24.01.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
ABD’nin 46. Başkanı Joe Biden ve ABD tarihine geçen ilk kadın Başkan Yardımcısı’nın yemin töreni üzerine çok şey söylendi çok konuşuldu. Ama belki de en az konuşulan taraf kapanan dönemin ne olduğuydu. Harris’in kimliğinde kadın hareketinin ve siyasette kadının yerinin en tepeye yaklaştığında hemfikiriz. Ama asıl büyük hikaye belki de ABD siyasetine damgasını vuran Clinton ekolünün artık tamamen bitmiş olmasıdır.
Demokrat Parti’ye yıllarca damgasını vuran Bill-Hillary Clinton siyaseti artık tamamen tarih olmuştur. Janjanlı partiler, Davos eğlenceleri, yatırım bankacıları ile bağış toplantıları, prestijli üniversitelerin “fraternity” dediğimiz “erkek kardeşlik” grupları artık siyasetin geçiş noktası değildir.
1964 doğumlu Kamala Harris’ten, 1969 doğumlu ABD istihbaratının tepesine outran Avril Haines’e, Federal Bütçeyi yöneten 1970 doğumlu Neera Tanden’e, basın sözcüsü ve Türkiye’yi de iyi tanıyan 1978 doğumlu Jen Psaki’ye kadar özellikle de kadın atamalarının önemli bir ortak noktası var.
Bu önemli ve etkili kadınlar, Bill Clinton’ın başkanlık ettiği dönemde siyasete girmeye karar verdiler, ondan ve Hillary Clinton’dan ilham aldılar ama onun bıraktığı “stajyer Lewinski” skandalının travmasını devletten silmek için yıllarca eyelet bazında görevlerde, STK’larda, akademide dirsek çürüttüler. Devletten ve “erkek siyasetinin” varabileceği güçten öylesine ürktüler ki zamanı gelince bu çürümeyi temizlemeleri gerektiğini biliyorlardı. İşte bu kadro o dönemin neredeyse intikamını alıyor. Yemin töreninde Bill Clinton’la kimsenin tokalaşmaması boşuna değildi.
Çünkü Trump belki de günah keçisi ilan edildi ama ABD siyasetinde özellikle “moral sapma” Clinton’ların ikinci dönemiyle başlamıştı. Para ile güç yan yana gelince erkek siyasetinde oluşan “ölümcül kokteyl” hem Demokratları hem Cumhuriyetçileri hem de dünya siyasetini “Me Too” hareketiyle yüzleştirdi.
Onun için Biden-Harris kabinesi aslında kuvvetli bir kadın kabinesi olarak ortaya çıktı. Bakanlıkların %50’ye yakınının kadın olmasının yanı sıra Pentagon’un iki numarası, Hazine Bakanlığı’nın iki numarası, Harris’in Ulusal Güvenlik Danışmanlar ekibi (içlerinde Türkiye’de görev de yapmış olan Nancy McEldowney de var) de kadınlardan oluşuyor. ABD Dışişleri Bakanlığı ve CIA’nin kritik görevlerinde artık kadın diplomatlar ya da istihbaratçılar var. Bu bir anlamda “temizlik, eşitlik ve düzen” mesajı da veriyor devlette.
Belki de Ulusal İstihbarat Başkanı olan Avril Haines’in hayatını bakmak yeterli. Sanatçı ve bilim insanı bir anne babanın kızı, 16 yaşında annesini kanserden kaybedince Japonya’ya gidip judo okuluna yazılıyor. Dönünce Chicago’da devlet üniversitesinde Fizik okuyor. Harçlığını çıkarmak için araba tamircisinde çalışıyor, uçak kullanmayı öğreniyor. Sahaf açıyor, hukuk masteri ve doktorası yapıyor sonra da CIA’ye giriyor. Sorgulama teknikleri ve drone hukuku üzerine uzman.
Biden-Harris ekibine bakınca ortak noktalarının hep orta halli hatta fakir ve tek ebeveynli aileler, devlet ya da orta kulvardaki üniversitelerden eğitim ve uzun süren kamu tecrübesi, kadın ve doğa haklarına saygı, eşitlik, adalet arayışı görüyoruz. Obama yıllarının devamı demek için erken ama Obama okulunun iyi mezunları diyebiliriz.
Kamala Harris, savcı koltuğunda duruşmalara girdiğinde ilk söylediği sözleri hatırlatıyor: “Kamu adına ben Kamala Harris”
Bir kuşağın değişimi böyle başlıyor.