05.01.2020 - 00:04 | Son Güncellenme:
Bu hafta hazırdan yiyoruz. Bazen tıkanma oluyor, biriktirdiklerimizden yönümüzü buluyoruz. Şöyle, Lao-Tzu’nun anlattığı bir öykü: “Köyün birinde yaşlı bir adam varmış. Çok fakirmiş. Ama kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. ‘Bu at bir at değil benim için; bir dost. İnsan, dostunu satar mı?’ demiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki at yok. Köylüler ihtiyarın başına toplanmış; ‘Seni ihtiyat bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var ne de atın’ demişler. İhtiyar, ‘Karar vermek için acele etmeyin’ demiş. ‘Sadece at kayıp deyin. Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar’ Atımın kaybolması bir talihsizlik mi yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.’ Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış. Dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler, ‘Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil, adeta bir devlet kuşu oldu senin için. Şimdi bir at sürün var’ ‘Karar vermek için yine acele ediyorsunuz’ demiş ihtiyar. ‘Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz ki?’ Bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ama ‘Bu herif sahiden deli’ diye geçirmişler.
Bir hafta geçmeden vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler yine gelmişler ihtiyara. ‘Bir kez daha haklı çıktın.’ demişler. ‘Bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın.’ İhtiyar, ‘Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz’ diye cevap vermiş. ‘O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru?’ Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.’ Birkaç hafta sonra düşmanlar büyük bir ordu ile saldırmış. Kral, son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş. Giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes bilmiyormuş. Köylüler tekrar ihtiyara gelmişler, ‘Yine haklı olduğunu kanıtladın demişler. ‘Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Bacağının kırılması talihsizlik değil şansmış meğer’, ‘Siz erken karar vermeye devam edin’ demiş ihtiyar. Oysa ne olacağını kimse bilemez. Bilinen tek bir gerçek var. Benim oğlum yanımda sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şansızlık olduğunu sadece tanrı biliyor.”
Lau-Tzu öyküsünü şu nasihatle tamamlamış, “Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi? Akıl düşünmeyi dolayısıyla gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü, gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsanız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”
Esen kalın…
Ne için okumalı?
Francis Bacon, bu konuyu şöyle yorumluyor,
Başkalarını iğnelemek veya onları susturmak için okumayın.
Sırf inanmak ve her şeyi muhakkak ve doğal sayabilmek için de okumayınız.
Bir şey söyleyebilmek ve süslü konuşma imkanını bulmak için de okumayınız.
Yalnız daha iyi düşünebilmek, daha derin düşünebilmek ve düşüncelerinizden bir sonuç çıkarabilmek için okuyunuz.
Gençken
Niçin ölümden bahsediyorsun,
Bu sevda nereden çıktı?
Şairler yazmadan önce kimse ölümü sevmezdi.
Sen onlara bakma,
Geldin gidiyorsun.
Kimin var, seni düşünür
Bu yol deli dolu yürünür.
Yakındır, iki büklüm
Ararsın gençliğini.
Elinde fırsat varken beğen, beğendiğini!
(Behçet Necatigil)
Ne demişler?
Bilgeliğin kapıları asla kapanmaz. (Benjamin Franklin)
Arkanı güneşe çevirme. Gölge önüne düşer. (Tagore)
Bir şey bilmeyen bir şey unutmaz. (Panat)
Eğer bir atınız, bir arabanız varsa üç şeye sahipsiniz. Bir at, bir araba ve bir at arabası (Çin atasözü)
Sizi yere yıkan yumruk, sert olandan ziyade geldiğini görmediğiniz yumruktur. (Joe Torres)
"Eğer, elinizde bir çekiç varsa her şey gözünüze bir çivi gibi görünmeye başlar. (Abraham Maslow)