14.12.2022 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bülent Buda: Tijanic’in gollük solu birinci sınıf, müthişti. Ve Tijanic var olan iştahını koruyarak yeşil alanda sürekli olmalı. Bir hafta öncesinin travmasından sonra bu yengi sinir tellerine iyi gelecektir tüm oyuncuların. Futbol seyircisiz çekilmiyor. Ama bir hafta öncesinin görünümünden soyutlanmak isteği futbolcuların sağlam adımlarında gözleniyordu. İzlediğimiz seyircisiz oyunun tutkulu, coşkulu bir görünümde sürdüğünü vurgulamalıyız. Savunmadaki direnç ile uçlarda ikinci gol arayışları ve de tempo, TV’den de olsa izleyene keyif veren görüntülerdi. Evet bu aşamada uygulama zorunluluğu olan bir konuya değinmek gerekiyor. Tarık Çamdal istekli, coşkulu, kusursuz oynadı, nitelikli yarıştı. Yani demem o ki oyun alanı dizilişlerinde bundan böyle arayışlardan soyutlanarak sürekliliği yakalamak takım oyununu güzelleştirecektir.
Fatih Tanfer: Göztepe’nin oyunun başından itibaren doğru bir planı vardı. İstekli, arzuluydu. Rakibin hızlı ve etkili oyuncularını bildiği için riski en aza indirmişti. Tijanic eskiye göre daha iyiydi. Alkışı hak eden bir gol attı. Artık defansta kaleci Ekrem, stoperler Atınç, Arslanagic ve Emir beraber oynamanın getirdiği avantajları iyi kullanıyorlar. İkinci yarıda Manisa FK biraz daha etkiliydi. Göztepe ise daha çok skoru koruma amaçlıydı. Ali Akman oyuna girdikten sonra pozisyonlar yaratmaya çalıştı. Onlara, TFF’nin verdiği hükmen mağlubiyet sonrası alınan bu 3 puanın moral açısından iyi geldiğine inanıyorum. Bu maç da gösterdi ki Göztepe iyi mücadele edip rakibini ciddiye aldığı zaman yetenekli oyuncularıyla motivasyonunu birleştirince çok daha iyi yerlere gelebilecek, güçlü bir takım. Bence son düdüğe kadar ilk 7’yi kovalamalı.
Mehmet Demirtaş: Yüksek viteste başladıkları Manisa FK karşısında önde baskı, tempolu oyun ve taktik disiplin perspektifi akıllıca ve mantıklı bir yaklaşımdı. Lakin pratiğe dökerken bunu sürdürülebilir kılmak ise sorunlu bir evreydi. Özellikle Tijanic’in golü geldikten sonra rakibe topu verip alanına çekilmek ne oranda doğruydu? İleri uçta beceri kalibresi birkaç tık daha üstte olsa henüz dakika 60 demeden tabelada farka koşmak mümkündü. Böylesi fırsatları çok rahat harcadılar. Bilakis Levent Eriş’in takımı skordan hiç etkilenmedi ve göbekte Göztepe’ye üstünlük sağlayarak oyunu ellerine aldılar. Yasin, alanda çok çabalıyor. Ona eşlik eden sayı kısıtlı. Ali Akman koşuyor, koşuyor ve sadece koşuyor. Bal yapmayan arı misali sayı üretemiyor. Kvasina yine ıskalıyor. Bu takıma forvet değil golcü gerekli. Yakalayıp da golle taçlandıramadığınız akınları mumla arayabilirsiniz.
Altay, hazırlıksız yakalandı
Bülent Buda: Salih’in yüksek kalite golünün sevincini bütünüyle yaşayamamasının oluşturduğu üzüntüyü, o alanda top koşturmuş olanlar iyi bilir. Bir hafta öncesi yaşanan travma ile arkasından yağmur gibi gelen yıkıcı cezalardan sonra bir üç puan iyi gelecekti. Eğer Marco’nun girdiği gol pozisyonları diğerleri tarafından çoğaltılsaydı. Salih’in muhteşem golüne ikincisi eşlik etseydi. Öne geçmiş olmanın yaşattığı sevinç var. İyi de o sevinci garantiye dönüştürecek, sağlama alacak girişimler eksik ya da yetersiz. Pes etmeyi bir kez öğrendin mi, alışkanlığa dönüşür. Bu tehlikeden uzak durma çabası ile becerisi gösterilmeli. Ancak samimi olmalıyız. Çok zor koşullarda yarışmaların içinde kalmanın yorgunluğunu yaşıyorlar. Bu oyun salt şampiyonları yaratmaz. Tüm zorluklara karşın hayatta kalanları da yazar, anımsatır.
