18.06.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Ege Doğaç Erdoğan - İtalyan düşünür Niccolo Machiavelli’nin siyasetçilere en önemli tavsiyelerinden biri şudur: “Bir siyasetçi tuzakları tanımak için tilki, kurtları ürkütmek için aslan olmalıdır. Sadece aslanlık etmek isteyerek kendilerini sınırlayanlar bu işten hiçbir şey anlamıyorlar demektir, çünkü aslan kendini ağdan, tilki de kurttan korumasını bilmez.” İşte tam da Machiavelli’nin öğütlediği bir siyasi kariyere sahip Silvia Berlusconi, pazartesi günü 86 yaşında vefat etti. İtalya’da bir devir de böylece kapanmış oldu. İtalya tarihi perspektiften bakıldığında Batı Avrupa medeniyetinin temelini oluşturan Roma hukukunun doğum yeri, ancak bir türlü diğer Batı ülkelerinin siyasi ve sosyal çağdaşlık seviyesine erişememiş bir ülke. İlginçtir Orta Çağ karanlığından da yine İtalyan topraklarından yükselen Rönesans aydınlığı çıkarmıştır Avrupa’yı, fakat İtalyan yarımadası 19. Yüzyıl’a dek birleşememiş olduğundan mütevellit güçlü bir milli siyasi kültüre sahip olamamıştır.
Genç bir cumhuriyet
Machiavelli 15. Yüzyıl’da İtalya’nın tek bir lidere sahip olamamasının sebebini, “Ne tüm İtalya’yı kendi yönetecek kadar güce sahip bulunan ne de herhangi başka bir gücün bu egemenliği kurmasına olanak veren kilisenin varlığıdır” diye açıklamıştır. Kilise zamanla siyasi gücünü kaybettikten sonra, özellikle de 1806’da II. Franz artık sadece kağıt üstünde bir önemi olan Kutsal Roma İmparatorluğu’nu da fesh edince hakikaten de İtalya o yüzyıl sona ermeden birleşmeyi başaracaktır. Günümüze kadar gelinen süreçte İtalya’nın diğer Batı Avrupa ülkelerine nazaran en büyük eksiği köklü bir tarihe sahip güçlü devlet kurumlarıdır, zira İtalya Cumhuriyeti nispeten genç bir cumhuriyettir. Birleştiğinden beri iki Dünya Savaşı’nın merkezinde olan, Mussolini ile faşizm tecrübesi yaşamış, Avrupa Birliği ile ancak demokrasiyi yeni yeni deneyimleyen bir ülkeden bahsediyoruz. Mussolini’den sonra İtalya’nın en güçlü siyasetçisi Silvio Berlusconi, atası Machiavelli’yi mahçup etmeyecek bir hayatı geride bıraktı.
Pragmatik politika
Siyaset bir futbol maçı gibidir. Yıldız oyuncuların kötü performans sergilediği bir anda adı bilinmeyen genç bir oyuncu ortaya çıkar ve muhteşem bir gol atarak diğer bütün yıldızların önüne geçer, maçı kazandırır. 1990’ların başında işte İtalya’da siyaset sahnesi de “Temiz Eller” (Mani Pulite) operasyonu sebebiyle boş kalmış, Machiavelli’nin öğretilerini uygulayan Berlusconi de kendisinin tutuklanmasına ramak kala Forza İtalia siyasi partisini kurarak siyaset meydanının tam ortasında kendine yer açmıştır. 1994 genel seçimlerinde pragmatik davranarak karmaşık ittifaklar sonucu başbakanlık koltuğuna oturur. Fakat zirvedeki ilk deneyimi kısa sürecektir çünkü ittifak, seçimden kısa süre sonra iç tartışmalar nedeniyle dağılır. Romano Prodi önderliğinde merkez-sol iktidara gelir. Berlusconi asıl gücünü 2000’li yıllarda elde eder. 2001 seçimlerinde merkez-sağ ittifakının lideri olarak iktidara tekrar gelen Berlusconi, değişen ittifaklar, koalisyonlar, farklı kabineler ile 10 yıl boyunca İtalya’nın en güçlü adamı olarak ipleri elinde tutar. Literatüre “Berlusconismo” olarak geçen bir siyasi akımın lideridir o. Sadece ekonomi ve sosyal hayatta değil, siyasetin ta kendisinde de laissez-fairre mantığını savunan, fırsatçılığın olumlu şekilde yorumlandığı, kısaca doğru zamanda doğru yerde olmayı ilke edinmiş bir görüştür Berlusconismo.
