16.12.2015 - 12:06 | Son Güncellenme:
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Avrupa'da aşırı sağ ve sol partilerle yakın ilişkiler kurarak Avrupa Birliği'nin (AB) Rusya'ya karşı politikalarında etkili olmaya çalışıyor. Bu çerçevede parti yöneticileri Moskova'da ağırlanıyor ve partilere mali destek veriliyor.
Putin ve Avrupa aşırı sağı arasında iç içe geçmiş bir ilişki bulunuyor. Doğu Avrupa'nın aşırı sağ partileri 2008 yılında Rusya'nın Gürcistan'a açtığı savaşı genel olarak desteklemişti. Mayıs 2013'te Macaristan aşırı sağ partisi Jobbik'in liderleri Rus parlamenterlerle ve Moskova Devlet Üniversitesi akademisyenleriyle bir araya gelmişti.
Bulgaristan'ın Neonazi Ataka partisi liderleri de yüksek sesle Putin'e ve Rus dış politikasına desteklerini bildirmişti. Ataka'nın lideri Volen Siderov, 2012 yılında Moskova'ya gitmiş, 60'ıncı yaş günü kutlamasına katıldığı Putin'in güçlü liderliğini övmüştü.
Rusya'nın Kırım'ı ilhakından sonra da Siderov, hükümetin Rusya'ya karşı yaptırım uygulaması halinde partisinin desteğini koalisyondan çekeceğini bildirmişti.
Avusturya'daki Özgürlük Partisi (FPÖ), Danimarka Halk Partisi, Yunanistan'daki Neonazi Altın Şafak Partisi ve İngiltere'deki Bağımsızlık Partisi (UKIP) de son yıllarda Avrupa'da önemli kazanımlar elde ederken Rusya ile farklı ilişkiler içindeydi.
Batı'da en eski aşırı sağ partilerden Fransa'daki Ulusal Cephe'nin (FN) lideri Marine Le Pen de bir konuşmasında Putin'i "Avrupa değerlerinin gerçek savunucusu" olarak tanımlamıştı.
Son dönemde Le Pen, Rusya'nın Ukrayna'daki faaliyetlerini övmüş, Putin'in Kırım'ı ilhakıyla sonuçlanan Kırım referandumunun yasal olduğunu savunmuştu. Avrupa'nın diğer aşırı sağ partilerinden FPÖ ve UKIP de aynı tutumu benimsemişti.
Avrupa Parlamentosunun 25 Mayıs 2014'teki seçimlerinde Ulusal Cephe'nin Fransa'da ilk sırayı alması üzerine Putin, yaptığı bir konuşmada Le Pen'i övmüştü.
Avrupa'daki radikal hareketler ile Putin arasındaki ilişkiyi değerlendiren Atlantik Konseyi Analisti Alina Polyakova, Putin'in Avrupa'daki aşırı sağ partilere ideolojik ve mali açıdan destek verdiğini belirtti.
Putin'in Birleşik Rusya partisinin Avrupa'daki aşırı sağ partilerin temsilcilerinin de katıldığı pek çok konferans ve toplantı düzenlediğini anımsatan Polyakova, Fransız Ulusal Cephe'nin Rusya kontrolünde olan ve Çek Cumhuriyeti'nde bulunan bir bankadan 40 milyon avro aldığını kaydetti.
Polyakova, aşırı sağ partilerin, kendilerini Avrupa değerlerinin savunucuları olarak göstermek isteseler de, özgürlük, eşitlik ve kapsayıcı politikalar gibi Avrupa değerleri için tehdit oluşturduğunu ifade etti.
Avrupa'daki bazı sol partilerin de Putin'le ilişkisi olduğuna dikkati çeken Polyakova, Kremlin'in solda ve sağdaki politik güçlerin istikrarını bozma konusunda önemli bir geçmişi olduğunu belirtti.
Polyakova, "Putin'in stratejisi ideolojik değil, Kremlin bütün ideolojik cephelerde oynar. Putin ulusal politikaları istikrarsızlaştırmak için politik yelpazenin her iki konumundaki partilere ya da hareketlere yatırım yapar" dedi.
Avrupa'da aşırı sağın korkularından beslendiğine işaret eden Polyakova, merkez sağ ve merkez sol partilerin halkın bu korkularını azaltacak politikalar belirlememesi halinde Avrupa'da İslamofobinin artacağı uyarısında bulundu.
