EgeBombacı...

Bombacı...

23.08.2020 - 00:05 | Son Güncellenme:

.

Bombacı...

22 Kasım 1967 günü antrenmanı bitirdim, Şaşkınbakkal’a döndüm. İstanbulspor’da oynuyorum. Kasım Ağabey’in bilardo salonunda oyuncuları izliyorum. Ömer, Suadiye’de yalnız yaşıyor. Akşama doğru, “Hadi bana gidelim. Hem bir şeyler atıştırır hem de Göztepe-Atletico Madrid maçını radyodan dinleriz” dedi. Yaptık alışverişi, hazırladık yiyecek içeceği, açtık radyoyu. Sevgili Halit Ağabey’in (Kıvanç) ağzından, her zaman olduğu gibi bal damlıyor. Sözcükler tane tane... Vurgular dinleyeni sarsıyor... Alsancak Stadı’nın tribünleri tıklım tıklım. Tarihinin en çok sayıda seyircili akşamı. Ortam müthiş, coşkulu. Papi Mehmet sakat. Sol açık ‘Bombacı’ sağ bek oynuyor. Oynar mı? Oynuyor işte. Hem de en iyisinden.

Haberin Devamı

Göztepe takım halinde Atletico’yu sarsıyor, silkeliyor. Dakika 15. Hakem penaltı düdüğünü üflüyor. Ötesini de Bombacı anlatıyor: “Penaltıları kaptanımız Gürsel Ağabey ya da onun görevlendirdiği bir arkadaşımız atardı. Ben de 18’in köşesine doğru yürüyorum. Top kaleciden döner, önüme bir kısmet düşer diye.

Gürsel Ağabey bana döndü, ‘Hadi, penaltıyı sen atıyorsun’ dedi.

Arkamda Nevzat (Güzelırmak) gaz veriyor, ‘Kalecinin iki kaşını hedefle, sert vur, aban topa!’

‘Sıkıysa gel sen vur’ diyeceğim, diyemiyorum. Ama yine de Nevzat’ın dediğini yapıyorum. Abanıyorum, kaleci topu göremiyor bile. Üstüne, top ağları delip çıkıyor dışarıya.”

Bombacı sürdürüyor konuşmasını, “Bir süre sonra Gürsel Ağabey tabelayı ikiliyor. Maçın neredeyse sonlarına geliyoruz. Böyle biterse uzatmalara kalacak. O arada baktım top önümde. Rakipten bir futbolcuyu geçtim. Kaleye uzaklık 35-40 metre. Solumla yüklendim. Gerisini de hatırlamıyorum. Alsancak tribünleri kanatlanmış uçuyor. Burunlarından kıl aldırmayan İspanyolları eledik. Olağanüstü bir geceydi.”

Haberin Devamı

Ömer’le kadehleri çatlattık coşkuyla. Halit Kıvanç, radyonun içinden fırlayacak, “Bana da bir kadeh çocuklar” diyecek gibi uçuyor. Türkçenin en seçkin örneklerini sıralıyor büyülü kutunun içinden. Ve Göztepe, Atletico Madrid’i yeniyor.

***

Bombacı, Güzelyalı’da doğdu. Doğduğu yeri Kâbe belledi. Sihirli yuvarlağın ardına Yalı sokaklarında takıldı. Göztepe sahasında büyüdü. Günü geldiğinde sevdalısı olduğu sarı kırmızılı formayı kuşandı. Uzun yıllar çıkarmadı. Başka renk formayla değiştirmedi. Aşkını, sevdasını doya doya, özümseyerek, içselleştirerek yaşadı. Şair babanın dizelerinde vurguladığı gibi, “Yaşamak tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine”...

Halil Kiraz, Yalı’nın en yakışıklı beyefendisiydi. Onu yitirmek çok zor geldi. Işıklar içinde uyusun.

Kitap okursanız, tiyatroya giderseniz, müzik dinlerseniz, resim yaparsanız, şiir okursanız, entelektüel anlamda aydınlanma yaşarsınız. Ama, Adnan Süvari’nin, Gürsel Aksel’in, Ali Artuner’in, Nevzat Güzelırmak’ın, Çağlayan Derebaşı’nın, Halil Kiraz’ın Göztepe’sinde oynamışsanız, futbolda aydınlanmışsınız demektir. Ve de onun bedelini ölçemezsiniz.

Haberin Devamı

Esen kalın... İyi pazarlar...

Bombacı...

Altın sözler

“Değişim sizin için bitmişse siz de bitmişsinizdir.”(Benjamin Franklin)

“Saldırganlıkla bazı şeyleri başarabilirsiniz. Ama nezaketle her şeyi başarabilirsiniz.”(Rinpoche)

“Doğru ve yanlış kavramların ötesinde uzanan bir toprak-seni orada bekleyeceğim.”(Mevlana)

“Kültür bir evse, dil de ön kapının ve içerideki bütün odaların anahtarıdır.”(Khaled Hosseini)

“İnsanoğlunun kendine ilişkin bilmediği ne çok şey vardı. Yaşardı bir süre, göçer giderdi: kendini tanımadan!”(Yiğit Okur)

“İki şey, aklın eksikliğini gösterir. Konuşulacak yerde susmak, susulacak yerde konuşmak.”(Sadi Şirazi)

ÇAYA KAÇ ŞEKER?

Yalnızlığa dayanırım da, bir    başınalığa asla,

 Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.

 Bir dost göz arayışıyla,

Saat tıkırtısıyla...

Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,

Ama;

“Günün aydın, akşamın iyi olsun” diyen biri olmalı.

Haberin Devamı

Bir telefon çalmalı ara sıra olsa da kulağımda.

 

Yoksa, zor değil, hiç zor değil,

Demli çayı bardakta karıştırıp,

Bir başına yudumlamak doyasıya.

Ama “Çaya kaç şeker alırsın?”

Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...

Can Yücel

Bazen insanın bir şeyi ne kadar çok sevdiğini fark etmesi için onu kaybetmesi gerekir.
(Alex Ferguson)