13.10.2022 - 10:53 | Son Güncellenme:
Anlaşmayla, 1948’de kurulduğundan bu yana İsrail ile kuzeydeki komşusu Lübnan arasında ilk kez deniz sınırlarının ve kıta sahanlığının üzerinde uzlaşılmış olacak.
Kağıt üzerinde hâlâ savaş halinde gözüken iki ülke arasında diplomatik ilişki yok. İsrail, Lübnan’ı “düşman devlet” olarak kabul ederken Lübnan da İsrail vatandaşlarının ve hatta pasaportunda İsrail vizesi bulunan turistlerin dahi ülkesine girişine, resmen olmasa da gümrükteki sorgulamalar ve bazen gözaltılarla, izin vermiyor.
Anlaşma, iki ülke arasında deniz sınırını ihtilafını kalıcı olarak çözüyor. Ancak kara sınırındaki anlaşmazlığa değinmiyor. Bu da iki ülke arasındaki tarihi sorunların önemli bir kısmının varlığını koruduğunu gösteriyor. Kısıtlı bir anlaşma olsa da tarihi savaşlarla dolu bu iki komşu ülkenin uzlaşmaya varabilmiş olması önemli bir adım. İleride yapılacak olası hidrokarbon aramaları için de bir kapı aralıyor.
İsrail Başbakanı Yeir Lapid, anlaşmayı duyurduğu açıklamasında "Bu İsrail’in güvenliğini artıracak; İsrail ekonomisine milyarlar akmasını sağlayacak ve kuzey sınırımızda istikrarı sağlayacak tarihi bir anlaşma" ifadelerini kullandı.
İki ülke haftalardır anlaşmaya yakın bir pozisyona gelmiş ancak uzlaşma sağlayamamıştı. Lübnan Cumhurbaşkanı Michel Aoun da, ABD’nin temsilcisi Amos Hochstein’in getirdiği son taslağın Lübnan’ı “tatmin ettiğini” söyledi.
Lübnan içinde İsrail karşıtı en sert ve en güçlü silahlı örgüt Hizbullah da anlaşmaya dolaylı şekilde de olsa destek verdiğini açıkladı. Lübnan hükümetinin anlaşmanın kabul edildiğini resmen açıklamasını beklediğini belirten Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Salı akşamı yaptığı açıklamada, “Hükümetin imzalayacağı bir anlaşmaya saygı duyacağız ancak anlaşma sağlanana kadar tetikte kalacağız” dedi.
İsrail, Lübnan’daki iç savaş sırasında, 1982’de ülkenin güneyindeki bazı bölgeleri işgal etmiş; buralardan 2000 yılında çekilmişti. Ardından 2006’da Hizbullah’la bir ay süren savaşta çoğunluğu Lübnanlı 1500 kişi hayatını kaybetmişti.
ANLAŞMA NE İÇERİYOR?
İki ülke arasında uzlaşıldığı varılan metin henüz kamuoyuna açıklanmadı. Ancak ABD’de yayımlanan New York Times gazetesine konuşan ABD’li bir kaynak, iki tarafın da hidrokarbon yataklarının bulunduğu kendi münhasır ekonomik bölgelerinin net olarak çizildiğini; anlaşmanın imzalanmasının ardından iki tarafın da bu bölgelerde onay aramaya gerek kalmadan veya ihtilafa yer vermeden arama ve sondaj çalışması yapabileceğini söyledi.
Aynı yetkilinin ve İsrail’den de üst düzey bir yetkilinin gazeteye verdiği bilgiye göre anlaşmayla Lübnan, İsrail’in Lübnan sınırına yakın bölgede hak iddia ettiği alanın kontrolünü Tel Aviv yönetimine verdi. İsrail de; Lübnan’ın daha önce hidrokarbon arama çalışması yapmak istediği ihtilaflı bölgedeki Kana Sahası’nda çalışmalar için Beyrut yönetimine izin veriyor.