- Fransa
Fransa'da aşırı sağ FN'nin Rusya ile ilişkileri kuruluşundan beri sürekli gelişti. FN'nin kurucusu Jean-Marie Le Pen 1991 yılında ilk kez gittiği Moskova'da milliyetçi Vladimir Jirinovski'yle yakın ilişkiler kurmuş, sonrasında ise düzenli olarak gerçekleştirdiği Rusya ziyaretlerinde ülkenin önde gelen siyasetçileri tarafından ağırlanmıştı.
Le Pen, 2005'teki Moskova ziyaretinde ise Vladimir Putin'in Kremlin'de, kimseye açık olmayan odalarını ziyaret etme şansını bulmuştu.
Rusya ile FN arasındaki ilişkiler, Jean-Marie Le Pen döneminde gizli kalsa da kızı Marine Le Pen'in partinin başına geçmesiyle resmiyet kazanmaya başladı. 2011'de partinin başına gelir gelmez bir Rus gazetesine röportaj veren Marine Le Pen, "Avrupa'nın yaşadığı krizden ötürü Amerika'ya sırtını dönüp Rusya'ya yönelmesi gerektiğini" kaydetmişti.
Kremlin, Rusya'nın Fransa Büyükelçisi Aleksandr Orlov'un tavsiyesine uyarak 2012'de FN'in eski üst düzey kadrolarıyla Fransızca Rusya propagandası yapan "ProRussia.tv" adlı siteyi kurdurmuştu. FN'in eski çalışanları, aralarında Rus haber ajansı Iter-Tass'ın da bulunduğu medya kuruluşlarıyla 415 bin avro para yardımı karşılığı sözleşme imzalamıştı.
FN ile Rusya arasındaki bağın en kuvvetli göstergesi ise bir Rus bankasının 40 milyon avroluk kredi sağladığı iddiası oldu. First Czech Russian Bank adlı bankanın FN'e ve Jean-Marie Le Pen'in çekirdek siyasi oluşumu Cotelec'e kredi sağladığı ileri sürüldü.
Kredilerin Fransız medyasında ses getirmesinden sonra Marine Le Pen, Rus bankasıyla olan ilişkilerini yalanlamamış, Fransa ve AB'deki bankaların kendilerine kredi vermediğini iddia etmişti.
Geçtiğimiz yıl mart ayında Rusya'nın Kırım'ı ilhakıyla sonuçlanan referandum için Marine Le Pen'in partideki uluslararası ilişkiler danışmanı Aymeric Chauprade, "gözlemci" sıfatıyla çağrılmıştı. Bir ay sonra Marine Le Pen, Rusya parlamentosunun alt kanadı Duma'nın Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Aleksey Puşkov tarafından Moskova'da ağırlanmıştı.
Marine Le Pen'in Kırım'ın ilhakına desteği sonrası 12 Nisan 2014'te Vladimir Putin, FN partisinin Fransa belediye seçimlerindeki başarısını kutlamıştı.
Shaltai Boltai isimli Rus hacker grubu geçtiğimiz mart ayında Rus siyasetçileri arasındaki 40 bin yazışmayı basına sızdırmıştı. Yayınlanan mesajlarda, Kremlin İç Politikalar Servisi Başkan Yardımcısı Timur Prokopenko'nun kod adı "Kostia" olan Putin yanlısı blog yazarına Ulusal Cephe'nin Kırım'ın ilhakına desteğinden dolayı "Bu Fransızlara bir şekilde teşekkür etmek gerekir" yazdığı ortaya çıkmıştı.
Fransa parlamentosu, iktidardaki Sosyalist Parti milletvekillerinin girişimiyle geçen ay Ulusal cephe'nin yurt dışı finansmanıyla ilgili soruşturma komisyonu kurdu. Komisyon, halen araştırmasını sürdürüyor.
- Yunanistan
Putin, aşırı sağ partilere ilaveten aşırı sol olarak nitelenen partilerle de ilişkilerini güçlendiriyor.
Kremlin'e yakınlığıyla bilinen Avrasyacı ideolog Aleksandr Dugin ve Ukrayna'daki ayrılıkçı hareketin en büyük sponsoru olduğuna inanılan, Rus oligarşisinden Konstantin Malofeyev'in Yunanistan'ın Syriza partisiyle ne derece yakın ilişkiler içinde olduğu, Dugin'in basına sızan bazı e-posta yazışmalarıyla açığa çıktı.
Avrupa'daki aşırı sağcı politikaları araştıran Anton Shekhovtsov'a göre, Syriza ve koalisyon ortağı ANEL partisinin Rusya sempatisi, Yunanistan standartlarının çok ötesinde.
