03.12.2008 - 16:38 | Son Güncellenme:
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulma müzakereleri çerçevesinde 11 kez bir araya geldi.
Kıbrıs sorununun "en kolay yanı" olarak nitelenen "Yönetim ve Güç Paylaşımı" ana başlığı altındaki konuların müzakere edildiği görüşmeler, Hristofyas’ın yurt dışı temasları nedeniyle beklendiği şekilde "dinamik ve hızlı" ilerlemiyor.
Liderler, heyetleriyle birlikte, Lefkoşa ara bölgede 11 Eylülde başlayan müzakereler çerçevesinde bugüne kadar 11 kez görüştü. Görüşmelere, BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer ve BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi Taye-Brook Zerihoun da katıldı. Downer, bazı görüşmelerde yer almadı.
Müzakerelerde bugüne kadar liderler, "Yönetim ve Güç Paylaşımı" ana başlığı altında, yetkiler, yasama, yargı, yürütme, federal yönetim, federal yönetimin yetki ve yapısı, başkan ve başkan yardımcılığı, federal hükümette bağımsız organlar, federal polis ve suç unsurları, federal düzeyde kamu yönetimi ve kamu hizmeti konularını tartıştı.
Kıbrıs Türk tarafı, yönetim şekli olarak, İsviçre’de olduğu gibi "Başkanlık Konseyi", Rum tarafı ise "Başkanlık Sistemi" istiyor.
GÖRÜŞEME HAZIRLIĞI
Talat ve Hristofyas, şubattaki Rum başkanlık seçimlerinin ardından 21 Martta başlayan yeni süreçte, temsilcilerinin de katkısıyla 5 aylık bir hazırlık yaptı.
İlk önce çalışma grupları ve teknik komitelerin kurulması üzerinde anlaşmaya varan liderler, bu grup ve komitelerin çalışmalarını gözden geçirip değerlendirmek amacıyla yaptıkları görüşmelerde "iki kesimli, iki toplumlu ve siyasi eşitliğe dayalı çözüm" taahhüdünde bulunup, "tek egemenlik ve tek vatandaşlık" konularını ele aldı.
BM Genel Sekreterinin iyi niyet misyonu çerçevesinde 3 Eylülde tam teşekküllü müzakerelerin prosedür görüşmesini yapan ve 11 Eylülde müzakerelere başlayan iki lider, "Kıbrıs sorununa karşılıklı olarak kabul edilebilecek ve Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin temel ve meşru hak ve çıkarlarını koruyacak bir çözüm bulunması amacını taşıyan tam teşekküllü müzakerelerde üzerinde anlaşılacak çözümün, ayrı ayrı ve eş zamanlı olarak referanduma sunulmasını" kararlaştırdı.
Hristofyas’ın yurt dışı temasları nedeniyle beklenen hızda ilerlemeyen müzakereler, Downer’ın 10 Ekimdeki görüşmeye katılmasıyla yeniden ivme kazandı. Haftada bir görüşmeye karar veren liderler, ayrıca tartıştıkları konuların derinleştirilmesi ve yeni buluşmanın daha verimli geçmesi koşullarını hazırlamaları için temsilcilerinin de ayrıca görüşmesini kararlaştırdı.
KIBRISLI TÜRKLERİN SİYASİ EŞİTLİĞİ VE GARANTÖRLÜK
"Kıbrıs sorununun çözümünde Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliğinin mutlak surette karar ve temsil mekanizmalarına yansımasında" ısrar eden Türk tarafı, bulunacak çözümün iki halkın siyasi eşitliği ile iki kurucu devletin eşit statüsüne dayanmasının esas olacağını vurguluyor.
Kıbrıs Türk tarafı garantiler konusunu da çözümün esaslarından biri olarak ortaya koyarken, Kıbrıs Rum tarafı "garantilere gerek olmadığını, AB üyesi bir ülkenin garantöre ihtiyacı olmadığını" savunuyor.
Liderlerin müzakerelerde zaman zaman baş başa görüşmesi de basında eleştiri konusu oldu.
