24.09.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Fatma Gülçin Kabasakallı - Almanya 26 Eylül’de, ülke tarihini sonucu en belirsiz seçimlerinden birini yaşamak üzere. CDU’dan Türk kökenli bir Alman siyasetçi olan Serap Güler, seçimlerde CDU’dan milletvekili adayı. Armin Laschet’in de sağ kolu olarak da tanınan Güler, entegrasyona, iki ülkenin birbirini nasıl daha iyi anlayacağına dair Milliyet’e samimi değerlendirmelerde bulundu.
- Anketler, CDU’nun ciddi oy kaybı yaşadığını gösteriyor. Sizce CDU toparlayabilecek mi?
“Anketlerle bizim sokaktaki deneyimlerimiz arasında farklılık var. Anketlere inanmıyorum. Anketlerin oylar üzerinde etkisi var ve bu bir risk ama gerçeği yansıttığını düşünmüyorum tecrübelerime göre...”
- Olası yeni yönetimlerin Türkiye’ye bakışı sizce nasıl olacak?
“Bu, kimin hükümeti kurduğuna bağlı. Eğer Yeşiller, SPD ve Sol Parti koalisyonu kurursa, ilişkiler kesinlikle daha da zorlaşacaktır. Öte yandan CDU yönetiminde, stratejik ortaklığa daha önce olmadığı kadar fazla odaklanılacak... Sol Parti Türkiye’yi düşman olarak tasvir ediyor, biz değil... CDU olarak Türkiye’yi cesaretlendirmeye ve Türkiye’den talep etmeye odaklanmak istiyoruz.”
Nesillerin farkı
- 3.5 milyondan fazla Türkün bulunduğu Almanya’da entegrasyon hala sorun. Sizce entegrasyon neden işe yaramadı?
“Benim gibi ikinci nesil insanların, 3. ya da 4. nesilden daha fazla entegre olduğunu düşünüyorum. Elbette eğitim konusunda yeni nesiller, benim neslime kıyasla şimdi çok daha iyi. Bugün, Türk çocuk ve gençlerde ulusal duyguların daha güçlü olduğunu görüyoruz. Biz ‘Türk’üz’ dediğimiz zaman bu, bugün 4. neslin söylediğinden daha farklı bir anlamı ifade ediyordu. Türkiye’de milliyetçilik artıyor. Türkiye’de 2010’ların başına kadar, Kemalist bir milliyetçilik vardı, Türk olarak kendinizi Atatürk’le ya da onun değerleriyle tarif ediyordunuz. Şimdiyse daha çok İslam’la tanımlıyorsunuz...”
- Bu daha çok Almanya mı yoksa Türk tarafından da kaynaklanıyor?
“Bence her ikisi de. Almanlar olarak bu insanları düzgün bir şekilde kazanmayı ve bu toplumun parçası olduklarını göstermeyi başaramadık. Bir de karşı koyma eylemi var, ‘Beni istemiyorsan, ben seni hiç daha fazla istemiyorum’ demelerine de neden oldu. Pek çok kişi 60 yıl sonrasında bile kendisini olması gerektiğinden daha az bu topluma ait görüyor. 4. nesil olmak yerine, kendilerini göçmen gibi görüyor. Bazıları Türkçe bile konuşamıyor ya da çok az konuşuyor. Ama yine de kendilerini Almandan ziyade daha Türk hissediyor...”
Asimilasyon değil!
- Entegrasyonun amacı nedir peki? Almanya’daki Türklerin ‘Ben Almanım, bu kadar!’ mı demeleri gerekiyor?
“Asimilasyonu, entegrasyon politikasının bir hedefi olarak görmüyorum. Ve burada asimilasyondan bahsediyorsunuz. Fakat entegrasyon politikasının katmanları olması gerekiyor... ‘Kendi köklerinizle ve sahip olduğunuz her şeyle Almanya’sınız, kimse köklerinizi reddetmeyi ya da yok etmenizi istemiyor. Fakat kendinizi yaşadığınız bu toplumun bir parçası olarak görmelisiniz’ demek istiyoruz. Bahsettiğim bu yaklaşım, ‘olumlu Alman vatanseverliğini’ birleştiriyor, entegrasyon için çok önemli.”
- Almanlar da Türkleri Müslüman olarak tarif etmiyor mu?
