08.11.2024 - 10:11 | Son Güncellenme:
CANLI AKTARIYORUZ
UEFA Avrupa Ligi'nde mücadele eden İsrail takımı Maccabi Tel Aviv, özellikle Beşiktaş maçının tarafsız sahaya alınmasıyla çok konuşuldu. İsrail ekibi, Perşembe akşamı Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da Ajax'la karşı karşıya geldi.
5-0 ev sahibinin galibiyetiyle biten maç öncesi ve sonrası çıkan olaylar İsrail'de gündemin ilk sırasına yerleşti, yerel medya 10 taraftarın Filistin destekçisi göstericilerin saldırısına uğradığını yazdı. 'Vahşi saldırı' başlıkları atılırken, göstericilerin 'Özgür Filistin' diye bağırdığı öne çıkarıldı.
Filistin yanlılarının İsrailli taraftarların pasaportlarını çaldığı ileri sürülürken, İsrail Dışişleri Bakanlığı Cuma günü öğle saatleri itibarıyla iki taraftara halen ulaşılamadığını bildirdi.
Başbakan Binyamin Netanyahu'dan Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'a, birkaç gün önce Dışişleri Bakanı olan Gideon Sa'ar'dan aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'e herkes açıklama yaptı.
Netanyahu Hollandalı yetkililere isyancılara karşı hızlı bir şekilde hareket edilmesi çağrısı yaptı, Herzog olayları 'özgürlük değerlerini savunan ülkeler için bir uyarı' olarak sundu.
Amsterdam'daki olayları 'Yahudi karşıtı' ve 'barbar' olarak niteleyen Dışişleri Bakanı Sa'ar, saldırının Avrupa ve dünya için ciddi bir alarm olması gerektiğini savundu.
Faşist bakan Ben-Gvir, fırsatı kaçırmayıp olayların Avrupa ülkelerine 'radikal' Müslüman şiddetine dair bir uyarı olduğunu iddia etti.
İsrail'in BM büyükelçisi Danny Danon yaşananların bir 'pogrom-kıyım' olduğunu ileri sürdü, daha da ileri gidip İsrail'in savaştığı radikal terörizmin gerçek yüzünü gösterdiğini ve dünyanın artık uyanması gerektiğini söyledi.
ABD'nin antisemitizmle mücadele özel temsilcisi Deborah Lipstadt da olayların korkunç şekilde 'kıyım'ı hatırlattığını iddia etti, yaşananlardan dehşete düştüğünü belirtti.
Beklendiği gibi Hollandalı aşırı sağcı siyasetçi Geert Wilders de hemen ortaya çıktı, Hollanda'yı 'Avrupa'nın Gazze'si' olarak niteleyip Amsterdam sokaklarında bir 'pogrom' gerçekleştiğini ileri sürdü. Göçmen ve İslam karşıtı faşist Wilders, Müslümanların Filistin bayraklarıyla Yahudileri avladığını iddia etti ve saldırganların hemen sınır dışı edilmesini istedi.
Wilders'in lideri olduğu aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV), halihazırda Hollanda'daki koalisyon hükümetinde yer alıyor.
İsrail'in Amsterdam'da mahsur kalan taraftarları kurtarmak için iki özel uçağı Hollanda'ya gönderdiği haberleri yayılırken, ortaya çıkan video görüntüleri İsrail'in yalanlarını çöpe atmaya yetti.
Kayıtlarda Maccabi Tel Aviv taraftarlarının Ajax maçı öncesi Amsterdam'da dükkanlar ve evlere asılı Filistin bayraklarını söktüğü, Arap taksi şoförlerine saldırdığı görüldü.
İsrailli taraftarlar bir başka videoda ise polis korumasında Gazze Şeridi'nde 'soykırım' sloganları attı, Arapları aşağılayan şarkılar söyledi. 'Gazze'de okul yok çünkü orada çocuk kalmadı' gibi kan donduran sloganlar duyuldu, ayrıca taraftarlar Araplara küfür etti.
Video kayıtları mağduru oynayan İsrail'in propagandasını yerle bir etti, Times of Israel gibi yayın kuruluşları İsrailli taraftarların görüntülerine yer vermek zorunda kaldı.
ABD seçimleri ile ipi göğüsleyen yeni başkanın aktif olarak göreve başlaması arasında uzun bir zaman dilimi var. Bu ihtimalin "ABD tarihinde örneği var mı?", "Seçilmiş başkan ölürse ne olur?" gibi soruların cevabı şöyle...