ÜÇ SEPET MODELİ
Görüşülen konuların bazılarında görüş birliğinde varan taraflar, bazılarında uzlaşmaya varamadı. Bunun için müzakerelerde "üç sepet modeli" uygulamaya kondu.
Bu modele göre, "birinci sepete" anlaşmazlıklar, "ikinci sepete" anlaşılan konular, "üçüncü sepete" de anlaşma sağlanması güç olan konular konulacak. Üzerinde anlaşma sağlanamayan konular daha sonra tekrar ele alınacak.
Taraflar, görüşmelerin başında, görüşmelerin içeriğine ilişkin basına bilgi verilmemesi yönünde mutabık kalsa da, Rum basını her görüşmeden sonra görüşmelerin içeriğini, diyaloglara kadar aktardı. Kıbrıs Türk tarafı bu duruma tepki gösterdi.
Hristofyas da görüşmelerle ilgi konuştu ve Cumhurbaşkanı Talat’ı, "içeride başka, dışarıda başka" konuşmakla itham etti. Kıbrıs Türk tarafı, Hristofyas’ın bu açıklamasına sert tepki göstererek, Talat’ın "farklı ne konuştuğunu" açıklamaları çağrısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Talat, Hristofyas’ın çeşitli suçlamalarına, "basın yoluyla müzakere etmeyelim" karşılığını verdi.
Hristofyas, 3 Ekimde yapılan görüşmede okuduğu belgede, "1977’de, dönemin Rum lideri Makarios’un iki toplumlu, iki bölgeleri federal çözümü kabul ederek büyük bir taviz verdiğini, bu tavizle Kıbrıslı Rumların limitlerini tükettiklerini, daha ileriye gidemeyeceklerini" söyledi.
Cumhurbaşkanı Talat, Hristofyas’ın, "1977’de büyük taviz verdik, ondan geriye gidilemez" yönündeki sözlerinin "büyük talihsizlik" olduğunu ifade ederek, Kıbrıslı Türklere taviz verilmediğini söyledi.
HRİSTOFYAS’IN TEMASLARI
Müzakereler devam ederken, neredeyse her görüşmeden sonra Hristofyas yurt dışı temaslarda bulundu. ABD, Fransa, İsviçre, İngiltere, Belçika, Çin, Rusya, son olarak da Yunanistan’ı ziyaret etti.
Hristofyas, 5 Haziranda İngiltere ile "karşılıklı anlayış ve işbirliği memorandumu", 19 Kasımda da Rusya ile işbirliği memorandumu imzaladı.
Kıbrıs Türk tarafı, Hristofyas’ın iki lider tarafından karar altına alınmış çözüm ilkelerini aşındırma ve kendine göre yeniden şekillendirme çabasında olduğunu belirterek, memorandumlara tepki gösterdi.
Bu nedenle Cumhurbaşkanı Talat’ın, 25 Kasımdaki görüşmede, Hristofyas’ın görüşme zeminini kaydırmaya yönelik çalışmasından duyduğu rahatsızlığı ve Rusya ile imzaladığı deklarasyona ilişkin Türk tarafının tepkisini iletmesi, taraflar arasında ilk ciddi gerginliğin yaşanmasına neden oldu. Hristofyas, Türk tarafının tepkisine yanıt teşkil eden yazıyı 2 Aralıktaki görüşmede okudu. Hristofyas’ın ortaya koyduğu argümanlar, Kıbrıs Türk tarafınca kabul görmedi.
Kıbrıs Rum yönetimin Akdeniz’de petrol arayışları da bölgede gerginliği artırdı. Hristofyas, Türk savaş gemilerinin Rum yönetimi adına petrol çalışması yapan gemilere müdahalesini BM’ye şikayet etti.
Görüşmeler devam ederken, taraflar karşılıklı olarak askeri tatbikatları iptal ettiğini duyurdu.
Liderler, bir sonraki görüşmeyi 16 Aralıkta yapacak.