Ancak bu bölgeden çıkarılacak bir doğalgaz rezervi bulunursa, satılan gazdan İsrail’e de bir pay verilecek. Böylece İsrail kendi hak iddia ettiği bölgeden çekilmemiş ancak Lübnan’ın da bu bölgede doğalgaz çıkarma faaliyetine -sonunda pay almak kaydıyla- karışmamış olacak.
Bu, aynı zamanda sahadan gaz çıkması halinde iki ülke arasında daha uzun vadeli bir ticari işbirliği gereksinimi de doğuracak. Bu durum, iki ülkenin uzun vadede diplomatik ilişki geliştirmesi ve kağıt üzerinde de olsa savaş durumunu sonlandırmasına da kapı aralamış oluyor.
Gazeteye sızan bilgilere göre Lübnan, yine ihtilaflı bir saha olan Kariş Sahası’nda hak iddia etmekten de vazgeçmeyi taahhüt ediyor. Daha önce İsrail bu sahada arama çalışması yapmak istediğinde Hizbullah, karşılık vermekle tehdit etmiş ve bölgede bir çatışma riski doğuracak kadar gerilim yükselmişti.
Bu yılın başında Hizbullah’ın Kariş Sahası yakınlarına gönderdiği silahlı insansız hava araçları İsrail ordusu tarafından vurulmuş ve bir kez daha gerilim artmıştı. O dönemden bu yana iki ülke arasında anlaşma sağlamaya çalışılıyordu.
Kana Sahası’nda ne kadar gaz olduğu henüz bilinmiyor. Lübnan’ın uluslararası enerji şirketleriyle anlaşarak bölgede çalışmalara başlaması, çıkacak gazın piyasaya satılmasının yıllar süreceği tahmin ediliyor. Yıllar alsa da bu durum, ağır bir ekonomik bunalım içindeki Lübnan’da istikrar için uzun vadeli bir plan olarak büyük önem kazanıyor.
İKİ ÜLKE ARASINDAKİ DENİZ YETKİ ALANLARI GERİLİMİ NASIL BAŞLADI?
Aslında bu gerilimin kökleri 2007 yılına dayanıyor. Lübnan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında imzalanan ve deniz sınırlarının belirlendiği anlaşmada, İsrail’in de sınırlarının belirlenmesi için açık kapı bırakılmıştı. Kıbrıs anlaşmayı Birleşmiş Milletler’e onaya gönderirken Lübnan yıllar boyunca bunu yapmadı.
2010’da gaz yataklarında çalışmaların hızlandığı bir dönemde İsrail ve Kıbrıs arasında da deniz sınırlarını belirleyen bir anlaşma imzalandı. Ancak bu anlaşma, Kıbrıs-Lübnan anlaşmasında değişiklikler gerektiriyordu çünkü Lübnan’ın güney sınırı olarak belirlediği alan ile İsrail’in kuzey sınırı olarak belirlediği alan çakışıyordu. Lübnan, İsrail ve Kıbrıs arasında imzalanan anlaşmayı tanımayacağını duyurdu.
İhtilafın yaşandığı bölgeye, iki ülke açıklarındaki Kariş ve Kana Sahaları’nın bir kısmı denk geliyor.
2017’de Lübnan, bu sahaların kendi kıta sahanlığında olduğu iddiasıyla hidrokarbon incelemesi yapmak üzere Fransız Total, İtalyan Eni ve Rus Novatek firmalarının oluşturduğu konsorsiyumla bir anlaşma imzaladı.
Bir süre sonra sahada sondaj yapmaya değecek miktarda doğalgaz olduğu belirlendi. Ancak Total, İsrail ve Lübnan arasında bir anlaşma imzalanana kadar sondaj çalışmasına başlamayacağını açıkladı.
O dönem hiçbir gelişme kaydedilmedi ve konsorsiyum çalışmaya başlamadı. 2020’de bu kez İsrail’den bir adım geldi. Tel Aviv yönetimi; Kariş Sahası’nda çalışma yapılması için ihaleye çıkacağını açıkladı.
