02.08.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Deniz Kilislioğlu
Piyasa değerleri toplamda 4.8 trilyon dolar olan 4 dev şirket... Amazon, Facebook, Apple ve Google... Şirketlerin kurucuları ve CEO’ları Jeff Bezos, Mark Zuckerberg, Tim Cook ile Sundar Pichai, geçtiğimiz hafta ABD Kongresi Adalet Alt Komisyonu’na ifade verdi. Gerekçe, aşırı büyümeleri, gücü kötüye kullanmaları ve bu yolla tekelleşmeleri... Dört şirketin en tepe isimleri, Kongre üyelerine ve dünyaya karşı firmalarını korumaya çalıştı. Peki büyük olmak suç mu? Bu sorunun cevabı, şayet rekabeti engelliyorlarsa “Evet.”
Ekonomik mi siyasi mi?
Finansal Güvenlik Stratejisti Selva Tor, sorunun ekonomik olmadığını düşünüyor. Şimdi onun söylediklerine bir bakalım:
“Dünyanın her yerinde ürün ve hizmetleri, tüketici lehine inceleyen rekabet kurulları var. ABD’de bu tartışma 1900’lere kadar gider. 1870’de ABD’nin en zengin insanı J. D. Rockefeller’ın kurduğu Standart Oil Company aleyhine yasadışı tekel oluşturduğu gerekçesiyle davalar açıldı ve şirket kapandı. Bu tartışmanın çıkış noktası, şirketlerin çok güçlenerek siyaseti şekillendirmesi ve demokrasiye zarar vermesi. Ancak burada sorunun ekonomik olduğunu düşünmüyorum. Öyle olsaydı, son 10 yılda muazzam büyüyen şirketler var. Telekom, ilaç, havacılık sektörlerinde pazarı elinde tutan yine 3-4 şirket bulunuyor. Ama burada veri paylaşımı konusu önemli. Anlaşılan o ki, seçim sath-ı mailinde, bu şirketlerin seçimlere müdahalelerini sınırlamaya çalışıyorlar.”
Büyüklük neden sorun?
Doğuş Dijital Medya Direktörü Can Birsay, bu şirketlerin büyümesinin tehlikeli ve kontrolsüz olduğunu belirtiyor. Onun değerlendirmesi de şöyle:
“O kadar hızlı büyüyorlar ki, kural koyucular ne yapacaklarını bilmiyor. Küçük girişimciler de ya fahiş reklam harcamalarıyla bu düzenin içinde kalma mücadelesi veriyor ve kârından kaybediyor yahut kendini büyük şirketlere satmak zorunda kalıyor. Facebook Instagram’ı 2012’de 1 milyar dolara, Whatsapp’ı ise 2014’te 19 milyar dolara aldı. Şu an piyasa değerleri çok daha yüksek. Büyük firmalar bu girişimlerin yaratıcı fikirlerini, kendi ürünlerine kendi özellikleri olarak koyarak kullanıma sokuyor. Küçük girişimlerin yaşamasının önüne geçiliyor.”
Microsoft neden yoktu?
Bill Gates 4 büyük şirketin yaşadığı süreci 1998’de yaşamıştı,
Microsoft, geliştirdiği Internet Explorer’ı Windows’95-98 ile birlikte pazara sürmüş, ABD Adalet Bakanlığı ve 19 eyalet de, Microsoft’un bu girişimini “tekelcilik” olarak niteleyip dava açmıştı,
Gates, ABD Kongresi’ndeki ifadesinde “Yazılım endüstrisi hükümet düzenlemeleriyle değil, özgürlüklerle sürdürülebilir” demişti,
Washington Bölge Mahkemesi Kasım 1999’da “Microsoft tekeldir” kararı verdi,
Microsoft yıllar içinde yazılımına başka şirketlerin uygulamalarını indirememesi gibi kısıtlamaları kaldırdı,
“Ayrıştırıcı politika uygulamadığı” gerekçesiyle son açılan soruşturmaya dahil edilmedi.
Pandemi gölgesinde hac
2019 yılında hacı olmak için Mekke’ye gelenlerin sayısı 2 milyon 489 bin 406’ydı. Bu yıl ise pandemi önlemleri kapsamında bu sayı 1000’de tutuldu. Suudi hükümeti, yurtdışından hacı adayı kabul etmedi; sadece Suudi Arabistan’da yaşayan yerli ve yabancı adaylara kontenjan ayırdı. O 1000 kişi, 20’li gruplar halinde Kabe’yi tavaf ediyor. Hacı adaylarının sosyal mesafeye uygun şekilde çizilen dairesel şeritlerdeki tavafı haftanın fotoğrafıydı. Peki, ne gibi önlemler almıştı Suudiler?:
2019’da yabancı hacı adayı sayısı 1 milyon 855 bin 27’ydi. Yani toplam hacıların yüzde 74.5’i yabancılardan oluşuyordu. Bu yıl ise Riyad, yurt dışından hacı adayı kabul etmedi.