ABD'nin yeni lideri Donald Trump'ın halihazırda devam eden Ukrayna ve Orta Doğu'daki savaşları bitirme vaadi, gelecek aylarda dünyanın kaderini şekillendirecek. İsrail'in sadık destekçisi Trump'ın Gazze Şeridi'ni yok eden ve yarın 400'üncü gününe giren savaşı nasıl bitireceği merak konusu. Zira, ABD'deki seçim sonuçları daha netleşmeden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Trump'ı tebrik eden ilk isim oldu.
Yerel medyadaki manşetlerde açık sevinç ifadeleri göze çarptı, Cumhuriyetçi siyasetçinin 2017-2021 arasındaki ilk başkanlığında İsrail için attığı adımları listeleyen haberlere yer verildi.
Birleşik Arap Emirlikleri merkezli El Arabiya televizyonu ise, 'Orta Doğu liderleri ikinci Trump döneminde ABD ilişkileri için heyecan duyuyor' başlıklı bir haber yayınladı. Orta Doğu'daki ülkelerin Trump yönetiminde daha tahmin edilebilir buldukları ABD politikalarına dönmek için sabırsızlandıkları yorumunu yapan El Arabiya, Trump'ın Amerikan başkanlarının geleneğini bozarak 2017'de ilk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan'a yaptığını hatırlattı.
Televizyona göre Donald Trump'ın yeniden seçilmesi Suudi Arabistan için iyi haber, El Arabiya'ya konuşan analistler Veliaht Prens Muhammed bin Selman'la yeni ABD başkanının ilişkileri yeniden mükemmel hale getireceklerini söyledi.
Trump döneminde İsrail'le İbrahim Anlaşmaları imzalayan Birleşik Arap Emirlikleri'nin de yeni ABD liderini sabırsızlıkla beklediğini kaydeden televizyon, Joe Biden'ın geride kalan dört yılda İbrahim Anlaşmaları'nı genişletemediğini, Bahreyn, Fas ve Sudan'ın listeye eklenemediğini belirtti.
El Arabiya, 78 yaşındaki Donald Trump'ın Orta Doğu'daki savaşları bitirmek için çaba göstereceğini savundu, Netanyahu bile olsa yoluna çıkanların müstakbel ABD Başkanı'nın öfkesiyle karşı karşıya kalabileceğini aktardı.
Middle East Eye'da yayımlanan analizin başlığı ise, 'Trump'ın bir tercihi var: Filistin'i yok etmek veya savaşı bitirmek' oldu. Middle East Eye'ın genel yayın yönetmeni David Hearst imzasını taşıyan analizde, Donald Trump'ın ilk dönemindeki hamlelerinin Filistin ulusal davasını neredeyse tamamen toprağın altına gömdüğü hatırlatıldı ve şimdi ikinci dönemin Filistinliler için bir felaket olacağı yorumuna yer verildi.
İKİ İSME DİKKAT
2017-2021 arasında Donald Trump'ın Orta Doğu danışmanlığını yürüten damadı Jared Kushner ve Tel Aviv Büyükelçisi David Friedman'ın altını özellikle çizen Middle East Eye, ikilinin sayesinde Washington'ın yerleşimci hareketleri için bir politik oyun alanı olduğunu kaydetti.
Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınması ve ABD büyükelçiliğinin Tel Aviv'den taşınmasıyla Trump'ın on yıllardır devam ABD politikasını altüst ettiğini dile getiren Hearst, yanı sıra Washington'daki Filistin temsilciliğinin kapatıldığını, işgal altında tutulan Golan Tepeleri'ni İsrail toprağı olarak tanındığını ve İran'la varılan nükleer anlaşmadan çekildiğini hatırlattı.
Donald Trump'ın liderliğinde imzalanan İbrahim Anlaşmaları'nın Filistin'in özgürlük mücadelesine daha da fazla hasar verdiğini bildiren deneyimli gazeteci Hearst, atılan imzaları Filistin davasının üstüne beton dökmek olarak niteledi. Anlaşmaların hedefinin İsrail'i bir bölgesel süper güç yapmak olduğunu kaydeden Middle East Eye, Cumhuriyetçi Parti'nin hem Senato hem de Temsilciler Meclisi'ni kontrol etmesi halinde Trump'ın ikinci döneminin Filistinliler için ilk döneme göre daha da kötü geçeceğini yorumunu yaptı.
Trump döneminin İsrail Büyükelçisi Friedman'ın yayımladığı kitapta Batı Şeria'nın ilhakına destek verdiğini belirten analiz, diplomatın "Porto Rikolular gibi Filistinliler de ulusal seçimlerde oy veremeyecekler" diye yazdığını hatırlattı.
NELER OLACAK?
David Hearst, Trump'ın ikinci döneminde işgal altındaki Batı Şeria'nın C bölgesinin ilhakı, Gazze'nin kalıcı şekilde bölünmesi, İsrailli yerleşimcilerin Gazze'nin kuzeyine dönmesi ve Lübnan sınırının temizlenmesi gibi gelişmelerin yaşanacağını yazdı.
