14.09.2008 - 11:18 | Son Güncellenme:
Devlet Bakanı Mehmet Aydın, geçmişte ve günümüzde "medeniyetler savaşı" olarak adlandırılan çatışmaların, aslında "cehaletin bir savaşı" olduğunu söyledi.
Devlet Bakanı Aydın, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği UETD’nin Hollanda biriminin Rotterdam’da dün düzenlediği iftar programına katıldı ve burada bir konuşma yaptı.
Bakan Aydın konuşmasında ağırlıklı olarak Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine değindi ve birliğin kültürel boyutundan Türkiye’ye nasıl bakıldığını anlattı.
Aydın, her din, kültür ve medeniyetin ortak yönleri yanında farklılıkları bulunduğunu, ancak bu farklılıkların çoğunun sonradan insanların kendilerini tanımlayabilmek, kimliğini oluşturmak adına icat ettiği farklılıklar olduğunu belirtti. Aydın, kültür ve dine sonradan icat edilerek girmiş farklılıkların, bilgisizlikle beslenerek savaş ve çatışmalara temel oluşturabildiğini anlattı.
Avrupa Birliği’nin, kuruluş aşamasında ekonomik gerekçelerle yola çıkmasına karşılık, gelinen süreçte ekonominin yanı sıra siyasi ve kültür olmak üzere üç temel üzerine yükseldiğini anımsatan Devlet Bakanı Aydın, "Başlangıçta kültür ayağı pek tartışma gündemine gelmezken, Türkiye’nin üyelik sürecinin ciddi bir durum kazanmasıyla birlikte bu tartışmaların da ön plana çıkarıldığını" vurguladı. Aydın, daha çok Katolik kesimin başını çektiği, Türkiye’nin kültürel gerekçelere dayanarak birliğe kabul edilmemesini savunanların büyük bir bilgisizlik içinde olduklarını söyledi.
Bakan Aydın, bu konuda Türkiye’ye karşı, "kültür sosyolojisi" ve "kültürcü" olmak üzere tanımlanabilecek iki yaklaşım bulunduğunu, kültürcü yaklaşımı savunanların, köktenciliği ve monopolcülüğü benimsediklerini belirtti. Aydın, bu görüşü ileri sürenlerin "Türkiye’nin kültürü çok farklı" şeklinde bir yakınma ve tepki içinde olduklarını, konuyu masada ortaya koyma yerine, "benim kültürüm üstün, lider, önemli kültürdür" anlayışını zorla kabul ettirmek istediklerini kaydetti.
Mehmet Aydın, bu alanda yaşanan bir başka sıkıntının da Batı medeniyeti tanımlamasının karşısına İslam medeniyeti tanımlamasının çıkarılması olduğunu söyledi. İslam’ın bir din adı olduğunu anımsatan Aydın, şöyle devam etti:
"Bir defa temelde üç büyük dinin; Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam etrafında medeniyetler oluşmuştur. Sadece bu dinler bu medeniyetleri oluşturmamıştır. Bu dinler önemli ölçüde belirleyici rol oynamışlardır. Tarih boyunca bu üç din birbirlerine açık olmuş, hiçbir zaman kapalı olmamışlardır. İslam medeniyeti Hint kültürüne açık olmuştur, Yunan felsefesi ve dili İslam medeniyeti içine girmiş ve ortasında rol oynamıştır. Farabi, İbn-i Sina gibi isimler büyük ölçüde Yunan felsefesini öğrenmiş, kendi kültür ortamında düşünce üretmişler, sonra bu bilginlerin eserlerinden Hıristiyanlar yararlanmıştır. Olabildiğince İslam dünyasında üretilen düşünce, bilim, bilgi, teknoloji ve sanatı Avrupa almıştır. Aydınlanmaya büyük katkısı olmuştur. Gün gelmiş bu sefer İslam dünyasının önderi konumunda olan Osmanlı da son üç yüzyıl durmadan Batı’dan almıştır."
"BİR AİLENİN PARÇASI OLMA GİDİŞİ"
Mehmet Aydın, bu şekilde oluşmuş medeniyetler varken, "efendim siz Viyana’ya kadar gelmişsiniz ama savaşla gelmişsiniz" demenin çok yanlış olduğunu, Türkiye’nin AB yolculuğu sırasında "yine mi Viyana’ya kadar geleceksiniz" diye konuşmanın, tarih, kültür ve medeniyetler açısından anlamsız olduğunu anlattı.
"Bu başka bir gidiş. Bir ailenin parçası olma gidişi. Bir aileye katkı sağlamak için" diyen Aydın, bugün Avrupa Birliği’nde gelinen noktayı, "Hıristiyanlığın eseri" olarak tanımlamanın çok yanlış olduğunu ve bunu savunmanın AB’yi dış dünyaya kapatmak anlamına geldiğini belirtti.
Mehmet Aydın, AB sürecinde Türkiye’nin önüne çıkarılan kültürel engellerin aşılmasında, AB’nin temel değerleri olarak da anılan insana saygı, adalet, hukukun üstünlüğü, demokrasi, açıklık, hesap sorma ve hesap verme gibi değerlerin savunulmasının ve kabul edilmesinin, çıkış yolu olabileceğini ve bu değerlerin zaten bütün kültür, din ve medeniyetlerde paylaşılan, anlaşılır ve uygulanır ortak temel değerler olarak yer aldığını anlattı.
Paylaşılan bu ortak değerlerin her kültürde farklı yorumlanabileceğine işaret eden Aydın, Türkiye’de yaşanan dinin demokratik değerlerle hiçbir sorunu olmadığını söyledi. Aydın, "Bu sorunu Türkiye 150 yıl önce aştı. Kim diyorsa ’Türkiye’de demokrasinin İslami değerlerle sorunu var’, ya demokrasiyi bilmiyor ya dini bilmiyor ya da ikisini de bilmiyor" diye konuştu.
Türkiye’de sıkça gündeme gelen laiklik tartışmalarına da değinen Aydın, bu konudaki noktaların Anayasa’da çok açık olduğunu belirtti ve Papa’nın Fransa’ya ziyareti dolayısıyla Batı’da yapılan laiklik tartışmalarını herkesin izlemesini istedi.
Anayasa’da "kısmen de olsa devletin siyaseti ve ekonomisi din üzerine kurulamaz" dendikten sonra bu konuda Türkiye’de sorun olmadığını ve olmaması gerektiğini vurgulayan Aydın, Anayasa’nın 24’üncü maddesi kapsamında, devletin din ve eğitimle ilişkisinin belirlendiğini, devletin bu bağlamda okullarda din öğretmediğini, dini kültür anlamında herkese öğretmek zorunda olduğu için bu derslerin verildiğini kaydetti.
Mehmet Aydın, küreselleşen dünyada bilginin önemi üzerinde de durdu ve bilgiye kolay ulaşmanın yararları yanında bazı sakıncaları da olabileceğini işaret etti. Yeterli ve güvenli bilgi edinilmeden kişi ya da konu hakkında konuşulmamasını kendisinin temel ilke edindiğini anlatan Aydın, elde edilen bilgiyi de doğru değerlendirerek, yapıcı anlamda ve belirli ahlaki sorumluluklar içinde kullanmak gerektiğini söyledi.
Rotterdam Türk İşadamları Lokali STOR’da düzenlenen iftar programına, Türk dernek ve kuruluş temsilcileriyle vatandaşlar ve Hollandalı konuklar da katıldı.