13.04.2025 - 00:00 | Son Güncellenme:
Fatih Tanfer - Aslı Öktener / Marble Systems Tureks, Türkiye’nin en büyük mermer ve doğaltaş ihracatçılarının başında geliyor. Afyon merkezli şirket, 43 yıl önce Türkiye’deki ocaklardan çıkardığı mermer blokları İtalya’da işletip ABD’ye satarak faaliyetlerine başladı. Bugün kendi işlediği doğal taşı 5 kıtada 51 ülkeye ihraç ediyor. Şirket Yönetim Kurulu Başkanı Yardımcısı Osman Turunç, “Amerika’da yakaladığımız dağıtım ağı başarısını Avrupa’ya taşıyacağız” diye açıklıyor.
■ Marble Systems-Tureks Turunç Madencilik ne zaman kuruldu?
1982 yılında ilk adım atıldı diyebiliriz. Babam Afyon’un eski bir tüccarıydı. Abim de o dönemler üniversiteden mezun olmuş, iş arayışı içindeydi. Babam ev yaptırırken, mermerin iş hacmi olarak potansiyelini görmüş ve bu sektöre yatırım kararı almışlar. Tureks olarak pazarlama faaliyeti ile de ilk adımı atmışlar. Babam o dönemlerde ülkemizde üretim tesisi olmadığı için İtalya’da fason yaptırıp satıyormuş ürünleri. 2019’a kadar Marble Systems ve Tureks ayrı şirketler olarak büyüdüler. Borsa İstanbul’da halka arz süreciyle birleştiler. Şimdi tek çatı altında faaliyet gösteriyoruz.
■ Siz şirkete ne zaman dahil oldunuz?
Taşa elimin değdiği 1982 yılından bu yana bu işin içindeyim diyebilirim. O zamanlar çocuktum tabii. 1991’den bu yana da profesyonel olarak çalışıyorum.
■ Peki, bugün kaç metrekarelik alanda faaliyet gösteriyorsunuz?
Afyon’da toplam 45 bin metrekarelik açık alan üzerine kurulu 30 bin metrekare büyüklüğünde bir fabrikamız bulunuyor Organize Sanayi Bölgesi’nde. Bir de yan üretim yaptığımız 2 fabrikamız daha mevcut. Ayrıca ülkemizin farklı bölgelerinde 9 mermer ocağımız var. Üretimi Afyon’daki fabrikamızda yapıyor, 51 ülkeye ihraç ediyoruz.
■ İstihdam oranınız nedir?
Afyon’daki fabrikada 356 kişiyiz. Toplamda 400’e yakınız. Afyon’daki tesisimizin bir özelliği de kadın çalışan oranımızın yüksekliği. Malum, bugün üretimde en önemli sorunlardan biri yeni çalışma arkadaşları bulmak. İlimizde, kısmen ağır iş kategorisinde olan sektörümüzde üretimde kadın çalışan sayısı kısa süre öncesine kadar yaygın değildi. Ama son iki senedir hep birlikte uygun ortam ve gerekli şartları oluşturmamız sayesinde gururla söylüyorum ki bugün Afyon’daki üretim tesisimizde kadın çalışanlarımızın oranı yüzde 25’in üzerine çıktı.
■ Yıllık cironuz ne kadar?
Geçen yıl grubumuzun toplam cirosu 70 milyon dolara ulaştı.
■ Ürünleriniz ağırlıklı olarak hangi ülkelere gidiyor?
Daha çok Amerika’ya. Bizim ABD’de kendi satış-pazarlama ağımız var. ABD’de bine yakın bayi, 12 showroom ve 7 depoyla devasa bir altyapıya sahibiz. Satışlarımızın yüzde 50’si kendi firmamız üzerinden gerçekleşiyor. Yani Afyon’dan çıkan ürünü, Amerika’daki tüketiciye aracı olamadan kendimiz verebiliyoruz. Bu da bizim için büyük başarı. Bunun dışında; İngiltere, Ortadoğu, Avustralya gibi pazarlarımız var. Nijerya, Libya, Kanada, Güney Afrika, Panama, Fransa, Almanya’ya da ihracatta bulunuyoruz.