“Kesinlikle. Örneğin ben 1980’de Almanya’da doğdum, 2001’e kadar her zaman Türk’tüm. 11 Eylül itibariyle gittikçe daha fazla Müslüman olarak etiketlendim. Ve bu genel bir deneyim. ‘Der Spiegel’ dergisi benimle yaptığı röportajda beni ‘Müslüman Güler’ olarak tanımladı. Başka birinin bir makalede ‘Katolik’ olarak nitelendirildiğini görmedim. Müslümanım, inançlıyım fakat inancımı kendimin önüne koymuyorum. Din üzerinden kimlik tanımının iki sebebi var: Türkiye’deki gelişmeler ve Alman kamuoyundaki tartışmaların gelişimi. Dolayısıyla doğal olarak buradaki insanlar kendilerini artık daha fazla Müslüman olarak tanımlamaya başlıyor.”
Birbirine zıt iki taraf
- Tarihi bağlara rağmen son yıllarda Almanya ile Türkiye ilişkileri gergin. İki ülke birbirinin ne dediğini anlamıyor mu?
“Türkler oldukça duygusal insanlar ve Almanlar bunun tamamen zıttı. Bu, yanlış anlaşılmaların en büyük sebeplerinden biri...”
- Örnek verebilir misiniz?
“Bence bir Türk’e duygusal şekilde yaklaşarak, onunla çok iyi ve yakın çalışabilirsiniz. Çoğu zaman bu olmuyor, çünkü Alman tarafı oldukça rasyonel ve temelde aklıyla hareket ediyor. Örneğin Recep Tayyip Erdoğan 2007’de Köln’deki konuşmasında asimilasyonun insanlığa karşı en büyük suçlardan biri olduğunu söyledi. Almanya’da bu cümleden dolayı çok öfkelenildi. Sadece bu cümleye odaklanmasının üzücü olduğunu düşündüm, çünkü Erdoğan aynı zamanda ‘Sizler ne olursa olsun benim kardeşlerimsiniz ve her zaman arkanızda olacağım. Ben sizin başbakanınızım’ demişti. Bu sözler Almanya’da dikkate alınmadı. Bence, Erdoğan bu yaklaşımla takdir ve saygı konusunda ihtiyaç duyulan boşluğu doldurdu. Ve ben ‘Neden bir Alman siyasetçi aynısını söylemedi?’ diye düşünmüştüm. Düşünün, Helmut Kohl, Gerhard Schröder, Helmut Schmidt’in Türklere ‘Ben sizin şansölyenizim, ne olursa olsun sizin için buradayım ve artık halkımın bir parçasısınız’ deseydi... Sembolik tartışmalar Türkler için çok önemli. Takdir, saygı gibi belirli gereksinimleri karşıladığınızda onları kazanabilirsiniz. Almanlar ise bunun kıymetini bilmiyor, özellikle vurgulanması gereken bir şey olarak görmüyor.”
- Destekleri için Marion Sendker’e teşekkürler.
Gümrük Birliği genişletilmeli
- Gümrük Birliği’nin genişletilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
“Doğru bir fikir. Birincisi, AB dışında pek çok ülkeye bunu genişlettik. İkincisi, Türkiye’ye karşı başka bir müzakere konusu olabilir, karşılığında başka bir şey isteyebileceğimiz. Sürekli yaptığımız bir tartışma bu, Gümrük Birliği ve vize regülasyonları. Bence bu, Türkiye’yi stratejik ve Avrupalı gibi düşünen bir ortak olmaya geri getirmesi konusunda önemli bir araç olabilir.”
‘Hiç adil davranılmıyor!’
- Peki ya çifte vatandaşlık konusu?
“Türk topluluğuna yönelik çifte standardın olduğunu kanıtlayan pek çok örnek var. Çifte vatandaşlık da bunlardan biri. CDU içinde de bakış açısını değiştirmemiz gerekiyor.
Öte yandan Türklere, ‘Birden fazla vatandaşlık olamaz’ diyorlar. Tek bir yönde karar vermeliyiz. Türklere ‘Hayır’ derken, bir Avrupalı hepsine sahip olabiliyor Almanya’da. Almanya’da aynı anda Suriyeli ve Iraklı olabilirsin, bu kabul ediliyor, fakat Türkler ve Ruslar gibi iki büyük grup için bu durum kabul edilmiyor ve bu hiç adil değil.
Şansı yüksek Türk adaylar
SPD: 14
Sol Parti: 12
Yeşiller: 5
CDU: 3
FDP: 1
AfD: 1
CSU: 0
- DW Türkçe’nin verilerine göre