”Adnan Süvari'den çok şey öğrendim. Bir kişiye kötü söz söylediğini duymadım. Hepimizi bir aile gibi bir arada tuttu. İyi ki onun öğrencisi olmuşum”
”Sarı kırmızılı renklere öyle bağlıydık ki, sözleşmemiz bittiğinde para konuşmadan yenisine imza atardık. Armamıza gururla hizmet ettik”
Koronavirüs salgını nedeniyle spor müsabakalarına verilen arada Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş ve usta kalem Fatih Tanfer, tarihin tozlu sayfalarını sizler için karıştırmaya devam ediyor. “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesiyle Türk futboluna hizmet etmiş, İzmir sporuna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini, siz sporseverlere sunuyor. Futbolculuk hayatına Tire’de başlayan, 1961 yılında Göztepe’ye transfer olan, sarı kırmızı renklere gönül verdiği için transfer tekliflerini geri çeviren, "Göztepe’de oynadığım için kendimi onurlu ve gururlu hissediyorum" diyen, Göztepe’nin bir döneme damgasını vurmasında önemli pay sahibi olan "Büyük" lakaplı Mehmet Aydın, unutamadığı hikayelerini, yeni nesile önerilerini, Türk futbolunun bugünkü durumunu sizler için anlattı. Keyifli okumalar...
Sevgili Mehmet Aydın, bize kendinizden bahseder misiniz?3 Ağustos 1942 yılında Alaçatı’da dünyaya geldim. 11 yaşıma geldiğim zaman dayımların yanına Tire’ye gittik. Futbolculuğa 1956 senesinde Tire Gençlik’te başladım. Sevgili Sait Altınordu, Tire Gençlik Kulübü’nün A Takımı’nda antrenör olmuştu. O beni, A Takım’a çıkardı. Genç Milli Takım’ın bölgesel seçmeleri oluyordu. Ben bu seçmelere girdim ve seçildim. Burada forma şansı buluyordum. Ali Artuner, Bülent Buda, Ayfer Elmastaşoğlu, Halil Kiraz gibi isimlerle aynı zamanda futbol oynuyorduk. Hepsiyle hala görüşüyoruz. Oynadığım futbol ile dikkatleri üzerime çekiyordum. Göztepe’nin benimle ilgilendiğini duydum. Halil Kiraz ve Ali Artuner, Göztepe’nin genç takımındaydılar. Seçmelere girdim. Bir yönetici seçildiğimi söyledi. Tabi bu
haber beni çok mutlu etmişti. 1961 senesinde yani 19 yaşıma bastığım zaman Göztepe’de oynamaya başlamıştım. Burada Adnan Süvari’den çok şey öğrendik. Çok üstün bir antrenör olmasının yanı sıra çok kaliteli bir insandı. Tüm takımı çok iyi yönlendiriyordu. Bizlere bir gün olsun kötü söz söylediğini duymadım. Takıma baktığı zaman ne demek, ne anlatmak istediğini anlardık. Pazartesi günleri eğlence günümüz oluyordu. Adnan Süvari bize, “İsterseniz evimin anahtarlarını vereyim, pazartesi günü eğlenin. Ama salıdan pazara kadar benimsiniz” derdi. Biz de bu kurala seve seve uyardık. Şansımıza da ahengi yakalamış takım ortaya çıktı. Yalnızca sahadaki
oyun anlamında değil, karakter ve davranış açısından da müthiş bir uyum içerisindeydik. Senelerce birlikte oynadık. Hala ilk 11 aklımdadır. Saha dışında da tam bir aile ortamı yakalamıştık. Şu an hayatta olan isimlerle eşlerimizle birlikte görüşmeye devam ediyoruz. Bir de kaptanımız Gürsel Aksel’i çok sever ve çok saygı duyardık. Bizlere her zaman bir abi gibi yaklaşırdı. Sözleşmelerimiz bitince de para konuşmadan, pazarlık yapmadan imzayı atardık. Yönetimimiz de bize hakkımız ne ise her zaman onu veriyordu. Göztepe gibi bir camiada futbol oynamak her oyuncuya nasip olacak bir şey değil. Bu kulüpte oynadığım için gurur duyuyorum. Göztepe’de çok iyi sezonlarım geçti. Benimle ilgilenen kulüpler vardı. Bunlardan bir tanesi de Beşiktaş’tı. Ben, Göztepe aşkımdan dolayı bu teklifi kabul etmedim. Şimdi kendi kendime iyi ki kabul etmemişim diyorum. 