■ İleriki süreçte başka hedef ülkeler de olacak mı?
Evet. Tureks’in başarısı; numunesini gösterdiği doğal malzemenin aynısını tüketiciye ulaştırmasından geliyor. Çünkü malzemeyi standart hale getirmek doğal taşta çok zordur. Bugün bu, yarın başka bir şey çıkabilir. Biz bunu kendi içimizde kurduğumuz kalite kontrol sistemimizle sağlıyoruz. Ortalama bir mermer fabrikasında 10 ürün geliştirilirken Marble Systems olarak 900’den fazla ürün çıkarıyoruz. Ve bu standartlaşma sayesinde ürünlerimizi Amerika’da 500 noktada satışa sunabiliyoruz. Aynı ağı şu an Avrupa’ya kuruyoruz. İtalya’da ana depomuzu tuttuk. 5-6 showroom var. Ardından Avustralya, Dubai ve Orta Doğu’ya açılacağız.
■ Yıllık mermer üretim hacminiz nedir?
Üretimimiz aylık toplam 80- 90 bin metrekareyi bulabiliyor. Ancak 1 milyon metrekareye yakın kapasitemiz var.
■ Yeni ihracat ağlarıyla fabrika üretim alanı da artacak mı?
Hayır. Biz ürün çeşitliliğini artırıyoruz. Birincil hedefimiz o. Mesela İskandinav ülkelerine gidiyorsunuz. Orada daha önce hiç görmediğimiz bambaşka bir malzeme karşımıza çıkıyor. O da bizim değerlendirmemiz gereken yan ürün olabiliyor. Bu şekilde verimliliği de artırıyoruz. Bir de yüzde 15’ten fazla büyüyen bir şirket sağlıksız büyüyordur. O yüzden sağlam adımlarla büyüme politikamıza sadığız.
■ Hedeflerinizden biri de müşteri memnuniyeti değil mi?
Kesinlikle. Çünkü bizim malzemede şikâyet edebileceğiniz çok şey var. Herkesin beklentisi de farklı oluyor. O yüzden her ülkeye has akımı takip ederek, çok iyi araştırma yapıp, standart bir ürün verebilir hale gelmelisiniz. Yoksa sorunlar yaşanabiliyor.
■ Bu kadar yoğunluğa nasıl yetişiyorsunuz?
Takım arkadaşlarıma güveniyorum. Benim bir ilkem vardır; yaptığım işi onlar, onların yaptığı işi ben yapmam. Bu çok nettir. Böyle olunca üretim ve yönetim süreçlerinde çok rahat ediyoruz.
■ ABD Başkanı Trump’un vergi kararlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Esasında şanssızların arasında şanslıyız diyebilirim. Bizim vergimiz 4.95. Şimdi 10 mu, 15 mi olacak kimse bilmiyor. Ancak biz mermer sektörü olarak lüks kategorideyiz. Bu çok özel, mücevher gibi bir malzeme. Alacak olanın bütçesi de var. O yüzden bir tık daha avantajlıyız diyebilirim. İhracat rakamımızda bir düşüş olacağını sanmıyorum.
Tarih değişimi Marble İzmir’e zarar veriyor!
■ Marble İzmir Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’ndan beklentiniz neler?
Bu konuda biraz dertliyim kimse kusura bakmasın. Bu yıl 30’uncusu düzenlenen Marble İzmir bugün dünyada sektörün öncü üç fuarından biri durumunda.
Biz de ilk yıllardan bu yana fuara düzenli katılan firmalar arasındayız.
