11.04.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Fırat Karadeniz - firat.karadeniz@milliyet.com.tr
İdo Tatlıses kameralar önünde yaşadığı şaşaalı hayata rağmen gördüğüm en mütevazı insanlardan biri. Şaşırdığımı söylemem gerekir. Sanırım röportaja gitmeden önce İdo hakkında biraz önyargılıydım. Birçoğunuzunda
ona karşı önyargılı olduğuna eminim. Fakat İdo’nun müzik, babası İbrahim Tatlıses ve Amerika’daki hayatı hakkındaki sorularımı yanıtladığı bu söyleşi fikrinizi değiştirebilir. Bu arada İdo’nun bir basketbolcu kadar uzun olduğunu da söylemem lazım.
İbrahim Tatlıses nasıl?
Çok şükür iyi. Her geçen gün daha iyiye gidiyor.
Sen de tekrar gideceksin bildiğim kadarıyla?
Ben de hemen gideceğim. Miami’ye gidiyorum ama 10 gün sonra oradan ayrılabilir isterse. Kendisine kalmış.
Buraya mı gelecek?
Ben kalması taraftarıyım. Çünkü kalırsa tedavisi de devam edecek. Bir de orada rahat, kafasını da dinliyor. Orada kalmalı bence. Yaşananlar, Türkiye gündemi üzüyor onu. O yüzden orada daha rahat.
Türkiye’yle iletişimi kesti mi?
Kesmedi tabii ki. Biz ne kadar istesekde kesmedi. Yine açıyor bilgisayarını, yine üzülüyor. Her şeyden haberi var. Ben
o kadar güzel kullanamam interneti.
Sen de Trabzonspor’la ilgili bir tweet atmışsın. Ona da çok tepki geldi.
Bir şey soracağım: Beşiktaş’ın takım otobüsü Kadıköy’den geçerken silahlı saldırıya uğrasa kimden bilirsin?
Fenerbahçeliler yaptı diye düşünürüm.
Ben de koyu bir Fenerbahçe taraftarı olarak Trabzonspor’dan bildim bu işi. Tepki aldım. Özür diledim zaten. Şimdi aramız iyi.
“Yaşım ilerledikçe babamı daha iyi anladım”
Bir röportajda “Babam benim için erişilmezdi” demişsin.
Babam çok çalışıyordu. O yüzden benim erişilmezim babamdı. Babam şimdi de öyle; oradan oraya koşturur.
Sen büyüdükçe ilişkiniz gelişti
o zaman...
Yaşım ilerledikçe babamı daha iyi anlamaya başladım. Bir şeyi neden
yaptığını kavrayabildim. Artık babamla daha iyi anlaşıyoruz. Hâlâ babamdan çekinirim ama. Gizli bir şey yapamam.
Yine bir maxi single yayımladın. Albüm yapmayacaksın sen de galiba...
İrem (Derici) Abla’ya özendim ben. Şimdi albüm olunca en az 10 şarkı olmalı içinde. 10 şarkılık bir albüm yaptığınız zaman da neredeyse iki sene bir şey yapmamanız lazım. Fakat bu sefer gelen güzel şarkıları da kaçırıyorsunuz. Çünkü onları da yapsanız albüm çöpe gidecek.
İbrahim Bey’le düet yapacakmışsınız. Arabesk mi olacak, pop mu?
Evet, söz verdi. Sözünden dönemez artık. Ben isterim ki babam birazcık benim tarzımda söylesin. Ben onun tarzında söylesem olmayacak.
Birlikte çalışmak istediğin başka isim var mı Türkiye’den?
İsim veremem ama birçok insan var. Onlar benimle çalışmak ister mi bilemem.
“Ben o kadar sıkılığa gelemiyorum maalesef”
Berklee Müzik Okulu’na gidişin nasıl oldu?
Bir sertifika programıydı. 16 ay kaldım. O sürede çok değiştim. Farklı bir bakış açısı kazandım. İyi ki gitmişim. Ben üç yaşımdan beri her yıl üç-dört ay kalıyordum Amerika’da. Bir ara da İsviçre’ye gittim, College du Leman’a.
İsviçre’nin Amerika kadar etkisi olmadı sanırım üzerinde...
İsviçre çok değişikti. Çok sıkıydı.
Ben o kadar sıkılığa gelemiyorum maalesef.
Çok farklıydı. Ben çamaşırhanede kendi çamaşırlarımı yıkıyordum mesela. Fakat İranlı bir oda arkadaşım vardı, eski eşyalarını bavula dolduruyordu, çıkıyordu çatıya. Bir helikopter gelip çocuğun eski eşyalarını alıp yeni eşyalarla dolu bir bavul veriyordu. Sonra da gidiyordu. Bu çocuk benim oda arkadaşımdı. Travma yaşamaz mısın? Yaşıyordum.
“Erkek kendine bakmalı bence”
Tarzın, kaşların da konuşuluyor...
Erkek kendine bakmalı bence. Hımbıl gibi de çıkmayacak dışarı. Saçlarını yapacak, sakalını tarayacak. Erkeğin yapacak makyajı yok çünkü. Kendini gösteren bir giyimi var, bir de saati. Onları da düzgün yapmak lazım.
Sen de çapkın mısın?
Babam öğretmedi henüz bana. İlerde ne olur bilemem. Bana anlatması lazım. O koca İbrahim Tatlıses.
Genlerle ilgili değil mi sence, öğretmesi mi lazım?
Genlerle taşınan bir şey değil o. İsim, soyisimle de olmuyor. Umarım döner, bana da öğretir.
“Annem Skype ile karnıyarık yaptırdı bana”
İbrahim Bey kadar yemekle aran yok senin galiba...
Hayır, yok. Babam yemeyi sever. Yapmayı da seviyor. Onun eli de lezzetli. Ben onun gibi yapamıyorum. O yapsa sabaha kadar yerim.
Mutfağa hiç mi girmiyorsun?
Giriyorum ama basit şeyler yapıyorum. Menemen, sucuklu yumurta filan... Amerika’da çok yaptım ama... Kuru fasulye yaptım, karnıyarık yaptım... Hayatımda yapmamıştım. Skype’ı açtım, buzdolabının üzerine koydum bilgisayarı, annem anlattı bana. Kuru fasulyenin tarifini de babam verdi. “Konserveyi aldın mı?”, “Aldım baba”. “Aç şimdi”, “Tamam açtım”. “Ye onu öyle”, “Nasıl yani?”, “Oğlum döksene tencereye”...
“Artık dövme yaptırmamaya gayret ediyorum”
İlk dövmende annenin adını yazdırmışsın. Babandan tepki almadın mı?
Evet “Derya” yazdırdım. Sonra babamın yanına gidip gösterdim. “Bir tek ananın adını mı yazdırdın. Peki” dedi. Ertesi gün gidip bu sefer de “İbrahim” yazdırdım. Böyle olacağını bilmiyordum ama. Bağımlılık yapıyormuş.
Kaç tane var?
30-35 tane vardır.
Dövme iğnesi bağımlılık yapıyor demek ki.
Aslında şöyle bir şey var: Kolumdan kan aldırabilirim,
aşı olabilirim ama kalçadan iğne yaptıramıyorum. Canım yanıyor.
“Artık durayım” diyor musun?
Durdum zaten. Yaptırmamaya gayret gösteriyorum. Yaptıracaksam eskilerin üzerinden geçtiriyorum.