14.12.2022 - 06:31 | Son Güncellenme:
Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Takvimler 1906 yılının bahar aylarını gösteriyordu. Fas'ın Marakeş şehrinde kadınlar bir anda tek tek ortadan kaybolmaya başlamıştı. İlk başta 10 kadın ortadan kaybolmuş ve herkes kaybolan kadınların başına nelerin gelmiş olabileceğini araştırmaya başlamıştı. Çok geçmeden yalnızca iki hafta için kaybolan kadınların sayısı 36'ya yükselince bölgede büyük bir panik yaşandı. Onlarca kadına ne olduğu araştırılsa da hiç kimse bir ipucu yakalayamadı. Ancak bir zaman sonra ortaya çıkan gerçekler iki kişiyi şüpheli olarak işaret etti. Marakeş sokaklarında bir anda kaybolan 36 kadının başına gelenler yavaş yavaş gün yüzüne çıkınca adeta yer yerinden oynadı. Katile herkesin gözü önünde verilen ceza gelmiş geçmiş en acımasız yöntemlerden biri olarak tarihe geçti.
SUÇLARINI İTİRAF ETTİLER
Hadj Muhammed Mesfewi ve Annah Rahali, 1900'lü yıllarda Fas'ın Marakeş şehrinde birlikte yaşıyordu. Dışarıdan bakıldığında kendi hallerinde gözüken bir çiftti. 60'lı yaşlarında olduğu düşünülen ikilinin kendilerine ait bir ayakkabı dükkanları vardı. Yaptıkları tek şey dükkanlarını ziyaret edenlere ayakkabı satmak değildi. İkili bir yandan da dükkana gelenlere mektup yazmalarında yardımcı oluyorlardı.
Bölgede yaşayanlar ise bir süredir kadınların teker teker ortadan kaybolmalarından sonra büyük bir panik halindeydi. 1906 yılının nisan ayında kadınlar teker teker kaybolmaya başlayınca bölgede yaşayan herkes yetkililerle iş birliği yaparak kadınların başına nelerin gelmiş olabileceğini çözmeye çalışıyordu. Yapılan ilk araştırmalarda sonuç alınamamıştı ancak kimsenin pes etmeye niyeti yoktu. Daha fazla kadının sırra kadem basacağını düşünen bölge halkı yaşananların aydınlatılması için yetkililere baskı kuruyordu.
TÜM MÜCEVHERLERİ TEK TEK TOPLUYORLARDI
Ortadan kaybolan kadınların yakınlarından edinilen bilgiler büyük bir tesadüfü açığa çıkardı. Kaybolan kadınların ortak bir özellikleri vardı. 36 kadının Hadj Muhammed Mesfewi ve Annah Rahali çiftiyle bir bağlantısı vardı. Bu garip tesadüf tüm gözlerin kendi hallerinde gözüken çifte çevrilmesine sebep oldu. Tüm oklar Meswefi ve Rahali'nin dükkanını işaret edince yetkililer kısa sürede ikiliyi yakaladı ve sorguya aldı.
Hadj Muhammed Meswefi ve Annah Rahali'ye kaybolan kadınlarla bir bağlantısı olup olmadığı soruldu ve uzun süren bir sorgu sonunda ikili suçlarını itiraf etti. Sorgulamada çıkan gerçekler herkesi şoke etti. Meswefi ve Rahali çifti dükkanlarına gelen kadınlara ilaçlı içki veriyor, onları önce bayıltıyor daha sonra ise canice öldürüyordu. Kadınların üzerindeki tüm değerli eşyaları ve mücevherleri tek tek toplayan ikili daha sonra onların başlarını kesiyor, cesetleri yaşadıkları evin alt kısmına ya da bahçelerine gömüyordu. İkilinin kadınları öldürme sebepleri ise zengin olma hevesleriydi.
ÇARMIHA GERİLMELERİNE KARŞI ÇIKTILAR
Kurbanlarını acımasızca öldüren ikilinin yaptıkları bölgede yaşayan herkesi dehşete düşürmüştü. İkilinin alacağı ceza az çok belliydi. Çarmıha gerilerek hayatlarına son verilecekti. Ancak o dönemde Fas'ta yaşayan ve korkunç olaydan haberdar olan bazı yabancı diplomatlar bu tartışmalara katıldı ve uygulanacak cezaya karşı çıktı. İkilinin çarmıha gerilmesini 'insanlık dışı bir ceza' olarak gören diplomatlar Orta Çağ'dan kalma bir başka ceza yöntemini önerdiler. Diplomatların önerisine göre halk arasında o dönem 'Baş Katili' olarak Meswefi ve birlikte yaşadığı Rahali önce halkın gözleri önünde günlerce ağır işkenceden geçecek, daha sonra ise canlı canlı üzerlerine duvar örülecekti.
