20.01.2023 - 00:00 | Son Güncellenme:
NİHAN YARKENT İNCE
NİHAN YARKENT İNCE- Eğitim hayatı ömür boyu süren bir yolculuk. Yeni nesil bunun bilincinde. Hayatın her alanında yaşanan değişimi ise eğitimle yakalamak mümkün. Türkiye’nin vakıflar haricinde kurulan ilk özel okulu olan İzmir Türk Koleji (İTK) işte bu değişimi, eğitimle öğrencilerine aktarıyor. İTK sadece bir okul değil. Tam 5 bin öğrenci, değişimin öncüsü olarak yetişiyor. İTK Genel Müdürü Yiğit Tatış, “Başarı ivmemizin en büyük sebebi üç kuşaktır değişime ayak uyduran, inovasyonla, teknolojiyle iç içe bir sistem geliştirmemiz. Bu bizim değişmeyen eğitim çerçevemiz, öğrencilerimizi de böyle yetiştiriyoruz” dedi. İTK Genel Müdürü Yiğit Tatış ile eğitimde yaptıkları “teknolojik devrim” modelini konuştuk.
*Eğitimde vazgeçilmezleriniz nedir?
Eğitimde her anlamda dinamik değişimlere ihtiyaç var. Değişimi önemsiyor, çıktılarının düzgün olması için de planlamaya çok özen gösteriyoruz. Öğrencilerin akademik başarının yanında becerilerine ve kazanımlarına da çok dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Eğitim sistemimizi de bu çerçevede kurduk.
*Nasıl bir çerçeve bu?
Hayatta başarılı olmak için insanların çok farklı kazanımları ve becerileri olması gerektiğine inanıyoruz. Bunun için de çok yönlü bir eğitim sistemine ihtiyaç var. Sanat anlayışı, yabancı dili, takım çalışmasına yatkınlığı.. Bunların hepsi yaşamda en az akademik başarı kadar değerli. Çocuklara bu bilinci aşılamaya çalışıyoruz. Böyle bir eğitim sistemini yönetmek çok zor ama ancak bu şekilde gerçek başarıya ulaşabilirsiniz. Okulun, çocuğu hayata hazırlarken akademik başarının üstüne ne koyabildiği çok önemli.
*Okullar öğrencileri hayata nasıl hazırlamalı?
Öncelikle global vatandaş yetiştirmeliyiz. Bu, bütün okulların görevi. Yalnızca akademik derslerdeki başarı yeterli değil, 21. yüzyıl becerilerini de geliştiren okullar olmalıyız. Bunun için de değişime uyum sağlayabilen, kendi kendini disipline edebilen, takım çalışmasına yatkın, inovasyonu anlayan çocuklar yetiştirmemiz lazım. Derslerle bu becerileri onlara aktarmamız lazım.
*İTK bu konuda neler yapıyor?
Teknolojik alt yapımıza çok önem veriyoruz. Uygulayarak öğrenme konusuna da çok kafa yoruyoruz. Çünkü çocuklarda kalıcı olan aslında bu yöntem.
*Müfredat çok yoğun, aynı zamanda becerileri de geliştirmek zor olmuyor mu?
Elbette kolay değil, ama hepsini bir arada yapabiliyoruz. Bir çocuğa matematik öğretirken, takımdaşlığı, coğrafya öğretirken medya okuryazarlığını öğretebilirsiniz. Biz öğrencilerimize bir şey öğretirken, aynı zamanda becerilerini geliştirmelerini ve farkı yetkinlikler kazanmalarını sağlıyoruz.
*Olmazsa olmazlarınız neler?
Teknoloji bizim olmazsa olmazımız. 13 yıllık bir müfredatımız var, biz bu süreçte öğrencilere çok farklı dokunuşlar yapıyoruz. Bu doğrultuda teknoloji okuryazarlığı da artık olmazsa olmazlarımız arasında. Teknoloji artık, İngilizce bilmek gibi. Hiç farkı kalmadı. Belki her öğrenci dört yıllık bir üniversite okumayacak ama eğitim hayat boyu devam eden bir şey. Temeli çok iyi atmak gerekiyor. Teknoloji temeli iyi olmayan birinin sonradan gelişmesi, değişime uyum sağlayabilmesi çok zor.
*Başka nelere önem veriyorsunuz?
Finansal okur yazarlığa çok önem veriyoruz. Bence ülkelerin en büyük problemi bu. Çocuklarımızın finansal okuryazarlığı çok düşük. Bu, demokratik yapıyı da etkileyen bir şey. Çocuklar ekonomi, finans, ihracat, ithalat nedir bilmeli.
*Çok yönlü, inovatif bir eğitim yapınız var.