Shaltai Boltai, Aralık 2014'te Dugin'in yakın dostu ve Avrasya hareketinin yetkilisi Georgy Gavrish'in çok sayıda e-postasını yayınladı. E-postaların çoğu, Gavrish ve Dugin'in Avrupa'da Rusya sempatizanı siyasetçi ve entelektüeller oluşturmaya çalıştıklarını ortaya koyuyor.
Bir medya yatırımcısı ve Doğu Avrupa'daki istihbarat konularında uzmanlaşmış bir blog yazarı olan Christo Grozev, bu e-postalardan onlarcasının Gavrish'le Syriza'nın temsilcileri arasındaki yazışmalar olduğunu ve bu mesajların, aralarında strateji, halkla ilişkiler ve sair mevzularda çok yakın işbirliğini ortaya koyduğunu belirtiyor.
Yazışmalara göre Syriza'nın danışmanları partideki görevlendirmeler ve parti politikalarına dair görüş ve tavsiyelerini almak üzere Gavrish ve Dugin'e "stratejik bilgi notları" göndermiş. Gavrish, Dugin'in vekili statüsünde 2013'e kadar beş yıl Yunanistan'da kalmış ve bu süre zarfında, siyasetçileri ve kamuoyunda tanınan isimleri Dugin'in "Atlantikçiliğe karşı Avrasyacılık" ideolojisine yakınlaştırmak için gayret sarf etmiş.
Kyiv's Mohyla Akademisinden Prof. Dr. Andreas Umland'a göre Dugin bu tarz faaliyetlerle senelerdir meşgul. Dugin, yirmi seneyi aşkın bir süredir Fransa, İtalya, Belçika ve İngiltere'de çeşitli eğilimlere sahip sağcı entelektüellerle çok yakın ilişkiler içinde. Dugin'in bu faaliyetleri, muhafazakar Rus Ortodoks milliyetçisi milyarder Konstantin Malofeyev'le güçlerini birleştirene kadar çok az kişinin dikkatini çekmiş.
Dugin, Malofeyev'e yazdığı 20 Şubat 2014 tarihli bir bilgi notunda Syriza'daki ortakları dahil Avrupa'da hem sol hem de sağdan muhtemel ortaklarını listelemiş. Basında çıkan haberlere göre Dugin ve Malofeyev Mayıs 2014'te, listede adı geçen hareketlerin temsilcileriyle Viyana'da gizli bir konferans gerçekleştirmiş. Araştırmacı Shekhovtsov'a göre bu konferansta Dugin ve Malofeyev hepsi de aşırı sağcı olan Avusturya'dan Özgürlük Partisi, Bulgaristan'dan Ataka ve Fransa'dan Ulusal Cephe'nin temsilcileriyle ile de bir araya gelmiş.
Anton Shekhovtsov, yazdığı makalede "Syriza şayet Rusya'nın AB'deki Truva atıysa, koalisyon ortağı olan ve liderliğini Panos Kammenos'un yaptığı ANEL partisi bundan daha da kötüsü olabilir" diyor. Shekhovtsov, Şubat 2012'de kurulan ANEL'in, Neonazi Altın Şafak partisi gibi göçmenlere, çok kültürlülüğe karşı ve komplo teorilerine çok yatkın olduğunu belirtiyor.
Shekhovtsov, ANEL'in Rusya yanlısı yaklaşımının itici gücünü ise Gavriil Avramidis'ten aldığını ifade ediyor. 2012'de Selanik'ten milletvekili seçilen Avramidis, 2001'de kurulan ve maksadı Yunanistan ve Rusya arasındaki iş birliğini güçlendirmek olan "Yunan-Rus İttifakı" organizasyonunun başında bulunuyor.
Sol eğilimli Yunan "antinazizone.gr" internet sitesinde 10 Ekim 2015 tarihinde yayımlanan bir haberde, Rusya'nın Yunanistan'daki aşırı sağ partilere para yardımında bulunduğu belirtiliyor.
Rusya'nın stratejik hedefinin, geniş çapta jeopolitik amaçlarla Avrupalı aşırı sağ ve faşist partileri bir araya getirmek olduğuna dikkati çekilen haberde, "Yunan Nazi partisi Altın Şafak, Moskova'dan para yardımını garanti etti" ifadesi yer alıyor.
Bu paranın, bazen yasal faaliyetler altında, çeşitli yollardan Yunanistan'a gönderildiği belirtilen haberde, bu konuda Yunan işadamı Takis Mihalolias'ın aracı olduğu iddia ediliyor.