ŞEHRİN GÖBEĞİNE AKIN ETTİLER
Meswefi ve Rahali'ye verilen işkence cezası 1906'nın 15 Mayıs'ında başaldı. Her gün hapishaneden şehrin ortasına getirilen ikili halkın gözü önünde acımasızca en ağır şekilde kırbaçlanıyordu. Tüyler ürperten olaydan haberdar olan herkes ikilinin gördüğü işkenceye tanıklık etmek için şehrin orta yerinde toplanıyordu. Meydanda toplanan kalabalık her geçen gün büyüyordu. İkilinin kırbaçlandığını görmek, çığlıklarını dinlemek isteyen bölge sakinleri adeta akın akın işkencenin yaşandığı bölgeye akın etti. Bu ağır işkenceler sonucunda ikilinin hayatlarını kaybetmemesi hedeflense de Annah Rahali aldığı ölümcül darbelerden sonra hayatını kaybetti. Geriye bir tek Meswefi kalmıştı. Görevliler Meswefi'nin de işkence sırasında hayatını kaybetmemesi için yaptıkları eylemi sonlandırdı ve böylece dünya tarihine geçecek 'duvar örme' uygulamasına geçildi.
ÜZERİNE DUVAR ÖRDÜLER
Mesfewi'ye verilecek son ceza için 11 Haziran tarihi belirlendi. O gün gelmeden hemen önce dönemin gazeteleri Meswefi'nin son anlarını izlemek isteyen birçok kişinin şehre akın ettiğini yazdı. Hadj Muhammed Mesfewi'nin idamı daha önce Fas'ta uygulanan bir yöntem olmadığı için herkes büyük bir merak içindeydi. O günün kayıtlarına göre Meswefi günlerce işkence görmesine rağmen hiçbir zaman yalvarmamış ancak üzerine duvar örüleceği gerçeğiyle burun buruna gelince ilk kez pişman olduğunu söylemişti. Ancak son çırpınışları hiçbir şeyi değiştirmedi.
Yetkililer onu şehrin meydanında bir köşeye sıkıştırarak olabildiğince dar bir alan yaratmış, daha sonra adamın üzerine tek tek tuğlalar dizip duvar örmeye başladılar. Her bir tuğlada yalvarışlarının şiddeti giderek artan Meswefi tuğlaların ardında sabaha kadar çığlık atıp af diledi. Ertesi gün olduğunda çığlık sesleri sona erince adamın durumunu kontrol eden yetkililer Meswefi'nin duvarın arkasında öldüğünü doğrulamıştı.
YÖNTEM ROMA'YA KADAR UZANIYOR
Literatürde 'immurement' olarak geçen bu ceza yöntemi kelimenin tam anlamıyla 'duvarların arasına kapanmak' anlamına gelen Orta Çağ Latincesine uzanıyordu. Bir cezalandırma yöntemi olan 'immurement' yani kişinin üzerine duvar örme yöntemi ilk olarak Roma İmparatorluğu'nda bekaret yeminlerini bozmaktan suçlu bulunan antik Roma'nın 'Vesta Bakireleri' üzerinde uygulandı. Roma İmparatorluğu'nda bir vesta bakiresi bekaret yeminini ihlal ettiğinde çarmıha gerilmek yerine herkesin gözü önünde şehir meydanının soğuk duvarlarına gömülüyordu.
Bir Vestal’in kanını dökmek yasaktı ve Roma yasalarına göre hiç kimsenin şehir sınırları içinde gömülmesine izin verilmediği için Romalılar çözümü bu yöntemde bulmuştu. Suçlu hükmü giyenler küçük bir yiyecek, su ve mum ile bir duvara yaslandırılır, üzerleri tuğlalarla kapatılırdı. Bu yöntemin ortaya çıkışı her ne kadar uzun yıllar öncesine dayansa da düşünülenin aksine immurement yakın bir tarihe kadar uygulanmaya devam etti. Romalılar'dan sonra Persler'in de 20'nci yüzyıla kadar kullandığı bu infaz yönteminin Fas'ta da uygulandığı biliniyor.