Mahzar Zorlu ve Erdoğan Tözge, ilk gün beni öyle güzel ağırlamıştı ki büyük bir gurur ve saygıyla Altay’a imza attım.
Koronavirüs salgını sonrası yeni bir dönem doğacak. Altyapıdan yetişen yerli oyuncuların değeri gözler önüne serilecek.
Milliyet Ege Spor Müdürümüz Mehmet Demirtaş ve usta kalemimiz Fatih Tanfer, tarihin tozlu sayfalarını sizler için karıştırmaya devam ediyor. Türk futboluna hizmet etmiş isimlerin hikayelerini, “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile siz sporseverlerle buluşturuyor. Aktif spor yaşantısına İstanbul’da başlamasına rağmen, Altay’la yolları kesiştikten sonra kariyerinde bambaşka bir sayfa açan Mahmut Evren, “İzmir’e, Altay sayesinde aşık oldum. İyi ki Altay’a transfer olmuş ve bu şehire gelmişim” diyecek kadar İzmir ve Altay’ı çok sevdi. “Altın Kafa Mahmut”, özel yaşamını, daha önce dile getirmediği anılarını, siz değerli futbolseverlerle paylaşıyor.
Sevgili Mahmut Evren, bize kendinizden bahseder misiniz?
Babamın memuriyeti nedeniyle Bozöyük’te doğdum. 4 kardeşiz. İstanbul Fatih’te yetiştim. Fatih Karagümrük’te büyüdüm. Liseyi de Eyüp’te bitirdim. Lisede okul takımında oynadım. İstanbul finaline kadar yükseldik. Çok keyifli yıllardı.
O dönemde Rami’de oturduğumuz için Ramispor’da futbola başladım. Sonrasında Genç Milli Takım’a dahil oldum. 1961 yılında Süper Lig ekibi Feriköy’den teklif aldım. Bir süre İstanbul’da kaldım.
Altay’la ise 1965 senesinde sözleşme imzaladım. 1969 yılına kadar 4 yıl oynadım. O dönem Galatasaray’dan teklif geldi. Kendi paramla bonservisimi aldım. Daha sonra Galatasaray’la anlaşamadım. Ardından Balıkesir’e gittim. Orada da 5 yıl futbol oynadım. 1973 senesinde sağlık sorunu yaşadım. Belli bir dönem Londra’da tedavi gördüm. Artık futbolu tamamen bırakmıştım. İzmir’e geri döndüğümde Altay’la yeniden yolum kesişti. Ancak bu defa Altay’ın altyapısında teknik sorumlu olmuştum. Bir süre de Altay ile beraber Süper Lig’de yardımcı antrenör olarak görev aldım. Ardından yönetimsel birtakım sorunlar yaşadık. Bir baktım ki Süper Lig’de Altay’ın teknik direktörü bendim. Bir süre Altay’ı idare ettim. Ailevi sebepler nedeniyle İzmir’i bırakıp Balıkesir’e dönmem gerekti.
Bir süre daha Balıkesir’de görev yaptım. Toplamda 13 yıl teknik direktör olarak görev yaptım. İzmir TÜFAD’da bir süre disiplin kurulu başkanıydım. Hala daha TÜFAD’la bağım sürmekte.
Şimdilerde orada futbol ile ilgili yazılar yazmaktayım. Emekli olduktan sonra gelen teklifleri değerlendiremedim.
Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?Enteresandır, ben Feriköy’de oynarken, bir gün Beşiktaş’tan teklif almıştım. Evime kadar geldiler. Ben de o sıra aynı zamanda İktisat Bölümü öğrencisiydim ancak bitiremedim. Milliyet, o zamanlarda beni manşetine taşımıştı. Hiç unutmam. O dönem bana gelenler, benden komisyon istemişlerdi. Ben ise gururuma yediremedim ve çok kızdım. Aynı gün sevdiğim bir ağabeyim, benim Altay’a gitmemi istemişti. Altay’ın o dönem ki hocası Bülent Eken, evime bin lira ve mektup bıraktırmış. Mektupta, “Uçağa atla, İzmir’e gel” yazmış. İzmir’e gelmem için ön ayak oldular ve bu beni çok mutlu etti.
İzmir’e geldim. Mazhar Zorlu ve Erdoğan Tözge beni harika ağırladı. Ben de büyük bir heyecan ve saygıyla Altay’a imzayı attım.
Beşiktaş’a gideyim derken Altay’da buldum kendimi. Artık İzmirli olmuştum. İyi ki İzmirli olmuşum. Bu bana hayatımın en büyük katkılarından oldu. Altay’a hizmet ettiğim her an benim için çok özeldi. Futbolculuk kariyerimi noktaladıktan sonra antrenör olarak soluğu Altay’da almam asla tesadüf değildi. Gönülden bağlıyım Altay’a. İzmir’e de öyle. Kafa ile çok gol attım. Bana Metin Oktay Ağabey’e dedikleri gibi “Altın Kafa” lakabını takmışlardı. Bu beni çok gururlandırmıştı.
Yeni nesile önerileriniz var mı?Ben Altay’dayken aynı zamanda 2 yıl Menemen’de yedek subay öğretmen olarak görev yaptım. İzmir’de kaldım diye de İktisat Bölümü’nü tamamlayamadım. Ben, bugüne kadar yetiştirdiğim her sporcuma ilk olarak eğitimini tamamlamasını söyledim. Kriterlerimin başında hep eğitim geldi. Eğitimsiz bir sporcu eksiktir. Gençlere en büyük nasihatim, okumak oldu. En güzel ve güvenilir şey bilimdir. Bunların hiçbiri olmadan spor olmaz. Kendine güvenen gençlerimizin, hep daha iyisini başarmak için yılmadan çalışmaları gerekiyor. Kendi gelişimleri için yenilikler adına ısrarcı olmalılar. Başarıya giden yolun taşları asla kolay döşenmez. Kazanmak için, mücadele etmek gerektiğini bilmeliler.
Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?Türk futbolu bana göre yapılan yanlış transfer politikaları ve yönetimsel sorunlardan dolayı batağa battı.
Kulüplerin büyük borçları ve ekonomik durumları ortada. Geriye kalan bir yığın yabancı oldu. Yüzlerce yabancı oyuncu var ligimizde. Avrupa’da hiçbir başarı yok. Milli Takım’da biraz kıpırdanma söz konusu. Futbolda kulüplerin ekonomisini düşünmeden bu borç batağına batmasını, içime sindiremiyorum.
Türk futbolunda bu kadar fazla yabancı oyuncu olmamalı. Böyle bir şeyi yakıştıramıyorum. Yabancı sınırlamasına dikkat edilmeli. Altyapı ve özkaynak modelinin, özellikle de içinde bulunduğumuz koronavirüs salgını sonrası ne kadar değerli olduğunu herkese kanıtlayacak. Kulüpler yüksek transfer ücretleri ödeyip yabancı oyunculara imza attırmak yerine, bu ülkenin kendi evlatlarına yönelecek. İzmir futbolu var olan altyapı düzeni ile Türk futboluna artı değer katmayı sürdürecek. Yeni yetenekler, yeni isimler doğacak. Bunun için gerekli destek sağlanmalı. Bu ülkenin evlatlarına ve yeteneklerine güvenilmeli.