Altın Şafak'ın, 1990 yılından bu yana Rusya ile yakın ilişkide bulunduğu ve partinin, Rusya'dan gelen kara parayı aklamak için Atina'da bir market zinciri bulunduğu ileri sürülüyor.
- İngiltere
Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin (UKIP) Genel Başkanı Nigel Farage'ın Rusya ile ilişkileri İngiltere'de siyasetçilerin ve basının eleştirilerine hedef oluyor
UKIP lideri Nigel Farage, en çok hangi lidere hayranlık duyduğu sorulduğunda, Putin'i "parlak bir stratejist" olarak gördüğünü belirtmişti.
Farage, 2010-2014 yıllarında Rusya'nın Russia Today televizyonuna 17 defa konuk olmuş ama Rusya'ya yönelik tek bir eleştiri yapmamıştı.
Farage aksine, Ukrayna konusunda Moskova'nın yanında yer aldı. Aşırı sağ politikacının Ukrayna konusunda Rusya'nın "provoke" edildiğini, AB'nin ellerine Ukrayna'yı tercihte bulunmaya zorlaması nedeniyle "kan bulaştığını" söylemesi İngiltere'de en çok tepki çeken çıkışlarından olmuştu.
UKIP, AB karşıtlığıyla biliniyor, İngiltere'nin AB'den çıkması yönünde kamuoyu oluşturmaya çalışan grupların başını çekiyor.
Farage'ın Rusya ile ilişkilerinden ve bu ülkeye yaklaşımından duyulan rahatsızlığın nedeni, AB konusundaki tutumunun Rusya ile paralellik arz etmesi.
İngiltere'de siyasi partiler yurt dışından bağış alamıyor, bu nedenle UKIP ile Rusya arasında mali ilişki iddiası da bulunmuyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan The Legatum Institute Öğretim Üyesi Anton Shekhovtsov, Kremlin'in Batı'nın Rusya'ya savaş açtığı düşüncesinde olduğunu ve bu nedenle Batı ittifakının altını oymaya çalıştığını söyledi.
Rusya'nın Avrupa'daki aşırı sağ ve aşırı sol partilerle ilişkilerini geliştirmek istediğini anlatan Shekhovtsov, Kremlin'in bu nedenle Fransa'daki FN gibi partileri mali olarak da desteklediğini kaydetti.
Sığınmacı krizi ve kemer sıkma politikaları nedeniyle Avrupa seçmeninin aşırı sağ veya aşırı sola rahatlıkla yönelebildiğine işaret eden Shekhovtsov, "Aşırıcı partilerin Rusya ile iş birliğine girmesi AB'nin birliği için bir tehdit oluşturuyor" dedi.
- Avusturya
Diğer taraftan Avusturya'da da aşırı sağcılar ile Rusya arasındaki sıkı ilişkiler giderek artıyor. Sağcıları ve Rusya'yı "Avrupa Birliği karşıtlığı" bir araya getiriyor.
AB'yi zayıflatmak, istikrarsızlaştırmak ve bölmek isteyen Rusya, AB üyesi ülkelerdeki aşırı sağcıları "ortak" olarak görüyor. AB politikalarının ulusal çıkarları, kültürel ve dini değerleri aşındırdığını düşünen aşırı sağcılar ise ulusal politikalara geri dönmek için Rusya'yı "dost ülke" olarak değerlendiriyor.
Aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Rusya'nın Gürcistan, Ukrayna ve Kırım'daki işgallerine destek verirken, Rusya'ya karşı uygulanan ekonomik yaptırımlara sürekli karşı çıktı.
FPÖ lideri Heinz-Christian Strache, Kasım 2014'te Moskova'yı ziyaret ederek Rusya Dışişleri Bakanı Sergev Lavrov'un yönettiği "Avrupa'daki krizi çözmek" konulu yuvarlak masa toplantısına katıldı.
Strache, burada yaptığı konuşmada, "NATO'nun Rusya sınırlarına doğru ilerlemesi sürerken, Batı'nın Rusya'ya karşı yaptırımlar uygulamasının kabul edilemez olduğunu" söyledi.
Strache ayrıca, Rusya'nın Kırım'ı işgal etmesinin "tarihi gerekçesi" olduğunu, Ukrayna'nın doğusundaki Rus azınlığın haklarını koruduğunu ileri sürdü.
Rusya'yı teröre karşı savaşta bir ortak olarak gören sağcılar, Ukrayna'nın doğusundaki Donbas bölgesine özerklik verilmesinin sorunun kalıcı çözümüne hizmet edeceğini öne sürüyor.
