15.10.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
GÜLSİN HARMAN / gharman@milliyet.com.tr
Prestijli Harvard ve Princeton üniversitelerinden mezun, 40 yaşındaki Alexander Macgilivray’in; 8 milyar dolar değerindeki bir şirketin hukuk ekibinin başındaki bir avukattan pek beklenmeyecek bir görev tanımı var: İfade özgürlüğünü savunmak. Dünyanın farklı şehirlerini sarsan muhalif gösterilerin örgütlenmesinde hayati bir rol oynayan Twitter için çalışan Macgilivray’in başında olduğu avukat ordusu, kullanıcıların başı hükümetleriyle derde girdiğinde şirketin ‘piyasadaki karşılaştırmalı üstünlüğü’ için devreye giriyor.
Kâr düşünürken idealizm olur mu?
Twitter, ‘İşgal Et’ eylemcilerinin ve WikiLeaks destekçilerinin bilgilerinin açıklanmaması için ABD’de hukuk mücadelesi verse de ocak ayında ülke bazında sansür uygulamayı kabul etti. The New York Times gazetesi de ‘Twitter’ın Özgür İfade Savunucusu’ başlığıyla yer verdiği Macgilivray portresinde şu soruyu sormaktan geri kalmadı: “İnternet şirketlerinin sanal dünyada ifade edebileceklerimizi büyük oranda kontrol altında tuttuğu bir dönemde; Twitter hem ifade özgürlüğünü hem de kâr etmeyi aynı anda savunabilir mi?” Twitter gibi yılda iki kez hükümetlerin sansür isteklerini açıklayan şeffaflık raporu yayınlayan Google da blog hizmetlerinde ülkelere göre sınırlandırmayı kabul ederek çelişkiyi ortaya koyuyor.
Ülkelere göre politika değişiyor
Princeton Üniversitesi’nde konuk öğretim görevlisi Zeynep Tüfekçi’ye göre internet devlerinin ‘kendi yasama alanlarını oluşturdukları bir yere kadar doğru ama devletlerin baskısı altında bu şirketler de parçalı bir rejime doğru gidiyor’. Tüfekçi “Belli videolar ülkeden ülkeye farklı bir şekilde engellenebiliyor. Burada tehlike dünyanın; ‘ifade özgürlüğü yoksunu’ ile ‘ifade özgürlüğü zengin’ ülkeler olarak tekrar bölünmeye gidiyor olması. Bir yandan bu kuralları Facebook ve Youtube’un kendi kendine koyması ne kadar doğru değilse, diğer yandan da bazı ülkelerin sansürlü ve yasaklı internet ile insanlığın geniş diyaloğundan geri kalmaları da yanlış olur” diyor.
‘Uluslararası normları temsil ediyor’
Hamburg Üniversitesi’nde Uluslararası Medya Merkezi’ni yöneten Steffan Burkhardt da Google, Facebook ve Twitter’ın ‘çoğulcu toplumlarda ifade özgürlüğü için kilit önemde olduğunu’ belirtse de “İnternet devleri ulusal hükümetlerin otoritesinin üzerine çıkmış durumda ama sahnenin gerisinde devletler ve bu şirketler arasında çok fazla işbirliği var” uyarısını yapıyor. Bilgi Üniversitesi’nden Özgür Uçkan, şirketlerin hayata geçirmek istediği kuralların ‘dünyanın her yerinde geçerli olması gereken uluslararası normları temsil ettiğine’ vurgu yapıyor. Uçkan’a göre internetin etkisiyle ‘küresel ölçekte yeni aktörler oyuna girdiği için ulus-devletlerin zaten daralan hukuksal egemenlik alanlarında rahatça at oynatamayacağı bir dönemin içinde’ yer alıyoruz.
NEDEN?
Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in, Facebook’taki sayfasından paylaştığı ’Pozantı mağduru dağa çıktı’ başlıklı haberin site yönetimi tarafından silinmesi geçen haftanın tartışılan konularındandı. Baydemir’in hesabının 7 gün boyunca paylaşım yapmaya kapatılması da Facebook’un ifade özgürlüğüne müdahalesi olarak değerlendirildi. Bu ay başında dünya çapında kullanıcı sayısı 1 milyara ulaşan Facebook’un bilgi akışını kontrol ederken keyfi politikalar benimsediği de yapılan eleştiriler arasındaydı. Aklımıza takılan en ufak bir şeyi bile anında bulmak için başvurduğumuz Google, Arap coğrafyasında isyanların örgütlenmesinde itici güç olarak değerlendirilmesiyle prestij kazanan Twitter gibi internet platformları devletlerden ve ulusal yargılardan bağımsız olarak ‘ifade özgürlüğü kriterlerinin tanımlanmasında ne kadar etkili’ sorusunun cevabını aradık.
Tartışmalı film için çifte standart
NASIL?