Aslında Lübnan’ın Kıbrıs’la imzaladığı anlaşmada Kariş Sahası Lübnan’ın hak iddia ettiği sınırlara girmiyor. Ancak Lübnan daha sonra, resmen anlaşmayı değiştirmese de ve BM’ye bildirdiği ilk sınırlarda düzeltme yapmasa da, deniz sınırlarının daha güneye uzandığını ve Kariş Sahası’nın bir kısmının kendi münhasır ekonomik bölgesinde olduğunu savundu.
Bu sebeple İsrail’in adımı Hizbullah’ın tepkisi ve iki ülke arasında gerilimin tırmanmasıyla sonuçlandı. Bu aşamada devreye ABD girdi.
ABD arabuluculuğunda görüşmeler sürerken Lübnan’da muhalefet, hükümetin yeni ilan ettiği ve ülkeye daha geniş bir deniz yetki alanı veren sınırların netleşmesi için resmi anlaşmalarda değişiklik çağrıları yapmaya başladı. Ancak bu durum müzakere sürecini daha da zorlaştıracaktı.
Hükümet bir süre müzakerelerin nasıl gideceğini görmeyi tercih etti. Bir süre sonra, Beyrut Limanı’ndaki patlamanın da etkisiyle, ekonomik kriz çok daha sertleşmeye başladı. Hükümet, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yeni bir kredi için görüşmeye başladı. Aynı zamanda ülkede çok sık yaşanan ve günün önemli bir kısmında düzeltilemeyen elektrik kesintilerine çözüm için, yine ABD’nin aracılığıyla, Mısır ve Ürdün’den elektrik satın alma görüşmeleri yapıyordu.
İsrail’le olan deniz sınırını değiştirme talebinin ABD tarafından hoş karşılanmayacağı ve hem IMF, hem Ürdün ve Mısır’la yapılan görüşmeleri olumsuz etkileyeceği endişesi de vardı.
Görüşmeler bu şekilde ilerlerken 5 Haziran 2022’de, İsrail’in yetkilendirdiği Energean Power gemisi Kariş Sahası’na giderek ihtilaflı bölgede çalışma hazırlığına başladı.
Hizbullah da bu adımı “Lübnan’ın güvenliği ve çıkarlarını korumak için harekete geçmeye hazır olduğunu” söyleyerek karşıladı.
Rusya’nın Ukrayna işgali başladığından bu yana enerji kaynaklarında çeşitlilik arayan Avrupa ülkeleri ve ABD ise, bölgede olası bir gerilimden kaçınıp gaz üretimine odaklanmak gerektiğini savunuyordu. Bu sebeple devreye girdiler.
2020’den bu yana kendi sahalarından çıkan gazı Mısır’a taşıyarak burada sıvılaştıran ve Avrupa pazarına satan İsrail’in üretimi ve ihracatı artırma hedefleri de, görüşmelerde daha temkinli bir tavır almasını sağladı.
Anlaşmayla birlikte Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarında çalışmak, sondaj yapmak ve doğalgazı uluslararası piyasa sürmek mümkün hale geliyor ve bölgede çalışma yapılan alanlar genişliyor.
Batı medyasına konuşan birçok güvenlik uzmanı, bu anlaşmayla birlikte İsrail’in de Hizbullah’ın da denizden ve sınırlardan gelen ‘tehdidi’ gerekçe göstererek bölgede gerilimi artıran adımlar atmaktan kaçınacağını düşünüyor.
Bu da uzun vadede uluslararası enerji firmalarının bölgede sondaj yapmak için uzun vadeli anlaşmalar imzalamasını olası kılıyor.
Özellikle İsrail’e ait, milyarlarca metreküplük doğalgaz yatağının olduğu tahmin edilen Tanin sahası yakınlarındaki Kariş Sahası’nda arama yapılacak olması Avrupa için önemli. Küresel ihtiyaçla karşılaştırıldığında çok kritik bir oran olmasa da, Avrupa için Rus doğalgazına alternatif olma yönünde bu saha umut vaat ediyor.
