02.08.2023 - 14:00 | Son Güncellenme:
Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr - Geçmişte milyonlarca kişinin korkulu rüyası olan ve özellikle Orta Çağ Avrupa’sında 'Tanrı'nın laneti'olarak adlandırılan cüzzam, kollarda, bacaklarda ve cildin çeşitli bölgelerinde yaralar ile sinir hasarına neden olan kronik bir enfeksiyon hastalığı olarak tanımlanıyor. Geçmişte birçok insanın ölümüne yol açan cüzzam, günümüzde tanı konmasının ardından yapılan tedavilerle kontrol altına alınabilen ve hastanın aktif hayatına devam etmesine engel oluşturmayan bir hastalık haline gelmiş durumda. Ancak son günlerde dünyanın bir noktasında yaşanan korkutucu artış akıllarda soru işaretleri yarattı.
Günümüzde dünya genelinde her yıl 120 ülkeden ortalama 200 bin yeni cüzzam vakası bildiriliyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, 2020 yılında 127 bin 558 yeni cüzzam vakası tespit edildi. En fazla cüzzam vakası bildiren ülkeler ise Hindistan, Brezilya, Endonezya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Somali oldu. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tarafından yapılan açıklamada da özellikle ABD’nin güneydoğusunda bulunan Florida eyaletinde cüzzam vakalarında ciddi artışlar olduğu kaydedildi.
2 KAT ARTTI, 5 VAKADAN 1'İNDE VAR
CDC tarafından yapılan açıklamada cüzzamın özellikle ABD'nin güneydoğusunda artış göstererek endemik hale geldiğinin belirtilmesi endişelere sebep oldu. Öyle ki Florida eyaleti ABD genelinde bildirilen her 5 vakadan 1’ine ev sahipliği yapıyor.
Pazartesi günü yapılan son basın bilgilendirmesinde de 2020 yılında ABD genelinde 159 yeni cüzzam vakası bildirildiği kaydedildi. Bu vakaların tespit edildiği eyaletler içinde Florida eyaletinin önemli bir yer tuttuğu, eyalet genelinde hastalığın pasif gözlem yoluyla takip altına alındığı belirtildi. Yasalara göre tespit edilen vakaların bir gün içerisinde içinde gerekli merkezlere bildirilmesi gerektiği hatırlatıldı. Cüzzamdan muzdarip olan hastaların vücutlarında renk değişikliği, şişlikler ve döküntüler görüldüğü ve döküntüler çevresinde uyuşukluklar yaşandığı ifade edilerek cüzzam semptomlarının ortaya çıkmasının ortalama 5 ila 7 yıl sürdüğü hatırlatıldı.
Cüzzam, Orta Çağ'da Avrupası'nda yaygındı ve tahminen 30 kişiden biri bu hastalıktan muzdaripti. Bilim adamları tarafından da cüzzam lezyonlarının bulunduğu pek çok iskelet keşfedildi ve bunların çoğu MS 1000 ila 1500 arasına tarihleniyor. Hastalık bu dönemde o kadar çoğalmıştı ki, hastalar toplumdan uzakta izole edilmiş şekilde yaşamaları için adalardaki cüzzamlı kolonilere gönderiliyordu. Ancak 16. yüzyılın başında, hastalık neredeyse yok denecek ölçüde ortadan kayboldu. Vakalardaki ani düşüşe rağmen, bilim adamları cüzzama yol açan bakterilerin yüzlerce yılda çok az değişim yaşadığını belirtiyor.
Cüzzam, mycobacterium leprae bakterisinin neden olduğu kronik, sürekli ilerleyen bulaşıcı bir bakteriyel enfeksiyondur. Cüzzam ya da diğer adıyla 'lepra' 19. yüzyılda hastalığa neden olan bakteriyi keşfeden bilim insanının adıyla 'Hansen hastalığı' olarak da biliniyor. Her ne kadar tıp uzmanları cüzzam bakterisinin nasıl yayılabildiği konusunda henüz kesin kanıtlara sahip olmasa da bulaşmanın teorik olarak üst solunum yollarından damlacıklarla atılan mikroplardan dolayı olduğu düşünülüyor. Bu salgılar genellikle cüzzamlı bir kişi hapşırdığında veya öksürdüğünde havadaki mikro damlacıklar olarak ortaya çıkıyor. Bu damlacıklar haricinde cüzzam çok bulaşıcı değil ve cüzzamdan sorumlu bakteri çok yavaş çoğalıyor. Ancak cüzzam tedavisi görmeyen biriyle uzun süreli ve sürekli tekrarlanan temas, cüzzamın yayılmasına neden olabiliyor.
