DünyaBond efsanesini yaratan kadınlar

Bond efsanesini yaratan kadınlar

03.10.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Daniel Craig’in Bond’a vedası olan “Ölmek İçin Zaman Yok” filminde bir kadın senaristin, Phoebe-Waller Bridge’in imzası dikkat çekiyor. Ancak o efsane ajanı şekillendiren tek kadın değil. Eğer serinin ilk filmine Johanna Harwood’un eli değmeseydi belki de Bond ölü doğacaktı.

Bond efsanesini yaratan kadınlar

Efnan Atmaca - Tüm zamanların en karizmatik dedektifi James Bond’un son macerası nihayet gösterime girdi. “No Time To Die-Ölmek İçin Zaman Yok”un seyirciyle buluşmasıyla birlikte Daniel Craig’in karaktere vedası, Kate Middleton’ın galadaki ışıltısı, 007’nin arabaları, yeni Bond kızı konuşuldu durdu. Phoebe-Waller Bridge’in “Ölmek İçin Zaman Yok”un senaristleri arasında yer alması da filmin en çok konuşulan özelliklerinden oldu. 36 yaşındaki yazar, yapımcı ve oyuncu Waller-Bridge’in doğası gereği erkeksi olan seriye elinin değmesi elbette ilgi çekti. Hatta Bond uzmanlarına göre onun yeni filmdeki emeği çok büyük. Waller-Bridge, filmin yazar kadrosunu yapımcı Barbara Broccoli tarafından aday gösterildi ve Daniel Craig de ona yeni maceradaki Bond’un kişiliğinin çekirdeğini oluşturacağına dair kefil oldu. Craig verdği bir söyleşide “Onun etkisi bu filme pek çok yerde sızdı. Gerilimi yüksek ve çok komik” dedi. Waller-Bridge ise mütevazı davranmayı tercih ederek Bond markasını kökten değiştirmek için getirilmediğini söyledi: “Sadece birkaç karakter ve birkaç hikâye üzerinde ince ayar yapacak birini arıyorlardı.”

Haberin Devamı

Ama Phoebe-Waller Bridge serinin ilk kadın senaristi değil.

GÖLGEDE KALAN İSİM

Yaklaşık 60 yıl öncesine dönelim. 1962 yapımı ilk film “Dr.No”da Ian Fleming’in ilk casus romanlarındaki karakterlerin Chicago tetikçileri gibi konuştuğunu düşünün ya da baş karakterin kötü adamın kendisi yerine baş kötünün evcil maymunu olduğunu hayal edin. Eğer o filme Johanna Harwood’un eli değmeseydi belki de Bond efsanesi ölü doğacaktı. Çünkü onun ilk filmdeki senaryo yinelemelerine ve biraz önce belirttiği iki noktaya el atmasının uzmanlara göre Bond üzerindeki etkisi çok büyük. Ancak maalesef Harwood’a hakkı yeterince verilmemiş. Bond serisini birçok kez felaketten kurtarmasına rağmen Hollywood tarafından kenara itilmiş. Hemen belirteyim Harwood’un “Dr.No”nun yanı sıra “Rusya’dan Sevgilerle” filminde de eli olduğu söyleniyor. Bond’un toplumsal cinsiyet politikasında uzman olan “For His Eyes Only: The Women of James Bond” adlı kitabın yazarı Dr. Lisa Funnell’a göre Harwood seriye ‘büyük ölçüde gözden kaçan önemli bir katkıda’ bulunuyor: “Harwood, ilk Bond filmlerinin Ian Fleming’in kaynak romanlarının özünü yansıtmasını sağlamak için mücadele ederken, popüler kültürün en ikonik figürlerinden birinin sinema kimliğini şekillenmesine yardımcı oldu.” Eski efsanevi Bondlardan Roger Moore ise “One Lucky Bastard” da Harwood’u “Katılımı genellikle göz ardı edildi ve onun önemli rolü film tarihinin kaprisleri ve filmin içindekilerin egoları tarafından gölgelendi” diye yazıyor.

Haberin Devamı

‘SÜREKLİLİK KIZI’

İrlanda’da doğan ve şu anda 91 yaşında olan Harwood, 1950’lerde, o zamanlar kadınlar için kabul edilebilir görülen nadir bir yapım rolü olan ‘senaryo süpervizörü’ ya da o zamanlar kullanılan adıyla “süreklilik kızı” olarak film endüstrisinde çalışmaya başladı. Bağlı olduğu ajans tiyatro yapımcısı Harry Saltzman’a devredilince yazmaya devam etme şartıyla orada kalmaya devam etti. “The Lost Adventures of James Bond” dahil olmak üzere Bond serisi üzerine birçok kitap yazan ve Harwood’un asistanlığını yaptığı Mark Edlitz “Bu gerçekten onun tutkusuydu” diye anlatıyor o günleri. Serinin yapımcısı Fleming’in romanlarının büyük bölümünün haklarını Saltzman’dan Harwood onunla çalışırken aldı. Dolayısıyla Harwood’un seri ve arkasındaki adamlarla çalkantılı ilişkisi başladı. Harwood, ilk olarak “Dr No”nun taslağını yazdı. Edlitz, “Söz konusu taslak James Bond filminin ilk senaryosuydu. Ama bu yeterince vurgulanamaz” diyor. Ve devam ediyor “Harwood’a göre Fleming romanlarına sadık olmak iyi filmler yapabileceğini anlamak açısından önemliydi. Diğer yazarlar Fleming’in hikâyelerini bırakıp biraz daha çirkin bir şeyler yapma dürtüsüne sahip olmuş olabilir.”

