22.08.2013 - 19:31 | Son Güncellenme:
Türkleri hedef alan ve yaklaşık 14 yıl gizli kalarak 2000-2007 yılları arasında 8 Türk ve bir Yunan işadamının yanı sıra bir Alman polis memurunu katleden örgüt; Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt'ın 4 Kasım 2011'de ölü ele geçirilmesi ve Beate Zschaepe'nin sakladığı evi ateşe vermesiyle ortaya çıkmıştı. Aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) adlı terör hücresi çerçevesinde Federal Meclis tarafından araştırma yapmakla görevlendirilen özel komisyon çalışmalarını tamamlayarak nihai raporu tanıttı. Federal Meclis NSU Araştırma Komisyonu, 19 aylık sürede 107 sanık ve bilirkişinin ifadesine başvurarak yaklaşık 12 bin dosyayı inceledi ve ortaya bin 357 sayfalık nihai raporu hazırladı.
Parlamentodaki Hıristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU), Sosyal Demokrat Parti (SPD), Hür Demokrat Parti (FDP), Sol Parti ve Yeşiller/Birlik 90'nın oy birliğiyle kabul edilen nihai raporun yanında SPD, Sol ve Yeşiller kendi önergelerini de sundu. Polis ve adliyeden ülkenin iç istihbaratı konumundaki Anayasayı Koruma Teşkilatları'na kadar tüm emniyet birimleri NSU konusunda "utanç verici yenilgiye uğradığı" belgelenen raporda, federal ve eyalet düzeyindeki birimlerin kendi aralarındaki işbirliğinin iyi işlemediği eleştirildi. Rapora ayrıca polis, adliye ve istihbarat teşkilatlarında yapılması gereken reformlarla ilgili 47 maddeden oluşan öneri listesi eklendi.
Parti rekabetinin yaşanmadığı, oy birliğiyle kurulduğu ve birlikte çalışmalarını tamamladığı için bu komisyonu öven Başkan Sebastian Edathy, "Alman Parlamento'sunun tarihindeki 49 komisyon arasında tüm partilerin oy birliğiyle kurulan ilk komisyondur. 'Demokratik hukuk düzeni çalışıyor mu?' ana sorusuna cevap ararken bu birlik beraberlik devam etti." dedi.
Devletin vatandaşlarını korumak, bunu sağlayamadıysa suçu tüm yönleriyle araştırmak gibi iki ana görevinin yerine getirilmediğini vurgulayan Edathy, "Çok utanç verici, tarihte bir örneği olmayan bir başarısızlık. Ancak bizim demokratik düzenimiz hataları tespit ederek, onları değerlendirerek ve ders çıkarabilecek kadar güçlüdür." diye konuştuç Kurumsal ırkçılığın söz konusu olmadığının altını çizen Edathy, kurumlarda sistematik hataları tespit ettiklerini, bu ve diğer tespit ettikleri sorunlara yönelik önerilerde bulunduklarını sözlerine ekledi. Komisyon Başkanı ayrıca, "Komisyon çalışmalarında faillerin devlet makamları tarafından bilindiği, desteklendiği ve korunduğu yönde bir bulguya rastlamadık." diye konuştu.
Komisyonun CDU'lu üyesi Clemens Binninger, bu olayın polis eğitimindeki kitaplara alınmalı ve nerede nasıl hatalar yapıldığı incelenerek geleceğe yönelik ders çıkartılması gerektiğini söyledi.
Komisyonun önerileri yerine getirilip getirilmediği takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Binninger, komisyon tüm sorulara cevap vermediğini, yeni bir komisyonun veya çalışma grubunun kurulup kurulmayacağına 22 Eylül'den sonra oluşacak yeni parlamento karar vereceğini sözlerine ekledi.
Hükümet ortağı FDP'li Hartfrid Wollf ise Liberaller'in kendi önerilerini tanıtarak, "Açık kalan soruların sayısı cevap verilenlerden daha çok. Bundan dolayı bir sonraki yasama döneminde de bu konuyu araştırmak için komisyon kurulmalı." dedi. Komisyonun muhalefet partili üyeleri, Başbakan Angela Merkel'in olayı açıklığa kavuşturmak için her şeyin yapılacağı yönde verdiği sözüne değinerek, ancak bu konuda yeterli derecede gayret görmediklerini aktardı.
Yeşiller Partili Wolfgang Wieland, Anayasayı Koruma Teşkilatları'nın iyi durumda olmadığını, Federal Savcılığın ise soruşturmaya müdahil olup olmayacaklarını internet ve gazetelerdeki haberleri değerlendirerek karar vermemesi gerektiğinin altını çizdi.
MÜDAHİL AVUKATLAR: RAPOR TUTARSIZ
NSU kurban yakınlarının avukatları ise raporda asıl soruna yer verilmediği için 'tutarsız' olarak değerlendirdi. Toplam 17 avukatın imzasını taşıyan bildiriyi basına tanıtan Carsten İlius, Sebastian Scharmer, Angelika Lex ve Dr. Mehmet Daimagüler, Alman emniyet birimlerindeki 'kurumsal ırkçılık' sorununa raporda yer verilmemesini eleştirdi. Komisyon üyeleri çok ciddi çalışma yapmaları, binlerce dosya ve belge incelediği, partiler arasında rekabete yer vermeden birlikte hareket etmeleri övgü şayan olduğunu vurgulayan Daimagüler, "Ancak bu kadar yoğun çalışmanın sonunda asıl soruna yer verilmemesi o kadar da üzücü." diye konuştu. "Hatalardan söz ediliyor, halbuki bir bilinçli bir tutum söz konusu." diyen Daimagüler, şöyle devam etti: "Adliye, münferit memurların zihniyetleri ve kişisel niyetlerinden bağımsız olarak, kendi kurumsal mantıklarını, normlarını ve değerlerini takip etmektedirler. Bunların ırkçı sonuçları NSU'nun cinayet ve saldırılarına ilişkin soruşturmalarda da görülmektedir."
Alman emniyet birimlerinde 270 bin memurun bulunduğunu, bunların büyük çoğunluğu işini iyi yaptığını vurgulayan Daimagüler, "Ancak aşırı sağcı sorunu yoktur diye de göz yumulmaz. Bu zihniyet toplumun her kısmında olduğu gibi bu birimlerde de vardır, buna karşı mücadele edilmeli." diye devam etti. Nihai rapor tamamlandı diye bu işin bitmediğinin altını çizen avukatlar, "Yarım gerçek, gerçek değildir" diyerek, bu konuda araştırma ve soruşturmaların devam etmesi gerektiğini, aşırı sağcılık sorunun tüm toplum tarafından tartışılması gerektiğini vurguladı. Avukatlar, Anayasayı Koruma Teşkilatları'nın muhbirlik (V-Mann) uygulamasından vazgeçmesini talep etti.
Talepler arasında ayrıca aşırı sağcı şiddete maruz kalanlarla ilgilenen kurumların çoğaltılması ve güçlendirilmesi; polis tarafından haksız muameleye uğrayanların başvurabileceği bağımsız merkezlerin ve emniyet birimlerinin çalışmalarını kontrol eden bağımsız kurumların oluşturulması gibi talepler yer aldı.