1970’lerde takımımız yavaş yavaş değişim yaşıyordu. Tirespor’dan bir teklif aldım. Tire memleketim olduğu için çok seviyorum. Bu yüzden teklife sıcak baktım. Onlar da şampiyon olarak 2. Lig’e çıkmıştı. Burada da 2 sene mücadele ettim ve futbolculuğa veda ettim. Ben, çok varlıklı bir ailede yetişmedim. Futbol sayesinde kazandığım paralarla ailemi kurtardım. Bu beni her zaman gururlandırmış, onurlandırmıştır. 34 Avrupa Kupası maçının 32’sinde oynadım. 7 kez A Milli Takım forması giymenin gururunu yaşadım. Tahmin edemeyeceğim kadar güzel zamanlar geçirdim. Göztepe’nin en yukarıya çıktığı zamanlarda takımın bir parçası olduğum için çok mutluyum. Futboldan sonra 38 sene Tire’de orman ürünleri üzerine esnaflık yaptım. O zamanlar Tire’ye bayilik almak çok zordu. Ben, Göztepe’de oynamış ve tanınmış bir isim olduğum için baş bayilik verdiler. Spor sayesinde böyle avantajlar da elde ettim. 6 yıl önce de esnaflığı bıraktım. Şimdilerde kendimle ilgileniyorum.
Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?Göztepe’nin yüzlerce mücadelesinde yer aldım. Avrupa’da oynadığımız Marsilya maçı, Antwerp maçı var. Asla unutmam. Çok iyi mücadele etmiştik takım olarak. Ben de bireysel açıdan iyi oynamıştım. Ayrıca Göztepe’yle 2 kez Türkiye Kupası, 2 kez de Cumhurbaşkanlığı Kupası finali oynadık. 1969-70 sezonunda Fenerbahçe ile Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Kupası finalinde karşı karşıya geldik. Sahadan 3-1’lik skorla galip gelmeyi başarmıştık. O maça İzmir’den inanılmaz bir seyirci akını olmuştu. Çok sayıda Göztepeli taraftar, karşılaşmayı takip ediyordu. Bizim dönüş için uçak biletlerimiz hazırdı. Ancak biz, uçakla değil taraftarlarımızın araçlarıyla İzmir’e döndük. Çünkü bu işi onlar için yapıyor, bu takımı onlar gibi seviyorduk. İzmir’e gelene kadar çok eğlendik. Böyle bir camiada, böyle bir muhitte, böyle bir semtte var olduğumuz için kendimizi şanslı hissediyoruz. Bir de Adnan Süvari, maçlardan önce ilk 11’i soyunma odasında söylerdi. Tek tek isim saymaz, "Bir hafta önce ki kadro ile sahaya çıkacağız" derdi. Yedek bekleyen arkadaşlarımız hiçbir zaman neden oynamadıklarını sorgulamadılar, darılmadılar. Oynayan oynamayan herkes, takım için mücadele etti. Milli Takım maçlarında da güzel anılarım oldu. Tahmin dahi edemeyeceğim şekilde bir futbol geçmişim oldu.
Yeni nesile önerileriniz var mı?Futbolcu arkadaşlara, bizlerin yaptığı gibi pazartesi dışında eğlenmemelerini tavsiye ediyorum. Salı gününden pazar gününe kadar kendilerini maç için hazırlamalılar. Futbol, kaslarla ilgili bir spordur. Bu yüzden kendilerine iyi bakmalılar. Beslenmelerine, uyku düzenlerine, özel hayatlarına dikkat etmeliler. Bir lif attığı zaman 1-2 ay sahalardan uzak kalabilirler. Bu gibi sakatlıkların önüne geçmek için de dediğim konulara muhakkak dikkat etmeliler. Böyle davranmazlarsa spor yaşantılarının bitmesine kadar bu olay gidebilir.
Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?
Ne yazık ki bugünkü futbolumuz bizlerin dönemine göre tamamen ters. Konuşulacak gibi değil. İnsanların gözü paradan başka bir şey görmüyor. Futbolcular hayatlarını profesyonel bir şekilde devam ettirseler de sahaya çıkınca içlerinde o amatör ruh yok. Takımlarına sevda, mesleklerine aşk yok.