* 1998 yılında kurulan Google, sunduğu arama motoru, elektronik posta ve blog hizmetleriyle kısa zamanda bir internet devine dönüşmeyi başardı. Sektörde rakiplerine büyük fark atan Google, artık ulusal hükümetlerle bilek güreşine tutuşuyor. Google’a bağlı video paylaşım sitesi YouTube, Müslüman dünyada çalkantı yaratan ‘Müslümanların Masumiyeti’ adlı videoyu Libya’da Amerikan büyükelçisinin öldürülmesini ardından kaldırılmasını talep eden ABD Başkanı Barack Obama yönetimine karşı savundu. Hazreti Muhammed’e hakaret eden filmi ‘nefret söylemi’ kapsamına almayan YouTube, ilgili hükümetlerden bu yönde istek gelmemesine rağmen Libya ve Mısır’da ‘durumun aşırı hassasiyeti’ nedeniyle aynı videoya erişimi engelledi. Hindistan ve Endonezya’da ise yerel mahkemelerin kararına uyup videoya erişimi engelledi.
* Mikroblog sitesi Twitter ‘İşgal Et’ eylemlerine katılan bir kullanıcısının eski mesajlarını açıklamamak için ABD’de verdiği hukuk mücadelesini kaybetti. Bütün temyiz yollarını tüketen Twitter, eylemcinin yazışmalarını mahkemeye vermek zorunda kaldı.
* Entelektüel haber dergisi New Yorker’ın Facebook üzerinden karikatürlerini paylaştığı hesabında çıplak Adem ve Havva karikatürüne sansür uygulandı. New Yorker, sitenin ‘kadın göğüs ucunun göründüğü bir görüntünün kurallara aykırı olduğunu’ belirten kurallarıyla dalga geçip Adem ve Havva’yı giyinik gösteren yeni bir karikatür yayınladı.
İnternette özgürlük esastır
Duayen hukukçu Fikret İlkiz internette ifade özgürlüğünün temel prensiplerini anlattı
Devletlerin ifade özgürlüğünü ihlal etmemek gibi negatif yükümlülükleri vardır. Ayrıca ticari şirketlerin kişilerin ifade özgürlüğüne veya kişilerin birbirleri arasında ifade özgürlüğünün ihlallerini de önlemek gibi pozitif yükümlülükleri de vardır. Anayasa ve yasal düzenlemeler haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, mali ve teknik şartlar koyamaz.
Öte yandan devletler, serbest piyasa ekonomisinin etkinliğini sağlamak için ekonomiye müdahaleyi en asgari düzeyde tutmayı tercih edebilirler. Ama bu tercih insanların ifade özgürlüğünün sınırlandırıldığı bir ortama da kapı aralayabilir. Medyanın sahipleri, kuşkusuz kâr etmek ister. İfade özgürlüğünün temeli, bilgiye, habere ulaşmak, elde etmek, yorumlamak ve tek başına veya topluca başkasına ulaştırmak hakkı olduğuna göre internet üzerinden bu hakkın kullanılması önündeki her sınırlandırma, değişiklik yaratan her sonuç ve/veya ekonomik çıkarlar için feda edilen kuralların insafına terk edilmeyecek kadar önemli bir temel haktır. Çünkü devletin ya da kamu makamlarının internet ortamında örneğin suç öğesi taşıyan içerikleri engellerken internet ortamında yayınlar bakımından “iletişimin korunması” temel ilkedir. Ekonomik çıkarlarınız için bu ilkeyi eğip bükemezsiniz. Müdahale, meşru olmadıkça, hukuka aykırıdır. İnternet ortamındaki hukuka uygun ve meşru her müdahale insanların internette iletişimini korumak için yapılmış olmalı ve böyle bir sonuç ortaya çıkmalıdır. Suçu önlemek başkadır, suçun önlenmesi adı altında internete müdahaleye kapı açan anlayışların uygulanması giderek iletişimin engellenmesindeki ticari amaçlar ve bu amaçların egemenliğine bırakmak farklıdır. Temel ilke, internetteki özgürlüklerin korunmasıdır. 23 Kasım 2001’de imzaya açılan Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi uluslararası işbirliğini ve geliştirmek ve siber suçları önlemek amacıyla düzenlenmiştir. Bu sözleşme de olabildiğince ifade özgürlüğü ve bunun sonucu olan iletişim özgürlüğünü korumayı, temel insan haklarına saygı ilkesini benimsemiş ve ulusal üstü sözleşmelerde kabul edilmiş olan düşünce ve ifade özgürlüğünün esas alınacağını kabul etmiştir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi “İnternette İletişim Özgürlüğü Deklarasyonu”ile İnternette iletişim özgürlüğünün korunmasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 10. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünü esas almaktadır. İnternet özgürlüğü asıldır, sınırlandırma istisnadır.
Sosyal medya fenomeni Aleyna Dalveren, geçtiğimiz akşam evlendi. Aşiret düğünü yapan ismin sosyal medya paylaşımları ağızları açık bıraktı. İbrahim Tatlıses ve Şafak Sezer de kilolarca altının yarıştığı düğüne katıldı.