26.03.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr - Rus ordusunun Ukrayna topraklarındaki işgal harekatı devam ediyor. Geride kalan 1 aylık sürede Ukrayna’da ciddi kayıplar veren Rus ordusunun performansı savaş öncesinde tahmin edilenin altında kaldı. Kamuoyu ise Rus yapımı silah, füze ve uçakların Rusya'ya karşı nasıl kullanılabildiğini merak ediyor. Toplumun büyük kesiminde bir silahın üretici ülkeye karşı kullanılamayacağı düşüncesi hakim olsa da uzmanlar, durumun bu şekilde olmadığını belirtiyor. Ukrayna ordusunun son dönemde Batı'dan yapılan yardımlar dışında envanterinin büyük bölümünü Rus yapısı araçlar oluşturuyor. Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi (EDAM) Savunma Programı Direktörü Dr. Can Kasapoğlu, Rusya-Ukrayna savaşında kullanılan bazı silah sistemleri hakkında doğru bilinen yanlışları tek tek açıkladı.
'TEK TUŞLA ETKİSİZ KILMAK BİLİM KURGU SENARYOSUNU ANDIRIYOR'
Rusya-Ukrayna savaşında Batı'nın Ukrayna ordusuna yolladığı silah sistemleri dışında Rus yapımı silahlar karşı karşıya geldi. Ukrayna’nın elinde S-300 başta olmak üzere birçok Rus yapımı hava savunma sistemi olduğu biliniyor. Ayrıca Ukrayna Hava Kuvvetleri envanterinde de Su-25 ve Mig-29 gibi Rusya üretimi uçaklar bulunuyor. Ukrayna’nın Rus yapımı sistemleri Rusya’ya karşı kullanması birçok kişide şaşkınlık yaratırken, Dr. Can Kasapoğlu durumun normal olduğunu belirtti.
Dr. Can Kasapoğlu, “Türkiye’de, silah sisteminin kaynak ülkeye karşı kullanılamayacağı gibi benim de anlayamadığım bir kanı gelişti. Bu bakış açısıyla ‘dost-ateşi’ kazalarını ya da 2008 Gürcistan – Rusya Savaşı’nda Rusya’nın kayıplarını nasıl açıklayacaksınız? Kaynak ülke olmak, siber-elektronik harp konusunda avantajlar sağlar, evet. Ancak Ukrayna envanterindeki Mig-29’ların tek tuşla savaş dışı bırakılması, askeri mülahazadan çok bilim kurgu senaryosunu andırıyor” şeklinde konuştu.
'DOST-DÜŞMAN TANIMA SİSTEMİ SİHİRLİ DEĞNEK DEĞİL'
Rusya’nın Ukrayna topraklarına gerçekleştirdiği saldırılarda geçtiğimiz 1 ayda kimi zaman ‘dost ateşi’ sonucunda Rus unsurların hedef alındığı veya imha edildiği basında yer buldu. Ukrayna ordusuna ait unsurların da dost ateşi sonucunda vurulduğuna yönelik iddialar bulunurken, uzmanlar savaş ortamında birçok etkenin şartları zorlaştırdığını belirtiyor. Geçmişte ABD’nin Irak’a müdahalesi olarak bilinen Körfez savaşında da dost ateşi sonucunda uluslararası koalisyona ait unsurların hedef alındığı da biliniyor.
Ukrayna kadar geniş bir hava sahasında, Rus Hava Kuvvetleri için ‘dost ateşi’ riskini tamamen ortadan kaldırmanın mümkün olmadığını söyleyen Dr. Kasapoğlu dost-düşman tanıma sistemini (IFF- Identification Friend or Foe), "IFF (Identification Friend or Foe) sistemi, faaliyet sahasında platformun ‘dost’ unsur olup olmadığını tanımlamak için kullanılan bir karşılıklı ‘sorgulama’ ve ‘yanıtlama’ sistemidir. IFF, platformun silah sistemlerinin kullanılmasını engellemez ve füzelerin ateşlenmesinin de önüne geçemez. ‘Dost ateşi’ (friendly fire) riskini minimize etmeye yöneliktir ancak sihirli değnek değildir. Ayrıca Rus Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri’nin organik hava savunma yetenekleri ile dolu. Ukrayna kadar geniş bir hava sahasında, Rus Hava Kuvvetleri için ‘dost ateşi’ riskini tamamen ortadan kaldırmak mümkün değil" sözleriyle anlattı.
'RUS ELEKTRONİK HARP SİSTEMLERİ BEKLENENİN ALTINDA KALDI'
Elektronik harp kavramının, özellikle 21. yüzyıl ağ-merkezli harekat sahasında ciddi bir faktör olduğunu vurgulayan Kasapoğlu, “Çatışma öncesinde Rusya’nın elektronik harp kabiliyetinin ne kadar caydırıcı olduğuna ilişkin benim de bulgularına katıldığım, ciddi bir literatür oluşmuştu. Sahada da Krasukha-4, Borisoglebsk-2 gibi kritik sistemlerin varlığını biliyoruz, hatta bir kısmı Ukraynalılar tarafından ele geçirildi. Ancak üzerinde çalışmamız gereken sebeplerden ötürü, bugüne dek Rus elektronik harp kabiliyeti Ukrayna komuta-kontrol sistemlerini ve sensör manzumesini felç etmeyi başaramadı” dedi ve Rus ordusunun elektronik harp konusunda beklentinin altında kaldığını belirtti.