‘Teflon politikacı’
Tilki politikacı Berslusconi, rakiplerini kıvrak zekasıyla safdışı bırakmış, dünya liderleriyle yakın ikili ilişkiler kurarak gücünü pekiştirmiştir. Adı pek çok skandala karışmasına rağmen her seferinde daha güçlü bir şekilde siyasi kariyerine devam etmiş olması ona “teflon politikacı” yakıştırması yapılmasına sebep olmuştur. Bu anlamda eski ABD Başkanı Trump ile benzer özelliklere sahip olduğu vurgulanmıştır. Siyasi kariyeri boyunca cinsiyetçilikten tutun ırkçılığa kadar uzun bir gaf listesine sahip Berlusconi, bir şekilde sadece İtalyanların değil, dünyanın da sempatisini kazanmıştır. Yolsuzluk iddiaları, aleyhinde açılan pek çok dava, kurduğu siyasi partinin kapatılması, hiçbiri Berlusconi’yi yıldıramamış, en son 2019 yılında Avrupa Parlamentosu Milletvekili (MEP) seçilmiştir. Rakiplerinin “Sonuca giden yolda her şey mübah” anlayışıyla Machiavellist davrandığı yönünde sert eleştirilerine maruz kalsa da İtalya Cumhuriyeti’nin en renkli, en güçlü ve en dayanıklı lideri olarak adını tarih sayfalarına yazdırdığı gerçeği yadsınamaz.
2009’da G20 zirvesinde Obama, Berlusconi ve Rusya Başbakanı Medvedev.
2008’de G8 zirvesinde Berlusconi, ABD Başkanı George W. Bush ve Almanya Başbakanı Angela Merkel.
Futbol âşığıydı
1986’da AC Milan’ı borç batağından kurtararak satın alan Berlusconi, umut vadeden teknik direktör Arrigo Sacchi’ye emanet ettiği takıma Ruud Gullit, Marco van Bastern ve Frank Rijkaard’ı kazandırarak önce İtalya’da şampiyonluk, bir sene sonra ise Avrupa’da şampiyonluk elde eder. Fabio Capello ve Carlo Ancelotti ile sayısız başarılar yaşayan Milan, 1990’lı ve 2000’li yıllara damgasını vurur. Berlusconi’nin vefatından sonra Ancelotti, Twitter’da yayımladığı mesajda şöyle diyor: “Bugünün üzüntüsü, beraber geçen mutlu anları silemez. Geride kalan, başkana sonsuz minnetimdir ancak herşeyden önemlisi sadık, zeki, içten birinin benim futbolculuk ve antrenörlük hayatıma olan etkisidir. Teşekkürler Başkan”. Tam bir futbol hayranı olarak bilinen Berlusconi, Milan’dan sonra 2018’de şirketi Fininvest aracılığıyla AC Monza’nın sahibi olur ve kulübün başkanlık görevini üstlenir. 2022’de Seria A’ya yükselen Monza, Berlusconi’nin başarılarına başarı kattığı bir örnek olarak kayda geçer. Berlusconi’nin futbolla ilişkisini en güzel özetleyen söz, kendisinin 2004’te söylediği şu söz olsa gerek: “Bakıyorum herkes Sacchi’nin Milan’ı, Capello’nun Milan’ı ve Ancelotti’nin Milan’ı diyor. Oysa 18 yıldır takımı kuran, taktikleri veren, oyuncuları satın alan benim. Ben yokmuşum gibi davranılmasına tahammül edemiyorum.”
2004’te Berlusconi ve Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac.
2006’da Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ve Berlusconi.
2003’te Moskova’nın kuzeyindeki kampta Rusya Devlet Başkanı Putin ile Berlusconi.