7 Ekim'de başlayan savaşta Joe Biden'ın İsrail tarafından defalarca küçük düşürüldüğünü dile getiren analiz, İsrailli aşırı sağcıların Trump'ın seçim zaferini şampanya patlatarak karşıladığını, faşist bakan Itamar Ben-Gvir'in "Şimdi egemenlik vakti, bu tam zafer zamanı" dediğini aktarıd.
BÖLGESEL SAVAŞ YANGINLARI
Donald Trump'ın başkanlık koltuğuna oturacağı 20 Ocak tarihinden itibaren önünde iki yol olduğunu belirten yazı, birincisinin Evanjelik Hristiyanlar tarafından belirlenen mevcut ABD politikasını devam ettirmek, ikincisinin ise Michigan'da tanıştığı Müslüman liderlere söylediği şeyi, Netanyahu'nun savaşını durdurmak olduğunu kaydetti.
Her iki yolun da fil tuzaklarıyla dolu olduğunu dile getiren analiz, Netanyahu ve Ben-Gvir'e 'tam zafer' izni verilmesinin Batı Şeria'nın üçte ikisinde etnik temizlik anlamına geleceğini ve büyük bir mülteci akınyla yüzleşecek Ürdün için bunun savaş nedeni olarak görüldüğünü yazdı. Yanı sıra İsrail'in Lübnan ve Suriye'yi bombalamayı sürdüreceğini, Filistinlilerin Gazze Şeridi'nin kuzeyinden sürüleceğini vurgulayan Middle East Eye, bu adımların her birinin daha fazla savaşa neden olacağını bildirdi.
Analize göre, Netanyahu'nun kovduğu eski Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın son sözleri arasında Suriye'de bir savaşın kaçınılmaz olduğu yer alıyordu. Bölgesel savaş yangınlarına dikkat çeken analiz, Trump'ın ikinci döneminde ilkinde başlattığı Orta Doğu'daki statükonun yıkımını hızlandıracağını kaydetti.
Tarihi bir değişime imza atan Müslüman ve Arap Amerikalı seçmenler, Demokrat Parti'ye gösterdikleri 20 yıllık sadakati bozarak Salı günkü başkanlık seçimlerinde oylarının çoğunu, başkan seçilen Donald Trump ile üçüncü parti adaylar arasında paylaştırdı.
Joe Biden yönetiminin Gazze'deki savaşa yönelik tavrına duyulan öfkeyle körüklenen bu oy kayması, Trump'ın Beyaz Saray yarışında Başkan Yardımcısı Kamala Harris'i mağlup ederek kilit önemdeki eyaletleri kazanmasına yardımcı oldu.
Amerikan İslam İlişkileri Konseyi (CAIR) tarafından 1000'den fazla seçmenle yapılan bir sandık başı anketine göre, oy kullanan Müslüman seçmenlerin yarısından azı Harris'i destekledi. CAIR'in hükümet işleri direktörü Robert McCaw, çoğu seçmenin ya üçüncü parti adaylara ya da Trump'a oy verdiğini söyledi. McCaw, Amerika'nın Sesi'ne yaptığı açıklamada, "20 yılı aşkın bir süredir ilk kez Müslüman toplum üç aday arasında bölündü" dedi. CAIR'in sandık başı anketleri bulgularının Perşembe günü açıklanması bekleniyor.
Arap Amerikan Enstitüsü Başkanı James Zogby, Müslüman oylarındaki değişimin, 20 yılı aşkın süredir Demokrat başkan adaylarını iki kat destekleyen Arap Amerikalı seçmenler arasında da yankı bulduğunu söyledi. Zogby, "Gazze'nin toplumdaki demografik gruplar arasında büyük bir memnuniyetsizliğe yol açtığı bu seçimin bu derece etkili olmasını beklemezdim. Gazze'de yaşananlar onları oldukça derinden etkiledi" diye konuştu.
ABD'de tahminen 3 milyon 700 bin Arap kökenli yaşıyor. Bu kişilerin çoğu Hıristiyan ve bir o kadar da Müslüman Amerikalı var.
En güçlü seçmen tepkisi, Michigan eyaletinde Arap nüfusun yoğun olduğu Dearborn, Dearborn Heights ve Hamtramck'ta yaşandı. Sakinlerinin yüzde 55'inden fazlasının Orta Doğu kökenli olduğu Dearborn'da Trump, dört yıl önce yüzde 30 olan oyların yüzde 42'sinden fazlasını kazandı. Harris, Başkan Joe Biden'a oylarının yaklaşık yüzde 70'ini veren bu topluluktan sadece yüzde 36 oy alabildi.