Hacı adayları 65 yaş altı ve kronik rahatsızlığı yok.
Tüm adaylar Kovid-19 testinden geçirildi, filisyon ise telefon uygulamasıyla yapılıyor
Bununla birlikte Suudi Arabistan’daki Kovid-19 rakamlarına bakacak olursak, 34 milyon 854 bin nüfuslu ülkede 275 bin 905. Günlük yeni vaka sayısı 1.629 olurken, salgın nedeniyle günlük ölüm sayısı 26. Bugüne kadar ülkede 2 bin 866 kişi Kovid-19’dan hayatını kaybetti.
Yolu Ankara’dan geçen 3 istihbaratçı
Bu hafta en dikkat çeken haberlerden biri, İngiltere’nin Ankara eski Büyükelçisi Richard Moore’un İngiliz Gizli İstihbarat Servisi (SIS), Dış İstihbarat Bölümü MI6’in Başkanlığı’na getirilmesiydi.
2014 yılının Şubat ayında Türkiye’ye büyükelçi olarak atanan Moore, daha ülkeye gelmeden, kendisinin MI6’in üst düzey bir ismi olduğu bilgisi Ankara’ya ulaşmıştı bile. Bu kimliğine rağmen basına açıktı, görev süresince onlarca gazeteciye röportaj verdi. O isimlerden biri de bendim. 90’lı yıllarda yine Türkiye’de çalışan Moore verdiği röportajda “Türk yemeklerinden en çok imam bayıldıyı sevdiğini; eski İngiliz Teknik Direktör Gordon Milne vesilesiyle 90’lı yıllarda Beşiktaşlı olduğunu” anlatıyordu.
Moore, Türkiye’de görev yapıp, bir istihbarat örgütünün başına gelmiş tek isim değil. ABD istihbaratı CIA’in başındaki Gina Haspel ve Fransız istihbaratı DGSE’nin başındaki Bernard Emie de Türkiye’de çalıştı. Bugün 3 kritik ülkenin istihbarat biriminin tepesine getirilen isimlerin hepsinin yolunun Türkiye’den geçmiş olması pek çok uzmana göre “tesadüf” değil. Hem istihbaratçı hem diplomat olarak görev yapmış bir ismin paylaştığı yorum şu:
“Türkiye her zaman önemlidir. Coğrafi açıdan Ankara’da görev yapmak, bir kıtada görev yapmaktır. Buradan Kafkaslar’dan Ortadoğu’ya, Balkanlardan Doğu Akdeniz’e kadar bir alanı takip edebilirsiniz. Burada tecrübe birikimi olur.”
Richard Moore kimdir?
Libya doğumlu, 57 yaşında
Oxford Üniversitesi Felsefe, Politika ve Ekonomi bölümü mezunu,
Vietnam, Pakistan, Malezya ve Türkiye’de (1990-1992) çalıştı,
İngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi (2014-2017)
İngiltere Dışişleri Bakanlığı Siyasi Direktörü (2018-2020)
Gina Haspel kimdir?
ABD doğumlu, 64 yaşında,
Louisville Üniversitesi Dil Bilimleri ve Gazetecilik mezunu,
1985 yılında CIA’e girdi,
Etiyopya, Türkiye’de (İstasyon şefi), Azerbaycan (İstasyon şefi) görev yaptı (1990-2001),
2018’den beri CIA Başkanı olan Haspel iyi derecede Türkçe biliyor.
Bernard Emie kimdir?
Ulusal İdare Okulu (ENA) mezunu (1983)
1983’te Fransız Dışişleri Bakanlığı’na girdi,
Eski Dışişleri Bakanı Alain Juppe’nin danışmanı (1993-1995),
Eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın Ortadoğu danışman yardımcısı (1995-1998),
Fransa’nın Ürdün (1998-2002), Lübnan (2004-2007), Birleşik Krallık (2011-2014) Büyükelçisi,
Türkiye Büyükelçisi (2007-2011),
Fransa’nın Cezayir Yüksek Temsilcisiydi (2014-2017)