04.03.2023 - 14:27 | Son Güncellenme:
Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr - Tüm dünya 2023'ün başından beri başta ABD olmak üzere birçok ülkenin hava sahasında tespit edilen, tanımlanamayan hava araçları ve casusluk amacıyla kullanıldığı düşünülen balonları merakla takip ediyor. Özellikle ABD ve Çin arasında karşılıklı açıklamaların yapılmasına neden olan balonlar, basit bir teknolojiye sahip olsa da basitliği sebebiyle uzun süre fark edilemediği için oldukça etkili olabiliyor. Geçtiğimiz haftalarda ABD hava sahasını ihlal eden ve Çin’e ait olduğu belirtilen balonlardan birisi ABD ordusuna ait bir F-22 tarafından füzeyle vurularak düşürülmüş, daha sonra tespit edilen başka bir balonsa yine ABD ordusuna ait U-2 casus uçağıyla fotoğraflanmıştı.
Çin’e ait olduğu ve casusluk faaliyetleri için kullanıldığı iddia edilen balonlar birçok kişi için şaşırtıcı olsa da aslında bu teknik yeni bir gelişme değil. Yüksek irtifada dolaşabilen ve Çin balonlarına benzer balonların 1960’lı yıllarda bizzat ABD tarafından kullanıldığı biliniyor. Kayıtlara göre, benzer tekniklerin kullanıldığı ilk örneklerin başında ABD’li bilim insanı Luis Walter Alvarez liderliğinde gerçekleştirilen 'HAPPE' deneyleri geliyor.
'SUÇLUYSAM BUNU İSTEMEDEN YAPTIM'
Kaliforniya Üniversitesi'nde fahri fizik profesörlüğü yapan ve daha önce Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı'nda görev yapmış olan ABD’li fizikçi Richard A. Muller, geçtiğimiz günlerde Wall Street Journal'da yayınlanan makalesinde Çin ile ABD arasında yaşanan balon tartışması hakkında, “Bunu yapan ilk kişilerden biri ben olabilirim ama bu çok uzun zaman önceydi. Eğer suçluysam da bilin ki bunu istemeden yaptım” ifadelerini kullandı.
Nobel ödüllü Amerikalı fizikçi Luis Alvarez tarafından ortaya atılan ve 'HAPPE' (High Altitude Particle Physics Experiment - Yüksek İrtifa Parçacık Fiziği Deneyi) deneyleri olarak adlandırılan çalışmalara yüksek lisans öğrencisi olarak katılan Muller, çalışmalarda kullanılan balonların Çin’e ait olduğu iddia edilen balonlara büyük oranda benzediğini söyledi. Muller, "Deneylerin sağlıklı şekilde yapılabilmesi için balonların çok yüksek bir irtifada konumlanması gerekiyordu ve bu sebeple için helyum dolu devasa balonlar kullanıldı" dedi.
'UÇAN DAİRELER ÜZERİNDE ÇALIŞTIĞIMIZI DÜŞÜNDÜLER'
Dünya atmosferinde gerçekleştirilen deneylerde kullanılan balonların kontrol edilmesinin neredeyse imkansız olduğun ifade eden Muller, sözlerine şöyle devam etti:
"Şiddetli rüzgar onları nereye sürüklerse bu tarz balonlar da oraya giderler. Bunu hesap ettiğimiz için rüzgarları hesapladık ve ‘geri dönüş’ olarak adlandırdığımız bir dönem belirledik. Bu, rüzgarın yönünü tersine çevirdiği ve kısmen olarak düşük hızda olduğu, balonun kentsel bir bölgeye gitmesinin en az olduğu zamanlardı. Bu çalışmaların ardından Teksas eyaletinin Palestine bölgesinden ilk balonu yolladık."
Muller, çalışmalar boyunca balonun konumunu takip etmek için İkinci Dünya Savaşı sırasında kullanılan uzun menzilli navigasyon sistemi LORAN’ı kullandıklarını söyledi. İlk etapta planlanan balonun son ana kadar veri toplamasına izin vermek ve istasyon balondan herhangi bir sinyal alamayana kadar çalışmalara devam etmekti. Balondan gelen sinyallerin alınabilmesi için Kaliforniya eyaletinin kıyıya yakın bölgesinde bulunan dağlarda çalışan ekip, Cahto Zirvesi isimli bölgede bir telemetri istasyonu kurdu. Muller, istasyonun çevrede yaşayanlar tarafından ilk etapta anlaşılmadığını dile getirerek, “Yerel sakinler telemetri istasyonumun bir kozmik ışın projesinin parçası olduğuna inanmadılar. NASA'nın deneye destek sağladığını biliyorlardı ve bizim uçan daireler üzerinde çalıştığımızdan şüpheleniyorlardı” dedi.
'UZAK DOĞU'YA ULAŞACAĞINI HİÇ DÜŞÜNMEDİM'
Görevin tamamlanmasına yakın balonun menzil dışına çıkması ve kaybolmasının ardından, Muller tez projesi için farklı bir projeye katıldı. Balonun Pasifik Okyanusu kıyılarına yakın bir konuma düşmüş olabileceğini ifade eden Muller, "HAPPE deneyi için kullandığımız balonun Pasifik Okyanusu'nu geçerek Uzak Doğu'ya ulaşacağını hiç düşünmemiştim. Belki de öyle oldu ve bu durum Çinlilerin balona farklı yaklaşmasına ve benzer çözümler geliştirmesine sebep oldu. 1980’li yıllarda Çinli bilim insanları bizim kullandığımıza benzer kendi balonlarını yaparak gökyüzüne gönderiyorlardı” diyerek sözlerini noktaladı.