31.05.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Fatma Gülçin Kabasakallı - Alman milletvekili ve Meclis Dışişleri Komitesi’nde Hristiyan Birlik Partileri’nin özel temsilcisi olan Roderich Kiesewetter, Konrad-Adenauer Vakfı’nın Başkent Üniversitesi ile birlikte düzenlediği İstanbul Güvenlik Konferansı’nın konuşmacıları arasındaydı. Milliyet’in sorularını yanıtlayan Kiesewetter, Avrupa Birliği’nin reform ihtiyacından, Avrupa’nın güvenlik stratejilerine, Türkiye’nin en kısa sürede üye olması gerektiğine kadar önemli ve samimi açıklamalarda bulundu.
Ukrayna’daki savaşın ardından AB’nin güvenlik politikalarında değişikliğe ve Avrupa ordusu kurulmasına dair görüşlerini paylaşan Kiesewetter, bunun mümkün olduğunu ancak bir hata olacağını vurguladı. Avrupa’nın Çin, Rusya ve hatta Afrika’yla stratejik rekabete dayanabilecek kabiliyeti olmadığına dikkat çeken Alman milletvekili, “Transatlantik iş birliğinin alternatifi yok. Örneğin Trump ya da Trump gibi bir başkan göreve gelse, o zaman bir karar vermemiz gerekir ama bunu ABD’deki seçim kampanyasından önce duyurmamalıyız. Çünkü ABD’ye, adil bir yük paylaşımı yapabileceğimizin, Hint-Pasifik bölgesine yönelik Amerikalılara açık kapı bıraktığımızın ve Avrupalıların, Avrupa’da, Akdeniz’de ve Ortadoğu’da daha fazla sorumluluk üstleneceğinin sinyalini vermeliyiz” ifadelerini kullandı. Avrupa’nın üstleneceği sorumluluklar içinde Kıbrıs sorununu da sayan Kiesewetter, şöyle devam etti:
‘Yanlış sinyal verdik’
“Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye arasındaki çıkmazın üstesinden gelmeliyiz. 2004 yılında Güney Kıbrıs’ı AB’ye dahil etmek bir hataydı. Bu, NATO ve AB arasındaki askeri iş birliğine de zarar verdi. Güney Kıbrıs asla AB üyesi olmamalıydı. Güney Kıbrıs ile Yunanistan arasındaki bu iş birliği, Güneydoğu Avrupa’daki, NATO’nun güneydoğu kanadındaki güvenlik durumuna yönelik toksik bir durum yaratıyor. Bu nedenle, öncelikle NATO ile AB, ABD ve Kanada arasında iş birliği yapmamız gerekiyor. Bu güvenlik iş birliğinin alternatifi yok. Ayrıca, geçmişte AB üyeliğiyle ilgili Türkiye’ye yanlış sinyal verdik. Gerçek bir imtiyazlı ortaklık söz konusu değilse, imtiyazlı ortaklık yoktur ve bu, göstermelik olmamalıdır. Dolayısıyla AB kendini reforme eder etmez, Türkiye’nin AB’ye üye olması gerektiğine inanıyorum.”
Daha az bürokrasi
Birliğin reformu konusunda da yorum yapan Alman milletvekili Kiesewetter, “Öncelikle AB’yi, karar verme sürecini, şeffaflığı, komisyonları daha iyi kontrol etmek için parlamentonun üstünlüğünü, Konsey ve Komisyon’un rolleri arasındaki dengeyi reform edebilecek güçlü liderlere ihtiyacımız var. Bu yüzden parlamentoda da daha güçlü bir yönetime ve daha az bürokrasi gerekiyor” diye konuştu.
Bu dönüşümün en az 10 yıl süreceğini düşündüğünü belirten Kiesewetter, “Öte yandan gerekli olan güçlü liderliği henüz göremiyorum. Ancak bu, bugün 40 yaşında olan siyasi liderlerin sorunu, Annalena Baerbock (Almanya Dışişleri Bakanı/Yeşiller Partisi lideri), Christian Lindner (Hür Demokratlar Partisi Lideri), ve diğer ülkelerdeki liderler, bu reformü önümüzdeki 10 yıl içinde başarmalılar” dedi. “Türkiye’nin bazı konularda gelişime yönelik hazırlanması için her şeyi yapmalıyız” ifadesini kullanan Kiesewetter, “Türkiye’nin AB üyeliği ile NATO üyeliğinin neredeyse aynı olmasını mümkün kılmamız gerekiyor. Bu da, transatlantik içindeki yükün paylaşılması için de bir işaret olur ve Türkiye’yi de bu şemsiyenin içinde görüyorum” diye konuştu.
Ukrayna, Afrika için örnek olacak
Avrupa’nın güvenlik konusunda “özerklik” stratejisinin, AB açısından Afrika’daki fırsatları daraltacağını da vurgulayan Alman milletvekili Roderich Kiesewetter, “Çünkü asıl büyük rekabet, Türkiye ile AB veya Trump yönetiminde bir ABD veya AB arasında olmayacak. Asıl büyük rekabet, Kuzey Amerika, bazı Latin Amerika ülkeleri, AB, Türkiye, Japonya, Güney Kore, Avustralya ve diğerleri tarafından temsil edilen ‘kural tabanlı bir uluslararası düzen’ üzerinde gerçekleşecektir” dedi. Çin’in Afrika’yı suistimal ettiğini ve AB’nin Afrika devletleriyle işbirliğinin önemini vurgulayan Alman vekil, “Ukrayna’yı tüm yasal araçlarla yeterince desteklemezsek, ‘AB’nin kapısındaki Ukrayna’dan bile vazgeçiyorlarsa, ileride bizden de vazgeçerler. Neden iş birliği yapalım ki?’ diye düşünebilirler. Bu, jeoekonomi ve enerji için stratejik bir sorun” diye konuştu.