Fatih Tanfer: Altay’ın Denizlispor karşısında birinci yarıda maç içinde en önemli avantajı topa hakim olmasıydı. İki beki Naderi ve Salih’le öne çıkıp etkili oldular. Ancak devre Denizlispor kalecisi Hüseyin’in yaptığı önemli kurtarışlarla berabere sonuçlandı. İkinci yarının hemen başında Salih’le golü buldu. Ancak ilerleyen dakikalarda Denizli’nin yenilgiyi kabul etmeyen oyun anlayışı sonrası ikinci yarıda olumsuz anlamda farklı bir Altay izledik. Oyuncular beklenen seviyenin altında kaldı. Kompakt oynayamadı. Ve son 4 dakikada yediği 2 golle hiç de beklemediği anda mağlup oldu. Buna bir yol kazası diyelim. Ancak bu hafta TFF’nin verdiği hükmen mağlubiyet kararının ve onun getirdiği mental yorgunluğun, stresin Altay’ın da futbolunu olumsuz etkilediğine inanıyorum. Altay kendi oyununu ve oyuncularını geliştiren, futbol adına çok önemli işler beceren bir takım. Ara onlara yarayacaktır.
Mehmet Demirtaş: Birbirlerine rafine kucak açmaları, saf sevgi beslemeleri ve katıksız güvenmeleriyle kusursuz geçtikleri bir evreyi geride bıraktılar. Fiziksel yeterliliğin yanı sıra buna bir de mental sağlık eklediklerinde aşılması zor bir duvar gibi duruyorlardı. Görece ligin zayıf halkası Denizlispor’un yoğun, boğucu, zorlayıcı bir taraftar baskısıyla karşılaşmamaları artıydı belki ama ortaya koydukları futbol yetersiz kaldı. Büyük bir takım olmanın en ciddi değerlerinden bir tanesi sevinç, hüzün, adrenalin sisteminizin sağlam kalmasıdır. Yaşadıklarınızdan en asgari seviyede etkilenip yaşama geri dönmeniz bunun ürünüdür. İkinci yarı golü erken bulmanın verdiği rahatlık, onları gün sonu puansız döndürdü İzmir’e. Rölantiye aldıkları her dakika Denizlispor’u maça ortak etti. Sonunda da şok etkisi yaratan bir sonuç aldılar.
İrfan Can piyangosu
Göztepe’den sezon başında Fenerbahçe’ye kiralık olarak giden kaleci İrfan Can Eğribayat, sarı lacivertlilerin Antalya kampında gösterdiği performansla göz doldurdu. Sezona 2022 FIFA Dünya Kupası nedeniyle verilen arada Villarreal, Alanyaspor ve Salernitana’yla yapılan özel maçlarda şans bulan İrfan Can, yaptığı kurtarışlarla güven verdi. Fenerbahçe’ye kiralanan İrfan Can’ı sarı lacivertlilerin bonservisiyle kadrosuna dahil edeceği iddia edildi.
Arda’dan geri adım
Altay’da transfer yasağının etkisiyle bu sezon forma şansı bulmaya başlayan gençler arasında yer alan Arda Gezer’le yönetim arasında anlaşmazlık yaşandı. Önümüzdeki günlerde kurmayların sözleşme şartlarını değiştirip Arda’ya yeni bir teklif sunması bekleniyor.
Kader gayrete aşıktır!
