07.12.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
Pınar Ersoy
ABD Başkanı Barack Obama’nın Pentagon’un zirvesine aday gösterdiği Ashton Carter daha önce iki kez bakanlık makamının kapısından dönmüştü. Hem Leon Panetta hem de Chuck Hagel yerine bu koltuğa gelebileceği konuşulmuş ancak Carter bakanlığın ikinci adamı olarak yerini korumuştu.
Chuck Hagel’in geçen hafta istifa etmesinin ardından Carter’ın bakan olma ihtimali tekrar gündeme geldi. Rakipleri eski savunma bakanlığı müsteşarı Michele Flourney, Senatör Jack Reed ve İç Güvenlik Bakanı Jeh Johnson idi. Ancak üçü de Amerikan basınına göre her şeyi kontrol etmeye çalışan bir Beyaz Saray’la çalışmak istemedikleri için adaylıklarını tek tek geri çekti. The Atlantic dergisi Carter’ın ataması ile ilgili “Belli ki kimsenin istemediği iş için mükemmel aday” yorumunu yaptı.
Nükleer uzmanı
Ashton Carter yetişkin hayatının tamamını akademi ve Pentagon arasında geçirdi. Hükümetteki ilk üst düzey görevine 1993 yılında, Harvard Üniversitesi Kennedy Okulu’nun önde gelen hocalarından biriyken davet edildi. Aslen fizikçi olan Carter, nükleer silahlar ve füze savunma sistemleri alanında uzmandı. Güvenlik politikalarından sorumlu müsteşar olarak Belarus, Ukrayna, Kazakistan gibi ülkelerle nükleer anlaşmaları şekillendiren ekipte yer aldı. Ancak aile geçim sıkıntısı çekiyordu. Carter çocuklarıyla vakit geçirememekten de şikayetçiydi. 1996 yılında hükümetten ayrılarak Harvard Üniversitesi’ne döndü.
Pentagon’da bilim ve savunma kurullarında danışman olarak görev yapmaya devam eden Carter’ın tekrar hükümete dönmesi 13 yıl aldı. 2009-2011 yılları arasında teknoloji ve lojistikten sorumlu müsteşar yani “baş silah alıcı” olarak görev yaptı. Carter 2011-2013 yılları arasında da bakan yardımcısı olarak Pentagon’un 600 milyar dolarlık bütçesini yönetti. Ancak birçok kişi adını bile bilmiyordu. New Republic dergisi 2011 yılında Carter’ı “Washington’un en güçlü ama en şöhretsiz” isimlerinden biri seçmişti.
İntihar hattında çalıştı
Ashton Carter (60) Philedelphia’nın hemen kuzeyindeki Abington kasabasında doğup büyüdü. Babası Donanma’da psikiyatristti. Lisede öğrenci konseyinde, koşu ve güreş takımındaydı. Okul arkadaşlarına göre 70’lerde herkes okula göbeği açık tişörtler ve uzun saçla gelirken Carter hippilerin arasında kısa saç kesimi ve yakalı gömlekleriyle dikkat çekerdi. İlk işine 11 yaşında girdi. Araba yıkamacılığı yaptığı bu işten patrona sürekli cevap verdiği için kovuldu. Ortaokul ve lise hayatı boyunca benzincide, balıkçı teknesinde, araba tamircisinde, hastanede çalıştı, bir dönem intihar önleme hattında insanlara danışmanlık da yaptı.
Barda öğrendi
ABD’nin en prestijli eğitim kurumlarından Yale Üniversitesi’nde fizik ve Ortaçağ tarihi okudu. Hayatı boyunca siyaset bilimi dersi almadı. Bunun yerine Latince, fizik gibi gerçek hayatta öğrenemeyeceğini düşündüğü dersleri tercih etti. Okul bitirme tezi 12’inci yüzyılda Latince kullanımı üzerineydi. Rhodes Bursu’yla gittiği Oxford Üniversitesi’nde ise teorik fizik üzerine doktora yaptı. Okulda derslerini almaya gerek görmediği sosyal bilimleri ise Oxford’un barlarında kendisi gibi Rhodes Bursu’yla buraya gelen dostlarıyla sohbet ederken öğrendiğini söyleyecekti.
Oxford’dan döndüğünde akademik kariyerine başlayan Carter, 1979 yılında Kongre’de Teknoloji Değerlendirme Ofisi’ne davet edildi. Soğuk Savaş henüz bitmemişti. Carter burada 200MX füzelerinin Sovyetlerden nasıl saklanabileceği üzerine bir çalışan bilim insanlarından biriydi. Füzeleri balonlarla uçurma ihtimali masadaydı. Kongre’den sonra Pentagon’da yine bilim insanlarını bir araya getiren sistem analizleri bölümüne girdi. Ancak bir süre sonra bürokrasiden sıkılarak tekrar Harvard Üniversitesi’ne döndü. Carter Washington’a tekrar 1993 yılında geldi. Bundan sonraki kariyeri Harvard ve Pentagon arasında geçti.
Suriye konusunda girişken olabilir
Obama’nın Savunma Bakanlığı için aday gösterdiği Ashton Carter, şahin değil ancak dış politikada daha agresif bir politikayı savunuyor. Ortadoğu konusunda uzmanlığı yok. Ancak ABD’yi savunmak için “önleyici savunma” prensibinin esas alınması gerektiğini düşünüyor. Bu konuda bir kitap da yazan Carter, İran’la nükleer müzakerelerde askeri güce ağırlık verilmesi gerektiğini söylemişti. 2006’da da Kuzey Kore’ye önleyici bir saldırı düzenlenmesi gerektiğini savunan bir makale kaleme almıştı. Suriye konusunda “Obama’nın sağında” kaldığı söylenen Carter’ın bu nedenle Başkan’a Şam’a karşı daha agresif bir politika izlemesini önerebileceği düşünülüyor. Ancak Carter’ın sesini duyurmak için önce Obama’nın yakın danışmanlarını aşması gerekecek.