‘Dolce vita’ yaşadı
Paolo Sorrentino’nun yönetmenliğinde çekilen Loro (2019) filminde gösterilenlerin yarısı bile doğruysa, Berlusconi tam bir dolce vita (tatlı hayat) yaşamış. İtalyan politikacının şaşaalı hayatının en ilgi çeken kısmı ise meşhur “bunga bunga” partileri. Bu erotik partilerin gün ışığına çıkması, 2010 yılında Berlusconi’nin 17 yaşındaki Faslı bir kızın serbest bırakılması için karakolu aramasıyla gerçekleşiyor. Kızı nezaretten kurtarmak için eski Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek’in akrabası olduğunu söylüyor Berlusconi, ancak daha sonra kızın Ruby Rubacuori (kalp hırsızı Ruby) takma adına sahip bir fahişe olduğu ortaya çıkıyor. İtalyan savcılara Berlusconi’den partilere katıldığı için 10 bin euro aldığını ve çok sayıda genç kızın stripriz şovları yaptıkları bu etkinliklere “bunga bunga” dendiğini anlatıyor. Gerçek ismi Karima El Mahroug olan genç kız, Berlusconi ile cinsel ilişkiye girmediğini, onun sadece genç kızlarla vakit geçirmek için para ödeyen yalnız bir adam olduğunu ifade ediyor. ‘Rubygate’ skandalında Berlusconi reşit olmayan bir kızla fuhuş yaptığı için önce suçlu bulunsa da, bir üst mahkeme bu kararı bozuyor. Partilere neden bunga bunga denildiğini de Berlusconi hakkındaki bir belgeselde, eski Libya lideri Kaddafi’nin anlattığı bir fıkradan geldiğini söyleyerek açıklıyor.
Berlusconi ve eski eşi Veronica Lario
Girişimci ruhluydu
Silvio Berlusconi 1936’da Milano’da orta sınıf bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelir. Babası bankacı, annesi ev hanımı olan Berlusconi, Milan Üniversitesi’nde hukuk okuduktan sonra Milano Due projesiyle inşaat sektörüne girer. Buradan kazandığı parayla Telemilano kanalını kurarak medyaya atılır. Sonra Fininvest adında bir medya şirketi kuran Berlusconi, ulusal ve yerel TV kanallarına sahip bir medya imparatoru haline gelir. İtalya’nın ilk özel kanalı Canale 5’in de kurucusudur. Kamu kuruluşu RAI’ye rakip olarak kurulan Mediaset holdinginin de en büyük hissedarı Berlusconi’nin şirketi Fininvest’tir.
2004’te Berlusconi ve Libya lideri Muammer Kaddafi.
Aile imparatorluğunu büyük kızı yönetiyor
Berlusconi ilk eşi Carla Dall’Oglio ile 1965 - 1985, ikinci eşi olan aktris Veronica Lario’yla 1990 - 2014 yılları arasında evli kaldı. Bu iki evliliğinden 5 çocuk sahibi oldu. Çocuklarından Marina (56) ile Pier Silvio (54), Dall’Oglio’dan; Barbara (38), Eleonora (37) ve Luigi (34) ise Veronica Lario’dan dünyaya geldi. Berlusconi’nin 1978’de kurduğu Fininvest adlı medya holdinginde 5 kardeş de hisse sahibi. Holding şirketinin yayıncı Mondadori ve borç veren Banca Mediolanum’u da kontrol ettiği belirtiliyor. Berlusconi’nin kurduğu 4 milyar euro değerindeki iş imparatorluğunu yöneten en büyük çocuğu Marina Berlusconi’nin “ailenin reisi” olduğu ifade ediliyor. Eski başbakanın “2008’de vefat eden annem Rosa’nın yerini aldı” dediği Marina Bellusconi, eski balerin Maurizio Vanadia ile evli ve biri babasının adını taşıyan iki çocuğu var. Financial Times’e göre, Dall’Oglio’dan doğan Marina ve Pier Silvio, Berlusconi’nin Fininvest’teki yüzde 60 hissesinin yarısını devralacak. Veronica Lario’dan doğan Barbara, Eleonora ve Luigi de kalan yüzde 30’dan eşit pay alacak. Marina Berlusconi’nin cenaze töreninde el ele yürüdüğü babasının son sevgilisi Marta Fascina da eğer vasiyette geçiyorsa mirastan pay alacak. Eski başbakanın mirası mülklerini, yatlarını ve ek 2 milyar euro değerindeki diğer varlıklarını da içeriyor.
Milano’daki cenaze töreninde babası Silvio Berlusconi’nin sevgilisi Marta Fascina’yla görülen Marina Berlusconi, sosyal iletişimi güçlü bir iş kadını olarak biliniyor.