Ancak maalesef son 5 yıldır İZFAŞ tarafından Ramazan, bayram tatili vs. nedeniyle fuar tarihleri değiştiriliyor. Bu yüzden de katılımcı ve ziyaretçi sayıları azalıyor. Oysa sektör temsilcileri ve ziyaretçiler, Nisan’ın ilk haftasına bu fuarı mutlaka eklerdi.
Bu tarih değişiklikleri Marble İzmir’e büyük zarar veriyor. Ayrıca kentteki otel fiyatları diğer şehirlere göre çok yüksek. Milano’da 200 euro’ya kalırken burada daha alt segmentteki bir otelde 300 euro’ya konaklıyorlar. Bir de bugünlerde İtalya’da mimarların yoğun katıldığı bir dekorasyon fuarı var. Zamanlama, planlama çok önemli bir konu bu işte.
Fuarın bu yüzden Antalya’ya taşınması tartışılıyor. Umarım İzmir bu fırsatı da kaçırmaz.
Üçüncü kuşak çalışanlar var
■ Sürdürülebilir yatırımlar noktasında neredesiniz?
Bizim için sürdürülebilirlik politikası bir varolma biçimi. 2023 yılında halka açıldıktan sonra bu alandaki yatırımlarımız hızlandırdık. Kendi enerjimizi ürettiğimiz güneş santrali yatırımlarımızı devreye aldık. Bu yıl tamamlanması planlanan iki önemli projemiz var: İlki, üretimden çıkan kırık ve atık parçaları çok özel dekoratif ürünlere dönüştüren ileri dönüşüm süreci. Bu ürünler özellikle Avrupa ve ABD pazarında ciddi ilgi görüyor. Diğeri ise özel bir ambalaj ve seleksiyon sistemi. Bu sistem hem ürün kalitesini artıracak hem de lojistik maliyetlerini düşürecek. Bu yatırımların test süreçleri başladı, yılın ilk yarısında etkilerini görmeye başlayacağız.
■ Babanızla hiç çatışmanız oldu mu? Eski kuşak yeniliklere güç alışıyor değil mi?
Olmaz mı! (Gülüyor)
Aslında gençken daha çok olurdu. O da sert bir karakterdi. Bir gün, “Biz niye çatışıyoruz ki?” diye sordum. Bana, “Ben güzel olsun istiyorum, sen benden daha güzel olsun istiyorsun” diye yanıt verdi. Kendisi bugün 93 yaşında. Ancak yine de fabrikaya gelir, son gelişmeleri alır, yemeğini yer gider. Üç kardeşiz. Ve herkesle ilgili haberleri hepimizden daha iyi bilir.
■ Üçüncü kuşağın sektöre ilgisi var mı?
Biz abim, ablam ve ben üç kardeşiz. Ancak çocuklarımızın hiçbirinin bu işe ilgisi yok. Benim de bir kızım, bir oğlum var. Onları kendi işimize devam için zorlamadık da... Ama fabrikalarımızda çok mutlu olduğumuz bir gelenek yeşeriyor.
Bugün çalışanlarımızın üçüncü kuşakları bizimle işe devam etmek istiyor.
‘En kıymetli malzemelerden biri’
■ Mermer çoğu kimseye göre soğuk bir malzemedir. Siz nasıl tanımlıyorsunuz merak ediyoruz…
Bana göre çok çok özel bir malzeme. Doğanın en kıymetli malzemelerinden biri. İpek gibi düşüneceksiniz. İpeği kalkıp da çamaşır makinesine atamazsınız değil mi, bakımı özeldir. Bu yüzden de babaannenizden kalan ipek gömleği yıllarca giyebilirsiniz. Mermer de öyle, zamansızdır. Yıllar geçtikçe binayla birlikte yaşlanır. Bina güzelleştikçe temizlenir, kirlendikçe kirlenir. O güzelliğini hep korur. Diğer malzemeler onun kadar yaşayamazlar.
