12.04.2025 - 00:00 | Son Güncellenme:
Didem Seymen - Türkiye’nin ilk sağlık yöneticilerinden Tuncer Kelleci ile kitabını konuştuk…
- Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1948 Malatya doğumluyum. Ortaokul ve liseyi Malatya’da bitirdim. Üniversite ve yüksek lisans eğitimimi ise Ankara’da tamamladım. Sağlık idaresine yöneldim çünkü çocukluktan beri sağlık hizmetlerine katkı sunma hayalim vardı. Türkiye’de sağlık yöneticiliği kavramını öğrenen, öğreten ve özel sektörde İzmir’de ilk uygulayanlardanım.
- Akıl hastanesine tayin olmak gibi sıra dışı bir tercihi neden yaptınız?
Elazığ Ruh Sağlığı Hastanesi’ne tayinimi özellikle istedim. Çünkü çocukluğum Malatya’da, ‘deli’ diye adlandırılan ama birçoğu muhtemelen tedavi edilmemiş psikiyatrik hasta olan insanlarla iç içe geçti. Merak ediyordum; “Neden farklılar? Bu insanlar neden böyle davranıyor?” O çocukluk anıları, o insanlara karşı duyduğum ilgi beni Elazığ'a yöneltti.
- Aileniz bu kararı nasıl karşıladı?
Eşim sağlık personeliydi, birlikte tayin olmamız için uğraştım ama gelmek istemedi. “Ben gelmiyorum, istersen sen git” dedi. Kızımız Banu henüz 40 günlükken ben Elazığ’a gittim. Hatta eşimin teyzesi o kadar kızdı ki, sinirlenerek “Bence sen de hastasın, git tedavi ol” dedi.
- Eşiniz ve çocuğunuz size ne zaman katıldı?
İlk başta gelmek istememişti. Ama aradan bir buçuk ay geçtikten sonra bir gün hastane bahçesinde otururken mektup geldi: “Geliyoruz.” Elazığ’a yerleştik, birlikte aynı hastanede çalışmaya başladık.
- Hastanede ne gibi değişiklikler yaptınız?
Yataklardan kalorifer sistemine, hijyen koşullarından ilaç stoklarına kadar birçok şeyi elden geçirdim. Kalorifer kazanı çalışmıyordu, sular çıkmıyordu. Personel ve hatta hastalarla birlikte bidonlarla kazan dairesine su taşıdık.
- Peki, maddi imkânsızlıklar içinde nasıl çözümler ürettiniz?
Devletin ödenekleri yetersizdi. Ne diş fırçası, ne tişört, ne sigara… 23 yaşımdaydım ama aklıma hastaneye bir dernek kurmak fikri geldi. Başhekimle ve avukatlarla istişare edip derneği kurdum. Elazığ Valisi’ni ilk üye yaptık. Derneğe Elazığ halkından, müteahhitlerden, hasta yakınlarından bağış topladık.
- Kitabı yazma süreci nasıl başladı?
Yıllarca herkes, “Bu anlattıkların kitap olur” dedi. Pandemide, 2020’de başladım yazmaya. Notlarım, fotoğraflarım, isim listelerim vardı. Yazarken bir kez daha yaşadım o yılları.
- Genç yaşta böyle bir tecrübeye sahip olmak size ne kattı?
Her şeyden önce sabır. Sonra insan sevgisi. Ve sistem kurmanın, çözüme inanmanın, vazgeçmemenin ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Akıl hastanesine müdür tayin edilen bir genç, kendi kendini terapi ederek, hastaların dünyasına girebildi. Bu benim için sadece meslek değil, bir yaşam biçimi oldu.
- Elazığ’dan sonra hayat sizi nereye götürdü?
Elazığ’dan sonra Manisa Akıl Hastanesi’ne tayinimi istedim. Yaklaşık bir sene çalıştıktan sonra İzmir’e geldim. Türkiye’de özel sağlık sektörü henüz emekleme aşamasındaydı. Ben, kamu disipliniyle özel sağlık yönetimini harmanlayan ilk kişilerden oldum.
Kadınlar koğuşunun halini unutamam
- İlk gün hastaneye girdiğinizde ne hissettiniz?
Demirden bir kapı, içeride bağıran hastalar, sigara isteyenler... O anda ürktüm. “Acaba hastaların etkisiyle benim de psikolojim bozulur mu, ben de onlara benzer miyim?” diye düşündüm. Ama sonra kendimi terapi ettim. “Ben de bir insanım, diğer hekimler, hemşireler gibi ben de hizmet verebilirim” dedim. O anı hiç unutmam. Kadınlar koğuşuna ilk girişim şok ediciydi. Tuvalet kokuları, üstü başı açık gezinen hastalar, el yıkamadan yemek yiyenler, kendine zarar verenler… “Yanlış yere mi geldim?” diye düşündüm. Ama sonra alıştım, insani yönümle çözüm üretmeye çalıştım.
Ünlü şarkıcı Berdan Mardini, uzun süredir birlikte olduğu sevgilisi Dilara Talay ile sessiz sedasız bir şekilde evlendi.