Dünya‘ABD’nin isteği beka sorununu artırır’

‘ABD’nin isteği beka sorununu artırır’

19.01.2019 - 01:30 | Son Güncellenme:

Olası güvenli bölgeyi değerlendiren güvenlik uzmanları, ABD'nin istediği tarzda bir güvenli bölgenin, Türkiye'nin bekasına zarar vereceğini söylüyor. 1991'de Kuzey Irak'ta oluşturulan güvenli bölge ve "Çekiç Güç" harekâtını hatırlatan uzmanlar, "Eğer ABD, Suriye'nin kuzeyinde böyle bir model uygularsa, Türkiye ikinci bir 'Çekiç Güç' harekâtı ve kısa süre sonra PYD-PKK terör örgütü devletçiği ile yüzleşmek zorunda kalır. Bu da Türkiye'nin beka sorununu kat ve kat artırır" uyarısında bulundu.

‘ABD’nin isteği beka sorununu artırır’

Güvenlik uzmanları Menbiç'teki saldırıyı, güvenli bölge tartışmalarını ve İdlib'te yaşananları değerlendirdi.

Haberin Devamı

"ABD'nin çekilmemesine YPG sevinir"

Menbiç'te ABD üyesi askerlerin hedef alındığı ve terör örgütü DAEŞ'ın üstlendiği saldırı, ABD'nin Suriye'den çekilmesini yavaşlattı. Saldırının ardından konuşan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence "Birliklerimiz geri çekiyoruz ancak, DAEŞ'in çirkin yüzünü yeniden göstermeyeceğinden emin olmak için bölgede kalacağız" dedi.
Emekli tuğgeneral, İstanbul Aydın Üniversitesi Dr. Naim Babüroğlu, "ABD'nin Suriye'den çekilmemesine kim sevinir" sorusunu yönelttik sonra "Bu olaya en çok PYD/PKK terör örgütü sevinir. İsrail, Suudi Arabistan ve Esad'ın orda bulunmasını istemeyen bazı Arap aşiretleri de çekilmeyi istemiyor" dedi.

"Menbiç'teki patlamayı ABD mi organize etti?"

Haberin Devamı

ABD Özel Kuvvetleri'nin Afganistan'da Taliban'a ait cezaevlerinden birine operasyon düzenlediği ve buradaki DAEŞ'lilerin ABD'li askerlerce bilinmeyen bir yere götürüldüğü geçtiğimiz günlerde basına yansımıştı.
Menbiç'teki patlamanın "ABD'nin kendisi tarafından organize edildiği" iddiaları ışığında, cezaevi baskınına dikkat çeken Babüroğlu, "Acaba, patlamayı bu kaçırılan DAEŞ üyeleri mi yaptı" sorusunu sordu. Babüroğlu, "Deyri Zor'da gücü olan bir DAEŞ'ın, 250 kilometre ötede YPG'nin elinde olan Menbiç'in merkezine gelip böyle bir eylem yapması kolay değil. Bu organize edilmiş bir eylem" dedi.

"YPG izin verdi"

ORSAM Güvenlik Çalışmaları Direktörü Dr. Göktuğ Sönmez ise patlamanın YPG tarafından organize edildiği görüşünde. Sönmez, Trump çekilme kararını açıkladıktan bir hafta içinde, SDG'nin yaptığı iki açıklamaya dikkat çekerek şunları söyledi:
"İlk açıklamada, 'DAEŞ bitmedi, ülkelerine dönecek militanlar var, sahadaki mücadele bitmedi, ayrılmayın' dediler. Ardından vitesi büyüttüler; 'elimizdeki DAEŞ mahkumları serbest bırakabiliriz' deyip, dünyayı DAEŞ'lileri serbest bırakmakla tehdit ettiler. Ondan sonra, bu militanları yavaş yavaş serbest bıraktılar. Hapisanelerinde Kanada'dan DAEŞ'e katılmış yabancı bir savaşcı var, onun videolarını paylaştılar. Ardından Menbiç'te patlama yaşandı. DAEŞ açısından baktığınızda bu eylemin hiçbir rasyonel kazanımı yok. ABD'nin bölgeden çekilmesi, DAEŞ'liler için sahada alan sağlar. Kim yapar?, YPG, ABD'nin oradan çekilmesini yavaşlatmak için önce "DEAŞ hala sahada, saldrı yapabilir" tehdilerini söyledi. Ardından tehdit işe yaramayınca, bunu pratiğe döktü. Sahadaki YPG yapısının yaptığı/yaptırdığı veya izin verdiği bir eylemdir, rasyonel olarak YPG için bir kazanımdır."

Haberin Devamı

Güvenli bölge tartışmaları

Suriye'nin kuzeyinde oluşturulacak olası güvenlik bölge konusunda Babüroğlu, "Türkiye ve ABD'nin istekleri bir birinden farklı" diyor. Babüroğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin istediği; Fırat'ın doğusunda 30-40 km derinlikte güvenli bölgede, Fırat Kalkanı sistemi gibi bir model oluşması. Türkiye YPG/PKK'dan arındırılmış bir bölgenin kendisi tarafından kontrol edilmesini istiyor. ABD'nin anladığı güvenli bölge ise, YPG/PKK'nın kuvvetli olduğu bölgede (Kamışlı, Haseke gibi), SDG şemsiye altında oradaki varlığını sürdürmesi. Bununla birlikte "Arap Nato"su, Roj Peşmergeleri, gibi planlar da var. Esad yönetiminden arındırılmış ama YPG'nin varlığını devam ettirdiği bir bölge Türkiye'nin kabul edeceği bir şey değil.