Aynen öyle. Çünkü bizim bir hedefimiz, misyonumuz ve mezun profilimiz var. Biz çocuk mezun olduğunda nasıl bir profille mezun olmalı bunu çok iyi biliyoruz. Hedeflerini elde edebilmesi için edinmesi gereken becerileri de edinmiş çocuklar yetiştiriyoruz. Yüzde yüz etkili bir sistem için bunun müfredatta olması gerekiyor, maalesef yok. Biz de kendimiz bir sistem kurmaya çalışıyoruz.
*Eğitim kadrosunu seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Çocuğun temelini öğretmen atar. Öğretmenin çok yetkin olması ve bu işi severek yapması gerekiyor. Bu iş çok büyük bir manevi sorumluluk gerekiyor. Bu yüzden pozitif düşünceye sahip insanlar eğitimde olmalı. Bu doğrultuda öğretmenlerimizi de eğitim sistemimize uygun profillerden seçiyor ve yetiştiriyoruz. Her öğrencimiz gibi her öğretmenimizde ömür boyu süren eğitimin içinde yer alıyor. Bu sistem, öğretmen ve öğrenciyle birlikte yürüyen bir sistem. Ana okula başlayan bir çocuğun 14 senenin sonunda ne yapacağını üç aşağı beş yukarı bilmemiz gerekiyor, bilmeliyiz ki ona göre yönlendirebilelim.
*Değişime bu kadar önem verilmesinin nedeni nedir?
Çünkü her şey değişiyor. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Bir çok meslek değişecek, bilim değişecek. Çocukların da değişebilmesi, değişime ayak uydurması gerekiyor. Örneğin medya okur yazarlığına çok önem veriyoruz. Çünkü çağımız böyle bir çağ. Çocuklara bu beceriyi kazandıramazsak, ileride doğru bilgiye ulaşamayacaklar, belki de kolay manipüle olacaklar. Eğitim bizim için yalnızca akademik ya da sosyal derslere öncelik vermek değil, her ikisini bir arada verebilmek.
*Başka neler yapmak istiyorsunuz?
Yapmak istediğimiz çok şey var. Bütün derslerin içine teknoloji koymaya başladık. K12’ye çok önem veriyoruz. Öyle bir noktaya geleceğiz ki teknoloji konusunda belli bir noktaya gelemeyen çocuk bizim liseden mezun olamayacak. Harvard Üniversitesi’ne giden bir öğrenci psikoloji, sanat tarihi okuyacak olsa bile ilk sene mecburi olarak veri analizi dersi alıyor. Bizim de eğitim sistemimiz bu standartlarda olacak. Bunun için öncelikle velileri ikna etmemiz lazım.
*Teknoloji aslında veliler için bazen korkutucu da olabiliyor. Ne öneriyorsunuz?
Öncelikle şunu anlamalıyız. Çocuklar artık bir araya geldiklerinde monopoly oynamayı değil, cep telefonu oyunlarını oynamayı tercih ediyorlar. Bu artık onların sosyalleşme biçimi. Önemli olan bunun tehlikeli bir noktaya gelmemesi.
*Tehlikeli noktaya gelmemesi için ne yapmalıyız?
Öncelikle çocuklar teknolojiyi doğru kullanmayı öğrenmeli. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmeli, normal olmayanı anlamak konusunda bilinçli olmalı. Yaşlarına uygun olmayan bir bilgiyle veya görüntüyle karşılaştıklarında bunu çekinmeden aileleriyle paylaşabilmeli.
Anne-baba ve çocuk arasında bu bağ kurulmalı. İlerisi için de bilişim suçları hakkında bilgi sahibi olmaları gerekli. Çocuklara bunu anlatmak gerekiyor. Anlatacağız ki kendisi negatif bir şeyle karşılaşmadığı gibi yaratmayacak da. İşin bir de psikolojik tarafı var. Sosyal medyada çizilen bazı hayatlar gerçek hayattan çok farklı. Bunların hepsi medya okuryazarlığının bir parçası.
2012 yılından bu yana görevde
*İzmir Özel Türk Koleji Genel Müdürü Yiğit Tatış kimdir?
İzmirli olan Yiğit Tatış, 1992 yılında İzmir Özel Türk Koleji’nden mezun oldu. Georgetown Üniversitesi Finans ve Uluslararası İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra Tatış Holding Sanayi Grubu’nda ihracat bölümünde görev yaptı. Babson University girişimcilik dalındaki MBA’in ardından 2003 yılında İzmir Akademi Bilişim, 2005 yılında İzmir Akademi Dershanesi’ni kurdu. 2007-2008 eğitim ve öğretim yılında İTK Büyükçiğli Kampüsü Kurucu Temsilcisi olarak göreve başladı. 2012-2013 eğitim ve öğretim yılından beri de Oğuz Tatış’tan devraldığı İTK Genel Müdürlük görevini yürütüyor. Aynı zamanda İzmir İsveç Fahri Konsolosu.