20 YIL SONRA BİLE İLK BELİRTİYİ VEREBİLİR
Dünya Sağlık Örgütü tarafından verilen bilgilere göre hastalığın ortalama kuluçka süresi, yani ilk enfeksiyon anı ile ilk semptomların ortaya çıkması arasındaki süre 5 yıl. Bazı vakalarda ilk belirtilerin görülmesi 20 yıllık sonra bile olabiliyor. Yapılan araştırmalara göre ABD ve Meksika'ya özgü bir Armadillo (güçlü dış kabuğa sahip, Amerika'ya özgü bir hayvan) türü de bu hastalığı taşıyıp insanlara bulaştırabiliyor. Cüzzam kendiliğinden geçen bir hastalık değil. Tedavi edilmediği sürece zaman içinde daha ağırlaşıyor ve tedavisi daha zor hale geliyor. Son aşamalarında ortaya çıkan komplikasyonların geri döndürülmesi ise çoğu zaman mümkün olmuyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 1995 yılında tüm cüzzam türlerini iyileştirmek için bir çoklu ilaç tedavisi geliştirdi. Bu ilacı dünya çapında ücretsiz olarak temin etmek mümkün. Son 20 yılda dünya çapında yaklaşık 16 milyon cüzzam hastası bu sayede iyileşti. Buna ek olarak bazı antibiyotikler cüzzamı ve cüzzama neden olan bakterileri öldürerek tedavi edebiliyor. Birçok vakada antibiyotiklerden birden fazlası aynı anda kullanılmak üzere reçete ediliyor. Cüzzam tedavisi aylarca devam edebileceği gibi bazı vakalarda ise 1 ila 2 sene boyunca sürekli tedavi gerekiyor.
'TÜRKİYE'DE 600 CÜZZAMLI HASTA VAR'
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Perihan Öztürk'ün verdiği bilgilere göre Türkiye'de toplam 600 civarında cüzzamlı hasta bulunuyor. Aynı zamanda bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar kapsamında olan cüzzam hastalığına yönelik "Lepra Eradikasyon Programı"nın uygulandığı Türkiye'de hastalığın görülme sıklığı da 10 binde 1 vakanın altında. "Deride, derinin diğer alanlarına göre daha açık renkte olup üzerine çeşitli uyaranlar verildiğinde bu uyarıların hissedilmediği alanlar olması erken bulgulardandır. Bu açık renkli alanlarda terleme olmaz ve kılsız hale gelebilir. El parmaklarından dördüncü ve beşincisi içe doğru bükülebilir, avuç içi kaslar eriyebilir, kol ve bacak sinirleri kalınlaşıp görünür hale gelebilir. Yüzdeki sinirler etkilendiğinde körlük gelişebilir. Kaşlar uçtan dökülebilir" diyen Prof. Dr. Öztürk de erken teşhis ve tedavinin hayati öneme sahip olduğunu vurguluyor.
Türkiye de cüzzamla mücadele eden ülkeler arasında önemli çalışmalara imza attı. Prof. Dr. Mazhar Osman’ın 1919 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde, yaklaşık 40 cüzzam hastası için açtığı özel bölüm bir ilk oldu. Bu da cüzzamlı hastalara tedavi sunan İstanbul Lepra Deri ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi’nin temellerinin atılmasına vesile oldu. Türkiye çapında cüzzamın kontrol altına alınmasındaki en büyük girişim ise Prof. Dr. Türkan Saylan ve arkadaşları tarafından 1976 yılında İstanbul’da kurulan 'Cüzzamla Savaş Derneği' olarak gösteriliyor.