiren Oskay, farklı aritmi türlerinin farklı yaşlarda ve gençlerde de görülebildiğini; kalp damar hastalıkları, kalp kapak hastalıkları, kalp yetmezliği, hipertansiyon, tiroid, akciğer hastalıkları, geçirilmiş kalp ameliyatları ve aneminin de aritmi oluşumuna zemin hazırladığını ifade etti. Kimi aritmilerin kişinin genetiği tarafından belirlendiğini söyleyen Oskay, nadir görülmekle beraber genetik kökenli aritmilerin hayati açıdan riskli olduğunu, kimi zaman genç yaş ani ölümlere yol açabildiğini belirtti. Tedavi yöntemleri hakkında bilgi veren Oskay, şöyle devam etti:
Tedavi yöntemleri
“İlaç tedavisinin sonucunda düzensizliğin devam etmesi durumunda kalbe şok cihazı ya da kalp pili takılabiliyor. İlaca rağmen acile başvurular çok sık oluyorsa yakma ya da dondurma denilen yöntemi uygulayabiliyoruz. Bazı aritmi türlerinde ise kişinin doğuştan getirdiği kısa devre oluşturan farklı sinir lifleri vardır. Elektrofizyolojik çalışmada alınan sinyaller ile bu kısa devre yapan sinir lifinin yeri tespit edilerek ısı enerjisi uygulanarak yok edilir. Bu işleme radyofrekans ablasyon adı verilir. Genellikle yüz güldürücüdür ve başarı olasılığı yüzde 95’tir.”