Ukrayna’daki savaş başladığından bu yana Avrupa’nın artan taleplerini karşılayabilmek için İsrail doğalgaz üretimini yüzde 22 oranında artırdı. Ayrıca Lübnan’a gelecek yatırım ve ülkenin ekonomik krizden çıkması olasılığına da, bölgede istikrarı artıracak bir gelişme olarak bakılıyor.
Anlaşmaya varıldığı açıklanır açıklanmaz Salı günü Total’den yetkililer Lübnanlı yetkililerle Kana Sahası’da arama çalışmalarını nasıl geliştireceklerini konuşmak üzere Beyrut’a gitti bile. Lübnanlı yetkililer ise çalışmaların başlamasının birkaç ayı bulabileceğini söylüyor.
ABD, bu anlaşma sonrası, hidrokarbon çalışmalarının devam etmesi ve Batı’dan gelecek ekonomik desteğin devamı için Beyrut’un İran’a karşı da daha temkinli davranmasını da bekliyor. Hizbullah başta olmak üzere bazı örgütlerin ve siyasi partilerin İran’ın etkisi altında olduğu; İran’dan ciddi bir destek gördüğü biliniyor. ABD, İran’la olan bu bağın dengelenmesi için Lübnan’a bu anlaşmayla yeni yatırımlar vaat etmiş ve ekonomisinin toparlanması için bir el de uzatmış oluyor.
Enerji uzmanları Avrupa’nın buradan gelecek doğalgazı kullanmasının en iyi ihtimalle dört veya beş yıl alabileceğini söylüyor. Ancak yine de Lübnan’ın uzun vadede istikrara kavuşması, Rusya dışında herhangi bir bölgeden gelecek doğalgaz olasılığı ve bu bölgede bir anlaşma sağlayarak çatışma çıkma olasılığını ortadan kaldırmak; bugün Avrupa Birliği ve ABD’nin en büyük kazanım olarak kabul ettiği konuların başında geliyor.
ANLAŞMA NE ZAMAN YÜRÜRLÜĞE GİRECEK?
İsrail ve Lübnan’ın resmi ilişkisi olmadığı için bu uzlaşı, doğrudan İsrail ve Lübnan arasında imzalanmayacak; iki anlaşma şeklinde Washington’da imzalanacak: Biri İsrail ve ABD arasında; diğeri de Lübnan ve ABD arasında olacak.
İsrail hükümeti Çarşamba günü anlaşmayı destekleyeceğini söyledi. İsrail yönetiminin istifalar sonrası çoğunluğu kaybettiği ve seçimin yakın olduğu düşünüldüğünde; bu önemli bir açıklama. İsrail Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamaya göre şimdi anlaşma, İsrail parlamentosunda iki hafta süreyle görüşülecek ve ardından Kabine’ye son onay için geri gönderilecek. Bu da, herhangi bir aksaklık yaşanmaması halinde, 1 Kasım’daki seçimden önce anlaşmanın onaylanması anlamına geliyor.
Lübnan’da anlaşma parlamentoya götürülmeyecek ancak başbakan ve meclis başkanına gönderilecek. İki isim de daha önce anlaşmaya onay verdiğini açıklamıştı. Bu aşamadan sonra Cumhurbaşkanı Michel Aoun’un anlaşmayı, 31 Ekim’de görev süresi dolmadan önce imzalaması planlanıyor.
İsrail ve Lübnan hükümetleri, anlaşmayı kabul ettiklerini belirten birer mektubu Washington’a gönderdikleri gün; aynı anda Birleşmiş Milletler’e de eş zamanlı olarak sınır bildirimi yapacak. Washington, bundan sonra yaşanacak anlaşmazlıklar için de garantör konumunda olacak.
Kaynak: BBC News Türkçe