“RUS ORDUSUNUN ELİNDEKİ YENİ SİSTEMLERİN SAYISI YETERLİ DEĞİL”
Savaşın başından bu yana birçok kişi Rusya’nın Ukrayna’da devam eden savaşta T-14, SU-57 gibi yeni sistemleri neden kullanmadığını tartışıyor. Armata programı Rus ordusunun elindeki paletli araçları tek tip platform altında toplayıp mevcut çeşitliliği tek tipe indirmeyi hedefliyordu ve projenin en iddialı ürünlerinin başında T-14 tankı geliyordu.
Dr. Can Kasapoğlu, T-14 Armata ana muharebe tankının Rus ordusu envanterine son dönemde girmeye başladığını aktardı. Kasapoğlu, "T-14 Rusya envanterine yeni yeni girmeye başladığı için henüz yeterli sayıda tank olduğunu söyleyemeyiz. Ayrıca birim maliyeti 3,5 milyon doların üzerindeki gelişmiş, az sayıda T-14 Armata tanklarını tanksavar füzeleri ile dolu, Ukrayna topçusu ile insansız sistemler arasında yüksek iş birliği olan ve meskun mahal çatışmalarının yaşandığı bir harp sahasına göndermek doğru olmayacaktır" şeklinde konuştu.
Rusya’nın son dönemde dikkat çeken önemli projelerinden birisi de Uran-9 olarak bilinen insansız kara aracı. Uran-9 daha önce Suriye’de test edilmiş olsa da Ukrayna’da çatışmalara katıldığına yönelik bir bilgi bulunmuyor. Dr. Kasapoğlu, “Uran-9 insansız bir kara harp aracı. Suriye’de ilk denemeleri yapıldı ve söz konusu denemelerde birçok sorunlar göze çarptı, özellikle platformun kontrolüyle ilgili. İnsansız kara araçları, SİHA’lara göre çok daha karmaşık harekat ortamlarında görev yapar. Eğer operatör araç üzerindeki kontrolünü kaybederse bu aracı başarısız kılar. Arazi şartlarından elektronik harp faaliyetlerine kadar birçok nedenden dolayı bu aracın kontrolünün kaybedilmesi oldukça mümkün. Henüz yapay zeka algoritmaları şu an için tek başına harekat sürdürebilecek seviyede değil” dedi.
Dr. Can Kasapoğlu, Rus Hava Kuvvetleri envanterine yeni yeni girmeye başlayan Su-57'nin Ukrayna’da görev alıp almadığına ilişkin soruya ise, “Su-57 de çok yeni envantere girdi ve sayısı çok az. Açık-kaynaklı veriler birkaç kez Ukrayna hava sahasında Su-57 uçuşu tespit etti ancak Rus Hava Kuvvetleri harekatı, envanter dağılımı gereği Su-34, Su-35, Su-30 gibi platformlara dayanmak durumunda” şeklinde cevap vererek sözlerini noktaladı.
KIYAMET GÜNÜ UÇAĞI HAVALANDI
Öte yandan Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek amacıyla başlattığı harekat Rusya ile NATO arasındaki gerilimi zirveye taşıdı. Rusya’nın nükleer silah kozunu masaya sürmesiyle birlikte mevcut gerilim yerini endişeye bıraktı. Tüm bu yaşananların ardından “Kıyamet günü uçağı” olarak bilinen ve ABD Hava Kuvvetleri bünyesinde görev yapan E-4B uçağının İngiltere’de görülmesi çok konuşuldu. E-4B, lakabından dolayı insanlarda endişe yaratıyor olsa da aslında durum zannedilenden çok farklı.
Boeing 747 tipi sivil yolcu uçağının özelleştirilmiş hali olan E-4B, ulusal acil durum hallerinde veya olası bir savaş durumunda ABD ordusunu yönlendirmek, acil savaş emirlerini yerine getirmek ve sivil makamların eylemlerini koordine etmek için görevlendirilmiş bir komuta kontrol uçağı. Acil durumlarda ABD yönetiminde bulunan üst düzey isimleri misafir edebilecek şekilde tasarlanan uçağın bu yönüyle bir karargahtan farksız olmadığı tahmin ediliyor.
ABD Hava Kuvvetleri bünyesinde 4 adet bulunan E-4B uçakları, ABD başkanlarının yurt dışı ziyaretleri durumunda da 7/24 hazır olacak şekilde bekletiliyor. Uçaklardan birisi başkanın ziyaretleri esnasında ziyaret edilen ülkeye giderek havalimanında hazır şekilde bekliyor. İngiltere’de görülen E-4B uçağının, ABD başkanı Joe Biden’ın Avrupa’da yapacağı 4 günlük ziyaretler kapsamında destek amacıyla havalandığı ifade ediliyor. Joe Biden, NATO zirvesi başta olmak üzere Avrupa'da bir dizi görüşmeye katıldı.
Havada yakıt ikmali yapabilen ve bu sayede yüksek irtifada günlerce havada kalabilen E-4B'nin güvertesi komuta çalışma alanı, konferans odası, brifing odası, operasyon ekibi çalışma alanı, iletişim alanı ve dinlenme alanı olarak altı işlevsel alana bölünmüş durumda. E-4B, mürettebat dahil 112 kişiyi ağırlayabiliyor. E-4B'nin elektronik saldırılara karşı güçlü bir savunma sistemi olduğu ve yine elektronik saldırılardan daha az etkilenmesi için analog uçuş sistemleriyle donatıldığı biliniyor. Nükleer bir patlamadan en az şekilde etkilenecek şekilde tasarlanan uçak, sahip olduğu iletişim sistemleri ile ABD başkanının diğer dünya liderleri ile görüşmesine olanak tanıyor.