ABD'nin çoğunluğu Müslüman olan ilk şehri olan Hamtramck'ta Trump 2020 seçimlerinde sadece yüzde 13 olan oy oranını yüzde 43'e yükseltti. Harris, Biden'ın dört yıl önce yüzde 85'lik oy oranına ulaştığı kentte yüzde 46'lık oy alabildi.
İsrail'in Gazze'deki savaşını sert bir şekilde eleştiren Yeşil Parti adayı Jill Stein, iki kentte oyların yüzde 20'sine yakınını aldı.
Dearborn'lu emlakçı ve siyasi aktivist Samraa Luqman, bu değişimin 'kesinlikle hayret verici' olduğunu söyledi.
Gazze konusunda taraf değiştirmeden önce geçen sonbaharda Biden için kampanya yürüten Luqman, "Bu gerçekten 'vay canına' dedirtiyor" şeklinde konuştu.
Müslüman Amerikalılar en son 2000 yılında ezici bir çoğunlukla bir Cumhuriyetçi adaya oy vermiş ve George W. Bush, toplumun desteğini almıştı.
Bu durum 11 Eylül saldırılarından sonra değişti. Ancak son yıllarda bazı muhafazakar Müslümanlar kültürel meseleler nedeniyle Cumhuriyetçi Parti'ye geri dönmeye başladı.
Gazze'ye duyulan öfkenin sağa kayışı pekiştirdiğini söyleyen Luqman, "Bu seçimlerde Demokratlar’ın tabutuna gerçekten çivi çakıldı" dedi.
Yine de bazı uzmanlar, Harris'in Müslüman seçmenler arasındaki sönük performansını yorumlarken dikkatli olunmasını tavsiye ediyor.
Christopher Newport Üniversitesi profesörlerinden Youssef Chouhoud, Associated Press’in sayımına göre başkan yardımcısının genel olarak Müslüman oylarının yüzde 63'ünü aldığını, bunun da Biden'ın 2020'deki performansının biraz altında olduğunu söyledi.
Sosyal Politika ve Anlayış Enstitüsü (ISPU) araştırma direktörü Saher Selod da, "Dearborn benzersiz bir vaka olsa da ülke çapındaki Müslüman seçmenler için daha büyük eğilimlerin ne olduğunu bekleyip görmemiz gerektiğini düşünüyorum" dedi.
Yine de gözle görülür bir ilerleme kaydeden Trump, 2020'de Müslüman oylarının yüzde 35'ini kazandıktan sonra bu yıl Gazze çatışmasını sona erdirme sözü vererek Müslüman ve Arap seçmenleri cezbetmeye çalıştı. Geçen hafta Trump, Müslüman belediye başkanının kendisini desteklediği Hamtramck'ı ziyaret etti.
2021'de belediye başkanlığına adaylığını koyan ve Trump'a oy veren Bangladeş asıllı Amerikalı Asm 'Kamal' Rahman, "Sosyal yardımları gözden kaçmadı" dedi.
Trump'ın barış mesajının birçok seçmende yankı bulduğunu söyleyen Luqman, "Bu yıl birkaç kez savaşı durdurmak istediğini söyledi ve bu bir tür model haline geldi" dedi.
Birçok aktivist ve seçmene göre Gazze, Müslüman Amerikalılar arasında bir numaralı mesele olsa da insanların gündelik hayatlarında karşılaştıkları, özellikle ekonomiye odaklanan sorunlar da birçok kişiyi Harris'ten uzaklaştırdı.
Yaz aylarında yapılan bir ISPU anketi, Gazze çatışması ve dış savaşların sona erdirilmesinden sonra ekonominin Müslüman seçmenlerin çoğu için üç numaralı konu olduğunu ortaya koydu. Arizona State Üniversitesi ABD'deki Müslüman Deneyimi Merkezi'nin eş direktörü Chad Haines, "Herkes gibi onlar da sıkıntıyı hissediyor ve bence bu, Müslüman toplumunun çok özel ilgi ve endişeleri açısından önemli bir konu" dedi.
ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump, Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü olarak Susie Wiles'ı seçti.
Seçim kampanyasının menajerleri arasındaki Wiles, ABD tarihindeki ilk kadın Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü olacak.
Donald Trump, seçim sonuçlarının belli olmasıyla yaptığı zafer konuşmasında Susie Wiles'ı kürsüye çağırıp övmüştü.
Trump, atamaya dair yazılı açıklamasında Wiles'ın 2016 ve 2020'deki seçimlerde de kampanyasında yer aldığını hatırlattı, "Susie'nin ABD tarihinde ilk kadın Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü olması hak edilmiş bir onurdur" dedi. Seçilmiş başkan Trump, Wiles'ı 'sert, akıllı ve yenilikçi' diye tanımladı.