Haberin Devamı

"Çekiç Güç" hatırlatması

Türkiye eğer bunu kabul ederse, 1991 yılında Kuzey Irak'ta 36. parelelin kuzeyinde oluşturulan güvenli bölge ve ardından uçuşa yasak bölgeyi hatırlatmak lazım. İncirlik'ten kalkan ABD, Fransız ve İngilitre uçakları bu "Çekiç Güç" harekatıyla Saddam'a karşı koruma gerekçesiyle, 36. paralelin kuzeyindeki bölgeyi tamamen kontrol altına aldı. Orada Türkiye'nin aleyhinde iki şey gelişti. Birincisi, "Çekiç Güç"le Kuzey Irak'taki bölücü terör örgütü için bir şemsiye görevi oluşturuldu. İkincisi Kuzey Irak yönetiminde bir devletçik oluştu.
Şimdi bunu eğer ABD, Suriye'nin kuzeyinde uygularsa, Türkiye ikinci bir Çekiç Güç harekatı ve kısa süre sonra PYD-PKK terör örgütü devletçiği ile yüzleşmek zorunda kalır. Türkiye, ABD'nin arzu ettiği "Çekic Güç" modeli bir güvenli bölge örneğine sıcak bakmaz. Eğer sıcak bakarsa bu Türkiye'nin beka sorunun kat ve kat artırır."

Haberin Devamı

Güvenli bölge Türkiye'nin isteğini karşılar mı?

Sönmez'e göre, güvenli bölge Türkiye ve ÖSO tarafından kontrol edilebildiği takdirde kabul edilebilir bir kazanım.
Sönmez, "Güvenli bölgeyi ilk etapta sağladıktan sonra, güvenli bölge ile rejim kontrolü arasındaki kısımda YPG varlığının bitirilmesi noktasında tüm aktörlerle nasıl bir yol izleyeceği önemli" diyor.
1998'deki Adana Mutabakatına kadar Suriye Rejimi'nin PKK'yı himaye eden bir yapısını hatırlatan Sönmez, rejimin bu açıdan güvenilir bir performans vermediğini söylüyor. "Güvenli bölge ile rejim kontrolü arasındaki alanda, PKK/YPG kamplarına rejim müsaade edecek mi?" sorusunu yönelten Sönmez şöyle devam ediyor:
"Anayasa tartışmaları yaşandığında güvenli bölge ile rejimin kontrol ettiği alanda kültür açısından bakıldığında PKK doğrudan bir özerklik isteyebilir. Dolayısıyla Türkiye için orta ve uzun vadade güvenli bölge tek başına yeterli bir durum değil. Türkiye'nin ABD, Rusya, İran hatta Rejimle görüşerek, bu işi garanti altına alması gerekiyor. Türkiye, 'YPG varlığı benim için tehdit eder bir durum değil ve Suriye tarafından himaye edilmiyor' garantisini almadan, bölgeden ayrılmamalı."

Moskova'da İdlib konuşulacak

İdlib'te El Kaide uzantısı Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) ÖSO'nun denetimindeki alanları ele geçirmesine de değinen Babüroğlu, şunları kaydetti:
"TSK'nın Fırat'ın doğusu ve Menbiç çevresinde yığınağını tamamladığı esnada, HTŞ'nin, İdlib'te ayaklanıp muhalif unsurları yenilgiye uğratması tesadüf olabilir mi? Bu da küresel aktörlerin HTŞ'yi desteklediği, onu kışkırttığı, ve Türkiye'nin odaklandığı Fırat'ın doğusundan bakışını tekrar İdlib'e çevirmesi sağlar. 23 Ocak'ta yapılacak Moskova zirvesinde İdlib birinci gündemi oluşturacaktır. Kamuoyunda da, 'Türkiye İdlib'deki taahhütünü yerine getirmedi. Radikal unsurlar zayıflayacağına güçlendi' algısıyla, Suriye ve Rusya'nın İdlib'deki radikal örgütlere sınırlı bir operasyon yapması gündeme gelebilir."

Tampon mu, güvenli bölge mi?

Suriye'nin kuzeyinde oluşturulacak bölge için, kamuoyunda "tampon" ve "güvenli bölge" kavramları kullanılıyor. Aynı anlamda kullanılsa da ikisi de birbirden farklı. ORSAM Güvenlik Çalışmaları Direktörü Dr. Göktuğ Sönmez, "Tampon bölge, savaş durumunda olan ya da belirli bir gerilim yaşayan, uluslarlarası tanınan iki aktör arasında olacak bir meseledir. Tampon bölgede uluslararası meşru bir aktör ve siz bununla bir savaşa bezer bir durum yaşamanız mümkün buna karşılık bir tedbiri alanı koyuyorsunuz. Güvenli bölge kavramı bize uygun bir mesele. Bir terör örgütünün sınır komşumuz olmasını engellemek için yapılan bir adım. Karşısına tehdit algıladığımız, tampon uygulamamız gereken bir devlet düzeyinde aktör yok" diyor.