21.12.2020 - 00:17 | Son Güncellenme:
Euronews Hürriyet
Virüsler genetik seçimin bir sonucu olarak sürekli şekilde değişim geçiriyor. Hafif genetik değişimler mutasyon (değişinim) sonrası gerçekleşirken, büyük genetik değişimler rekombinasyon (yeniden birleşme) üzerine yaşanıyor.
Mutasyon virüsün genomu yani genetik materyelinde bir hata oluşması üzerine gerçekleşiyor. Rekombinasyon ise eş zamanlı enfekte olan virüslerin genetik bilgi değişimi sonrasında yeni bir tip virüs olarak ortaya çıkmasına neden oluyor.
Örneğin Covid-19 pandemisine neden olan SARS-Cov-2'nin yarasalarda bulunan bir virüsün aracı bir hayvandaki başka bir virüsle yeniden birleşmesi yani rekombinasyonu sonrasında ortaya çıktığı ve insanı etkileyebilecek genetik materyele sahip olduğu biliniyor.
New York Times'ın haberinde, Seattle'daki Fred Hutchinson Kanser Araştırmaları Merkezi'nden evrimsel biyoloji uzmanı Dr. Jesse Bloom, "Elbette bu mutasyonlar yayılacak. Bilim camiası olarak bu mutasyonları izlemek ve hangilerinin etkisi olduğunu tanımlamak zorundayız" dedi.
Fakat birçok uzman da bu mutasyona temkinli yaklaşıyor. Zira bir virüsün mevcut aşıları etkisiz hale getirebilecek seviyede mutasyon geçirmesi için yıllar gerektiğini ifade ediyorlar. Dr. Bloom, "Hiç kimse aniden tüm bağışıklık ve antikorları etkisiz hale getirecek katastrofik tek bir mutasyon olacağına dair endişelenmemeli" ifadelerini kullandı.
TÜRK BİLİM İNSANI: DAHA GÜÇLÜ OLDUĞU HENÜZ KANITLANMADI
İskoçya'daki St. Andrews Üniversitesi'nden bulaşıcı hastalıklar uzmanı olarak görev yapan Dr. Müge Çevik de Britanya'daki değişimin, virüsün insan hücrelerine tutunma ve enfekte etme biçimlerini etkileyenler de aralarında olmak üzere 20 mutasyona sahip olduğunu aktardı. Dr. Çevik'e göre bu mutasyonlar, varyantın daha etkili şekilde çoğalma ve bulaşmasına olanak sağlamış olabilir.
Britanya Yönetimi'ne bilimsel danışmanlık hizmeti de veren Dr. Müge Çevik, bu türün çok daha bulaşıcı olduğuna yönelik yetkililer tarafından yapılan açıklamaların modellemelere dayandığını belirterek, bunun laboratuvar deneyleriyle tespit edilmediğini vurguladı.
Dr. Çevik, "Biraz daha çok deneysel veriye sahip olmamız gerekiyor. Bu iletilebilirlik verilerinin bir kısmının insan davranışlarıyla ilişkili olabileceğini tamamen göz ardı edemeyiz" ifadelerini kullandı.