Türkiye’de bugün bu kadar çok antik kentin olmasının nedeni dünyadaki doğal taş kaynaklarının yüzde 40’ına sahip olmamızdır. Uygarlıklar yerleşim yeri seçerken bir suya, iki şehirlerini görkemle inşa edecekleri taşa bakmışlar.
■ Topluma yatırım projeleriniz neler?
Topluma yatırım çalışmalarımızı farklı katmanlardan yürütüyoruz. Bunlardan ilki sektörel olan. “Mermercinin Gözünden” adlı projemiz tam da bu amaçla başladı. Mermerin tarihsel önemini, bu coğrafyadaki taş ustalarının hakkının teslim edilmesini çok önemsiyorum. Youtube kanalımızdan yayınlanan bu videolarda Türkiye’nin ne kadar büyük bir hazineye sahip olduğunu göstermeye çalışıyoruz.
Aynı zamanda “Artı 1 Farkla Koşuyoruz” projemizle özel çocuklarımızın spor ve üretimle hayata daha fazla katılmalarını sağlıyoruz. Bu çocuklarla Afyon’daki dört özel okulda kurduğumuz mozaik atölyelerinde çalışıyoruz. Frig Vadisi’nde düzenlenen maratona özel çocuklarla birlikte katılıyoruz.
Bu sadece yardım değil; onları toplumun üretken bireyleri hâline getirmek adına bir sorumluluk.
Ürün çeşitliliği artmalı
■ Peki, ülkemiz bu zenginliği iyi değerlendiriyor mu?
Daha iyi değerlendirebiliriz. Bizim sadece hammadde satışına değil, işlenmiş ürüne de ağırlık vermemiz gerekiyor. Ürün çeşitliliğini de artırmamız lazım. İtalya’da üretim yapılan 3 nokta var. Bizim ülkemizde her bir dağ potansiyel bir odak. Böyle zengin çeşitliliğimiz varken bir o kadar da ürün çeşitliliğimiz olmalı.
■ Ocakların doğaya zararı var mı?
Bizim kaynak sudan farkımız yok. Doğal taş da doğanın bir lütfu. Biz bu lütfu ne kadar iyi kullanabilirsek o kadar faydalanabiliriz. Ayrıca devletimizin ocaklara getirdiği kurallar çok katı. Ancak yine de ben işletmeci olarak yerde bir pet şişe görsem kıyametleri koparırım. Bizde taşın bir parçası bile ziyan edilemez. Benim ilk kontrol ettiğim yer çöp tenekeleridir. Ayrıca ocak bölgesinden ağaç elbette taşınabilir ama bizim için zarar vermeden doğru yapılması önemlidir.
■ Bir röportajınızda ocakları zaman zaman drone’lar aracılığıyla da kontrol ettiğinizi söylemişsiniz…
Evet, üretim süreçlerinin kontrolünde teknolojiyi aktif olarak kullanıyoruz. Ocaklardaki hareketliliği dronlarla takip ediyoruz. Ayrıca ocaklarımızı düzenli olarak ziyaret edip, her günün daha iyi olması için çalışıyoruz.
Fotoğraflarla Afyonkarahisar
■ Hobileriniz neler?
Doğada olmayı seviyorum. Makro fotoğraflar çekmek en büyük tutkum. Hocamız Merih Akoğul ile birlikte 3 yıl boyunca çalışarak Afyonkarahisar’daki yaşamı fotoğrafa aktardık ve bunları “Siyah Beyaz Afyon Karahisar” kitabında bir araya getirdik. Şimdi sırada renkli Afyonkarahisar var. Amacımız kentimizin gündelik yaşamını fotoğraflayıp bir şehir albümü oluşturabilmek.
'Kızılcık Şerbeti'nde 'Pembe' karakterini canlandıran oyuncu Sibel Taşçıoğlu'na veda paylaşımı yapmayan Evrim Alasya'dan sert açıklama geldi.