Bülent Buda: ‘Atamayana atarlar’. Yenilginin kısa, öz tanımı. 9 numara eksiği her hafta daha da yıkıcı bir biçimde duyumsanıyor. Gol pozisyonu sayılarına baksak öndeler. Lakin skor tabelasında gerideler. Haftalardır uçlardan gol sesi yok. Orta alan ile savunma da kolay geçilen bir görünümde. Ali Emre başladığı yerin çok gerisinde. Önündekiler de tükenmişlik sendromu yaşıyorlar sanki. Şu ilk yarı bitse de bir soluklansalar. Kendilerini bir sorgulasalar. Öyle bir zorlanma ki yazarken canım sıkılıyor. Yeniliyorlar ama şöyle yürüyen, isteksiz, tutkusuz, hemen teslim olan bir yapı da değil. Haksızlık yapmak istemiyorum. Bu takımı 10 yıldır tutkuyla izliyorum. Haliyle de canım sıkılıyor. O duygularımı da satırlara döküyorum.
Fatih Tanfer: Altınordu kazanmak için gerekenleri yapacak diye düşündüm. Ancak Bodrumspor’da ligin en iyi sağ beki Üzeyir, 9. dakikada durumu 1-0 yaptı. 12. dakikada Yusuf Yalçın’ın ıskası sonrası Celal, farkı ikiye çıkardı. Altınordu’da geleceğin yıldızı olarak gördüğüm Emircan, 25. dakikada boş kale yerine topu dışarı attı (Ona inanıyorum. Ancak dalgalı performansı, hatta biraz daha ileriye gidersek gamsızlığı da üst seviyede. Yoksa yetenekli bir oyuncu. Performansını bütün maça yaymalı). İkinci yarıyla beraber Altınordu gol aradı. Ancak olmadı. 79. dakikada takımın iyilerinden Ali Dere vurdu. Top direkten auta çıktı. ‘Altınordu maçta hiçbir şey yapmadı’ dersek yanlış olur. Ancak futbolda geçerli olan kriter sonuçlardır.
Mehmet Demirtaş: Futbolda istatistiklerin bir sınırı yok. Kimisi yüzlerce pas yapar, kimisi organize ataklar geliştirir, kimisi iki topa kaleye iner. Lakin tüm takımların birincil amacı topu üç direk arasına kondurmaktır. Eksiklikleri ya da rakiplerinden geri kalan yanları atamadıkları. Haliyle kazanmak da mümkün olmuyor. Altın jenerasyonu yakaladıkları Play Off finali kadrosuna yaklaşmak için çok daha fazlası gerekiyor. O dönem kulüp tarihinde formayı en iyi şekilde sırtlayan isimleri duyunca bile insanlar etkilenir, heyecan duyardı. İnandıkları doğrular uğruna hatalar yapıyorlar belki ama kendi hikayelerinin de başkahramanı yine onlar. Çöküş içerisinde oldukları ortada. Gol, kazanma, öz güven paritesinde sıkışıp kaldılar.
Ben yoruldum hayat
Bülent Buda: Özellikle ilk yarı verimsiz, üretimsiz geçildi. Aslında ikinci yarı için de benzer söylemleri dile getirebiliriz. Neredeyse maçın bütününde etkili, ‘Bu da gol olmalıydı’ diyebileceğimiz final dokunuşu yok. Ayberk’in direkten döndüğü bir girişim var. Lakin bu girişimleri sürekli kılmada, pozisyon yaratımı ile gol, gollere ulaşmada yetersizlikler. Elbette ki bu bağlamda olmayanların yokluğunun oluşturduğu eksikliği de vurgulamalıyız. Takımın yarışma isteği, oyundaki hızı, fiziksel görünümü sorunsuz. Şöyle demek yanlış olmayacak bence: “Takım bütünüyle istekli, hareketli ve de yarışmacı. İşte bu aşamada gözlenen sorunlar pozisyon üretme sayısı ile üretilen pozisyonlarda yetersiz kalan bitirici vuruşlar.”