Rusya'nın BM Büyükelçisi Alexei Borodavkin ile Cenevre'de görüşen Strache, Rusya'ya uygulanan yaptırımları eleştirerek "Brüksel, ABD'nin Rusya'yı çevreleme politikasına yardakçı olmak yerine Moskova ile pozitif ilişkiler inşa etmek ve Rusya'nın çıkarlarına anlayış göstermek zorundadır" ifadesini kullanmıştı.
Sağcılar ile Rusya arasında, merkezi Moskova'da bulunan Avusturya-Rusya Dostluk Topluluğu kuruldu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yakınlığıyla bilinen Avrasyacı düşünce ekolünün temsilcisi Aleksandr Dugin ve Rus oligark Konstantin Malofeyev, Mayıs 2015'te AB'ye şüphe ile yaklaşan aşırı sağ ve sol grupları Viyana'da bir araya getirdi.
Avusturya ve Alman medyası ise aşırı sağcıların Rusya'dan finansal ve ideolojik destek ve medya desteği aldığını ileri sürüyor. Avusturya'daki aşırı sağcılar ile Rusya arasındaki ilişkiyi AA'ya değerlendiren Salzburg Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi ve İslamofobi Uzmanı Dr. Farid Hafez, şunları söyledi:
"Fransız Ulusal Cephesi gibi, aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisinden siyasetçiler ile diğer sağcı siyasi partilerin Rusya'daki aşırı sağcı partilerle ilişkileri var. FPÖ Genel Başkan Yardımcısı, Avusturya'daki Çeçen karşıtı politikaları meşrulaştırmak için Çeçenistan Devlet Başkanı Ramsan Kadirov gibi siyasilerle bir araya geldi. Rusya ve aşırı sağcıları bir araya getiren şey, onların Avrupa ve ABD karşıtı ulusal politikalarıdır. Avusturyalı aşırı sağcılar, ülkede daha Rus dostu politika için lobi faaliyetleri yürütüyor. Rusya kurumları da bazı Avrupa aşırı sağcılarını destekliyor."
- İspanya
Rusya'nın, İspanya'da aşırı sol Podemos'a mali destek sağladığı iddiaları, partinin kuruluşundan bu yana tartışılıyor. Öyle ki İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Garcia Margallo, "Podemos'un Venezuela dışında Rusya'dan da finansman desteği aldığını, hatta İran'dan da aynı şekilde destek gördüğüne ilişkin duyumlar aldıklarını" birkaç konuşmasında dile getirdi.
Ayrıca Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesi sonrasında AB'nin bu ülkeye yönelik yaptırım kararlarına en sert tepkiyi veren partilerden biri Podemos oldu. Podemos, AB'nin İsrail ve Rusya'ya çifte standart uyguladığını savundu.
Podemos liderleri AB'yi, Filistin'i işgal eden İsrail'e hiçbir şey yapmazken Ukrayna'daki olaylardan dolayı Rusya'yı derhal cezalandırmasını eleştirdi. İspanya'nın NATO'dan çıkmasını isteyen Podemos liderleri bazı konuşmalarında, AB'nin dış politikasını "NATO'nun çizdiğini" iddia etti.
- Hollanda
Hollanda'da özellikle Müslüman ve göçmenlere yönelik sert tavırlarıyla bilinen Geert Wilders'in liderliğini yaptığı Özgürlük Partisi (PVV), son yıllarda dış politikada AB karşıtlığının yanı sıra Rusya yanlısı tutumuyla da ön plana çıkıyor.
Kimi zaman Rus medyasına verdiği röportajlarla dikkati çeken Wilders, genellikle Rusya'yı eleştirmekten geri duruyor.
Hollanda'da yayımlanan De Telegraaf gazetesi, Fransa'nın Rusya'ya teslim etmediği savaş gemileriyle ilgili mecliste yapılan oturumda Rus politikalarına karşı çıkan bir PVV'li milletvekilinin Wilders'in sert tepkisiyle karşılaştığını yazdı. Mail yoluyla tepkisini ilettiği belirtilen Wilders'in Rusya'nın eleştirilmemesini istediği kaydedildi.
Gazeteye göre Wilders bu tutumu daha çok, Rusya'dan mali destek aldığı ileri sürülen Fransız Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen ile Avrupa Parlamentosu'nda yapılan işbirliğine zarar vermemek için takındı.
Avrupa Birliği'nin Ukrayna krizinde takındığı tavrı eleştiren Wilders, bu konuda Rusya'nın tezlerine yakın durdu.