Haberin Devamı

Bond efsanesini yaratan kadınlar

MOBBİNG’E MARUZ KALDI

Edlitz haklıydı. Bahsettiği diğer yazarlar kesinlikle bunu denedi. Harwood’dan habersiz, Saltzman, “Dr No”nun son taslağını yazması için yapımcı Wolf Mankowitz ile bir anlaşma imzaladı. İşte maymunu yazan Mankowitz’di. Ancak Harwood senaryoyu kurtardı. Sonra stüdyo filmin diyaloglarını daha erkeksi yapmak için Hintli general Berkely Mather’ı tuttu. Harwood’a göre karakterler Chicago tetikçileri gibi konuşmaya başladı. Bir kez daha günü kurtarmak için Harwood’u çağırdılar ve o, yönetmen Terence Young’ın yardımıyla çekim başlamadan sadece sekiz gün önce senaryoyu şekillendirmeyi başardı. Funnell, Harwood’un Young ile çalışırken cinsiyetçiliğe maruz kaldığını ve katkılarının Young ile diğerleri tarafından büyük ölçüde göz ardı edildiğini söylüyor. Harwood, yine Young tarafından yönetilen “Rusya’dan Sevgilerle”de çalışmak üzere işe alındı ancak şimiki deyimle mobbing’e maruz kaldı ve filmden ayrıldı. “Bond Girls: Body, Fashion and Gender” kitabının yazarı ve akademisyeni Dr. Monica Germana “Hikâyesi toplumsal cinsiyet rollerini ve başlarına gelenleri çok iyi yansıtıyordu. Hırsı vardı ama çok küçük düşürüldü” diyor.

Haberin Devamı

Bond efsanesini yaratan kadınlar

‘GELİP BİZE YARDIM EDEBİLİR MİSİNİZ?’

Phoebe Waller-Bridge’in göz önünde olmasıyla Bond’un kendini yaratan kadınlara hakkını vermesi konuşulsa da onun projeye neden en başından dahil edilmediğine dair soruları gündeme getirmiyor değil. Funnel “Waller-Bridge gibi yetenekli bir senaristin ekibe katıldığını görmekten mutlu olsam da senaryonun geliştirme gerektiren çeşitli bölümlerini ‘nokta çekimi’ ve ‘tedavi etme’ sürecine bu kadar geç dahil edilmesini sinir bozucu buluyorum. Çünkü senaryo yazımında çeşitlilik, karakterlerin ve hikâyelerin kavramsallaştırılması, geliştirilmesi de dahil olmak üzere, projenin başlangıcından itibaren yaratıcı personelin tam katılımını gerektirir” diyor. Germana “Kadın senaristleri sadece kadın olarak görmemeliyiz” diyerek “Onları çok iyi senarist oldukları için istiyoruz, bir kutuyu işaretlememiz gerektiği için değil. Waller-Bridge orada olmayı hak ediyor çünkü o harika bir senarist” yorumunda bulunuyor. Waller-Bridge ise cinsiyetinin işi teklif edilmesinde bir faktör olmadığını açıkça ortaya koyuyor: “Gerçek şu ki, Barbara ve Daniel’den ‘Yaptıklarınızı beğeniyoruz, gelip bize yardım edebilir misiniz?’ diyen bir telefon aldım. İçeri girip bize ‘hanımlar’ konusunda yardım edebilir misiniz gibi bir konuşma olmadı.” İşin özü onun Bond’a katılımı çok önemli. Doğası gereği erkeksi bir serinin yeni yüzlerinden biri olarak Waller-Bridge’le birlikte Harwood’u anarken kadın senaristlere hak ettikleri fırsatları ve övgüyü vermek söz konusu olduğunda Hollywood’da yapılacak çok iş olduğunu hatırlıyoruz.

Haberin Devamı

HOLLYWOOD’UN CİNSİYET KARNESİ

Kadın senaristlerin Hollywood’daki hikâyeleri Harwood’unkinden farklı değil. Örneğin Hollywood’un büyük “senaryo doktorlarından” biri olarak tanınan Carrie Fisher. Genellikle ismi jeneriğinde yer almayan sorunlu senaryoları düzeltmek için getirilen “görünmez” bir senarist. Fisher, birçok film ve televizyon yayıncısına ve ekibine, yazılan senaryoyu düzeltmesi, yardım etmesi ve âdeta senaryoyu parlatması adına danışmanlık hizmeti verdi. Bu hizmet, Hollywood’da “senaryo doktoru” olarak adlandırılıyor ve Fisher maalesef bir senarist olarak değil bir senaryo doktoru olarak anılıyor.

Hollywood’un gişe rekorları kıran filmini çoğunlukla görünmez bir şekilde şekillendirmeye yardımcı olan bir başka kadın da büyük ölçüde itibarsız çalışmaları ona endüstri genelinde “senaryoya fısıldayan” unvanını kazandıran Lindsay Doran.

Ancak #MeToo ve Time’s Up gibi hareketlerle yönetmen ve ekip üyelerinin daha fazla kadın yazarın işe alınması çağrısının ardından itibarlı kadın temsili durumu değişmeye başladı. Stüdyolar yavaş bu konuda değişiklikler yapıyor ve daha büyük projeler için itibarlı kadın senaristlerle çalışıyorlar. Örneğin Ridley Scott’ın “The Last Duel- Son Düello”da kadın bakış açısını yazmak için özel olarak işe alınan Nicole Holofcener. Holofcener, Matt Damon ve Ben Affleck’ten sonra senaryonun geri kalanını kaleme aldı.