Fatih Tanfer: Deplasmanda Göztepe maçı sonrası Manisa FK taraftarları ve teknik ekibi Manisa’ya dönerken, ‘Yine bana hüsran’ ifadesini kullanmışlardır. Yetenekli ve etkili oyuncuları olan bir takım (Nizamettin ve Adem Büyük’ün eksikliği elbette çok önemli). Bilhassa ikinci yarıda Gakpa’nın girmesi sonrası birçok pozisyon yakaladı. Ancak golü bulamadı. Sonuçta kaybetti. Play Off hedefinden biraz daha uzaklaştı. Artık Manisa FK gelecek için yeteneklerini bilip futbol aklını sahaya yansıtan oyuncularıyla Play Off yarışı içerisinde olmalıdır. Aksi takdirde çok hem de çok yazık olur.
Mehmet Demirtaş: Bir restorana gittiğinizde olmazsa olmazınız temelde çatal ve de bıçaktır. Dünyanın neresinde olursanız olun bu iki objeyle girersiniz tüm mutfaklara. Şef Levent Eriş’in mutfağında eksik olan da bunlardı. Birisi Nizamettin, diğeri de Adem Büyük. Önlerine sunulan tabağı yeme arzusu ortada. Deniyorlar, mücadele ediyorlar, karınları aç. Fakat yemeklerin ağıza ulaşmasına kanal olacak bir şeyler eksik. Dolayısıyla evlerine aç bir şekilde ulaşıyorlar. Kaptanlar bir an önce tezgaha dönüp boş mideleri doyurmalı, yüzlere yeniden tebessümü monte etmeli. Yoksa çark duracak, üretim sekteye uğrayacak.
Bodrum’dan gövde gösterisi
Bülent Buda: Baskı altında hızla çıkıp dikine, güçlü adımlar ile akışkan, gole odaklanmış yürekli girişimler. Rakibi de sersemleten goller. Göze hoş gelen, izleyeni de içine alan güçlü bir oyun karakteri. Maç öncesi çalışmalarını sıkı tutanların, kendilerini geliştirenlerin üstesinden gelebileceği yarışmalardır bu lig. Gerçekçi bir yaklaşımla, ‘Bu kadarı da beklenmezdi’ denilebilir. Yaptığı işe saygı duyanlar, gelişmeye açık, kolektif faydanın farkında olacağı başarılı, keyifli bir süreçten geçiyorlar. Böyle sürmesini yürekten dileriz.
Fatih Tanfer: 12 dakikada Üzeyir ve Celal’le atılan 2 gol, maçın gidişatını ve ritmini kontrol altına alma. Futbolda amaç kazanmaktır. Bodrumspor mücadele azmi yüksek ve diri bir takım görüntüsü verdi. Sahada mücadele etmeyen yoktu. Zaman zaman Altınordu kalesinde pozisyonlar buldu. Ancak akıllı bir planla sağlam bir oyun oynadılar. Altınordu’nun oyun kurmasına mani oldular. Sadece sistemde değil başta Üzeyir, Omar Imeri olmak üzere yetenekli oyuncuları da ışıl ışıl parıldıyor. Sonradan oyuna giren Koray, gelecek adına bence iyi bir ışık verdi. Bodrumspor fizik gücü, inancı ve temposuyla iyi organize olmuş bir takım. Gün geçtikçe de çok daha iyi oynamaya başladılar. Tek kelimeyle gurur veren bir takım oldu.
Mehmet Demirtaş: 3 maç kazanmaktan uzak geçilen süre zarfında sırtındaki yükü geçtiğimiz hafta Gençlerbirliği maçında atan Bodrumspor, dersini iyi çalışmış. Akan oyunda böylesine hızlı düşünen kramponlarla her an akın girişimi içerisindeler. Maestro gibi oynayan Kenan’ın varlığı, Üzeyir’in zincirini kırıp sağ kanadı bir koridor gibi kullanması, Omar Imeri’nin gelişimi, Musah’ın kendisini göstermesi, Süleyman’ın kademe bilgisiyle takım olgusunu yaşıyorlar.
Oyun disiplinlerinden kopmadıkları zaman ne kadar önemli bir futbol ortaya koyduklarını hatırlatıyorlar. Aslında resmiyette 90 ve uzatma anları neticelendiğinde noktalanan maç, 19.12’de kafalarda bitmişti. Böylesi zor doğa koşullarında kazanmak büyük değil çok büyük iş.