08.02.2020 - 07:02 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı / seyhan.akinci@milliyet.com.tr
Derya Yıldırım size bir yerlerden tanıdık gelecek. 23 yaşındaki Yıldırım, O Ses Türkiye’den yolu geçen genç müzisyenlerden biri. Yarışmaya iki defa katılsa da jüriyi döndürmeyi başaramamış. Fransa’da doğup büyüyen müzisyen, oradaki O Ses’te dörtte dört yaparak ayakta alkışlanan bir performansa imza atmış. Piyano çalan ve beste yapan Yıldırım ile Bebek Kahve’de buluştuk ve gurbetçi olma hallerinden Sony Müzik etiketiyle yayınladığı ikinci single’ı “Bakma Öyle Bana”ya birçok şeyi konuştuk.
- ”Bakma Öyle Bana”yı yazarken acı içindeydim, demiştiniz. Acılar mı söyletir sizi?
Acı çekince, üzülünce yazma ihtiyacı duyuyorum. Acımı çıkarıyorum ve kağıda döküyorum. Şarkıları yazıyorum ve dinleyerek acımı dindiriyorum. Şarkılarımı paylaşmak istiyorum çünkü benim gibi üzülen çok insan var.
- Başka nelerden beslenirsiniz?
Sadece kendi hikayemden değil başkalarının hikayesinden. Mesela kadına şiddet olaylarından çok etkileniyorum. En son şarkımı kadın cinayetlerini düşünerek yazdım.
- O şarkıyı ne zaman dinleyeceğiz?
Bilmiyorum. Belki yakında. O şarkıdan emin olunca.
- Sahip olduğunuz eşyalarla bağ kurar mısınız?
Sadece piyanomla böyle bir ilişkim var. Bir de tabletim; çünkü onunla düzenliyorum. Şu an piyanom Fransa’da ve onu özlüyorum. İstanbul’daki evime elektronik piyano getirdim. Ama duygusu aynı değil.
“Burada kendimi yabancı hissediyorum”
- Üç yıl boyunca piyano öğretmenliği yapmışsınız Fransa’da...
Bu dönemde bir öğretmenin ne kadar önemli bir rol oynadığını çok iyi anladım. Küçük çocuklarla çalıştım. O çocuklara bir şey katarak birçok öğrenciyi ve anne babayı mutlu ettim. Onların hayatlarına bir şey katmış oldum. Öğretmenlik bir meslek değil sosyal bir deneyim aynı zamanda. Çok sabırlı olmak gerekiyor. İşin iyi olduğu kadar zor tarafları da var ama her şeye rağmen yine yapardım.
- Müzik sizin için ne ifade ediyor?
Sanki hep hayatımda olan bir şey. Bunun için yaratılmışım gibi hissediyorum. Bu içimde olan bir şey ve ben bunun için bu dünyaya gelmişim.
- Coverlarınız da oldukça beğeniliyor. Yorumlamayı istediğiniz başka şarkılar var mı?
Bir akrabamızı kaybettikten sonra cenaze gününde radyoda “Caddelerde Rüzgâr” şarkısı çalıyordu. Kaybettiğimiz insanı hatırlatıyor şarkı bana. Onun için söylemek istedim. Bazı şarkıları biliyorum, annem bana çok yardım ediyor. “Öyle Bir Yerdeyim ki”yi annem önerdi.
- Fransa’dan Türkiye’ye taşındınız. Bu kararı vermek zor oldu mu?
Ne kadar Türk olsam da Fransa’da doğdum büyüdüm. Burada kendimi yabancı gibi hissediyorum. Orada her şey düzenli ve sakin. Adapte olmak kolay değil. İnsanlar da farklı. Ama buraya ne için geldiğimi biliyorum. Hedefimi unutmuyorum. Beni üzen tek şey ailemden uzak olmak. Kendimi işime veriyorum. Burada biraz negatif enerji hissediyorum. Çok üzgün görüyorum herkesi. İnsanlar mutsuz, üzülüyorum.
“Piyanoyla sahneye çıktım”
- O Ses Türkiye’de jüri üyelerini döndürememiştiniz. Fransa’da dörtte dört yaptınız. Orada neyi doğru yaptınız?
O Ses Türkiye’de 16 yaşındaydım. Aradan üç yıl geçti. Sesim biraz daha olgunlaştı. Piyanoyla çıktım sahneye. Kendimi özgür hissederek çaldım ve söyledim. Şarkıya daha hâkimdim. Fransa’da en az 4 prova yaptık ve bu 4 etapta elenme ihtimali var. Bunları geçtikten sonra sahneye çıkabiliyorsun. O Ses Türkiye’nin aksine sade bir şekilde çıktım sahneye. Sadece sesime dönsünler istedim.
En az bir jüri üyesi dönsün istiyordum dördü birden döndü.