EgeBenim oyunum

Benim oyunum

23.08.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

.

Benim oyunum

“Tarihte hiçbir şeyi tek kişi icat etmemiştir. Bence ampul yaratıldığında Thomas Edison son derece becerili bir grup kontrolü ele almış olmalı.”
Johan Cruyff

Haberin Devamı

 

Başlık aşırma. Bir kitaptan. Cruyff’un özyaşam öyküsü. Binlerce kitap sayfasını zorlayacak, muhteşem bir hikâyeyi 266 sayfaya sanki zorlayarak yerleştirmiş bu büyük insan, büyük futbolcu. Salt futbolda değil, tüm alanlarda çocuklarınıza özyaşam öyküleri okutunuz lütfen. Bir insanın evrene gözlerini açtıktan sonra onu bekleyen zorlu süreci tek başına aşması, yaşamdaki günlerine anlam katması olanaklı değil. Gecikmeli giriştiğim bir uğraş okumak. O nedenle okuduklarımdan çıkardığım dersleri güncelleme fırsatını kaçırdım. Ve de çoğu insan farklı zekâ düzeyleri ile sorunları karşılıyor, yorumluyor. Cruyff, dünya çapınd,a sıra dışı bir futbol emekçisi. Annesi, oğlunu adeta futbolun içinde, merkezinde dünyaya getiriyor. Ve anlatıyor Cruyff, “Üniversiteli, diplomalı biri değilim. Öğrendiğim her şeyi tecrübe ile edindim. 12 yaşımda babamı yitirdikten sonra hayatımı Ajax’a adadım. Ajax’taki geleceğimi önce kulübün saha bakıcılığını yapan ikinci babam, ardından hocalarım Jany van Der Veen ve Rinus Michels belirledi. Ajax sayesinde sadece daha iyi bir futbolcu değil, adam olmayı da öğrendim.” Sözcükler boğar. Sözcükler yorgun düşürür dinlerken çoğu insanı. Ve çok şeyi, belki de yaşamın bütününü ıskalarsınız o tembellikte. Yıllar birbiri ardına eklemlenir. Eklemler, biriken yükleri taşıyamaz olur bazen. Hoşnut değilsinizdir kendinizden. Yani, “Tam yer bulmuş oturacakken son durağa gelmiş tramvaydasınızdır” artık. Yapacak bir şey yoktur keşke(ler)den gayrı. Ama güçlü insanların yapacakları işler, söyleyecekleri sözler vardır her zaman. Ve Johan Cruyff, kitabın bitimi olan son sayfa 266’da söylediklerine son noktayı koyuyor, “Başkaları işe gidiyorum derken, ben futbol oynamaya gittim. O açıdan şanslıyım yani. Hayatımda yaptığım diğer şeyler bu yüzden nazarımda daha önemli. Anlaşılamadığım çok oldu. Futbolculuğumda, hocalığımda ve sonrasında yaptıklarımda. Ama olsun; Rembrandt ve Van Gogh da anlaşılamamıştı. Öğreniyorsunuz sonunda: İnsanlar, siz dâhi olana dek rahat vermiyorç”
HHH
1966-67 futbol sezonu, İstanbulspor’dayım. Kamplarda ve yolculuklarda kaldığımız otellerde oda arkadaşım, benden 5 yaş daha genç Ender Konca. Geceleri yorgun ve derin uykularından sonra sabahın erken saatlerinde sesler işitiyorum odamızda. Gözlerimi açıyorum, sevgili Ender erken uyanmış, büyük bir iştahla kültür fizik yapıyor. Kaslarını açıyor, geliştiriyor. Bense uyanıyor, sırtımı yastığa dayayıp büyük bir zevkle izliyorum, yaptığı işe tutkuyla bağlı Ender’i. Yani katılımcı değil seyirciyim. Farkındalık insana(lara) verilmiş en değerli armağan bence. Ender, oyun alanında dimdik ayakta kalmanın güçlü kaslarla olası olduğunun farkındaydı. O farkındalık yaşamının tüm alanlarına yansımıştı. O nedenle güzel insan sahada, oyun alanlarında, rakiplerimizle giriştiğimiz yarışmalarda güçlü karakteri, güçlü kaslarıyla devamlılığın, yarışmacılığın ödünsüz sembolüydü. Böylesine yüksek bir karakterin başarısı kaçınılmazdır. İstanbulspor’daki bir yılından sonra uzun yılları kapsayan futbol yaşamında Eskişehirspor-Eintracht Frankfurt-Fenerbahçe ve ay-yıldızlı formayı başarılarla kuşandı. Neticede bir alışveriş içinden aktığımız yaşam denilen süreç, ne veriyorsanız aldığınız, hak ettiğiniz kadar oluyor. Bir tekerleme vardı çocukluğumda büyüklerden sık işittiğim, “Ne kadar ekmek o kadar köfte”... İlginç. Hayat da böyle bir şey demek!
Esen kalın.

Haberin Devamı

Benim oyunum

Ne demişler?

Haberin Devamı

- İdama mahkûm edilen Socrates’e karısı der ki: “Seni boşu boşuna öldürüyorlar. Suçsuz yere öldürüyorlar.”
Socrates’in yanıtı kısadır: Suçlu yere öldürseler daha mı iyi?”
- Galilei’yi dünya yuvarlak ve dönüyor dedi diye engizisyon ölüme mahkûm edecek. Mahkemeye girmeden önce yardımcısına bir küçük kâğıt veriyor. Orada şu yazıyor: “Dünya yuvarlak ve dönüyor.”

Haberin Devamı

Leyla’ya...

Ben gittikten sonra
Sen
Yavaş yavaş yaşlanacaksın
Annenin güzel yüzüne
Benzeyecek yüzün
Ve ara sıra
Ben aklına geldiğimde
Belki yüzünde
Bir gülümseme olacak
Belki biraz hüzün
Güzel günlerimiz gelecek aklına
Phuket Adası mesela
Ben bulmaca çözerken
Sabahları salon kapısına gelip
Selam çakışın
Bana gülümseyerek bakışın
Bir film şeridi gibi
Geçecek aklından
Belki, “Keşke benim ihtiyar
Yanımda olsaydı” diyeceksin
Ve bir gün
Çok çok ileride
Yine bana geleceksin.
(Sevgili Müjdat Gezen’in derin hoşgörüsüne sığınarak)