Cumartesi"Sahne performansım için sporcu gibi çalışıyorum"

"Sahne performansım için sporcu gibi çalışıyorum"

15.07.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

32 yıllık sanat yaşamında 25'inci albümü "Gece Saat Oniki"yi çıkaran Nükhet Duru: "Yıllardır, ilk defa bu albümde, tekrar dinledikçe sinirlenmiyorum. Konserler de başlayacak. Sahnemin müthiş olduğu söylenir. Çünkü sahne için bir sporcu gibi hazırlanırım"

Sahne performansım için sporcu gibi çalışıyorum

Biz Duru'yla yeni albümü için buluştuk: "Gece Saat Oniki". Gümbür gümbür bir Mustafa Sandal bestesiyle açılıyor. Sözleri de onun için özel yazılmış. "Şarap gibi sevdi beni zaman" diyor. Dört şarkının sözlerinde de onun imzası var. Albümün gelirinin yüzde 4'ü eğitime katkı için Toçev Vakfı'na veriliyor. "Herkes yıllardır bana sahnemin müthiş olduğunu söyler ama neden diye soran yok. Ben bir sporcu gibi çalışıyorum ve çok disiplinliyim" diyen Duru konserlere hazırlanıyor. Bir yandan çıkaracağı kadın sağlığı ve güzelliği ile ilgili kitabı için çalışıyor. Bir odayı dolduran incik boncuklarıyla uğraşıyor, takı tasarlıyor, resim yapıyor. "Benim kafamdaki projeleri yapabilmek için bana bir değil, üç ekip birden lazım" diyor. Güler yüzlü ve fıkır fıkır karşılıyor bizi. Hemen samimi olup güzel güzel seviyor. "Ne tatlı şey. Maşallah sosis gibi" diyor bana. Sosis gibi olmak güzel bir şey herhalde diye düşünüyorum o sırada. Röportajdan önce bana tüyolar vermeye başlıyor. "Adaçayı iç" diyor, "ama tadı kötüdür sıcakken. Sen en iyisi demlendir, kaynatmadan. Sonra buzdolabında soğutup içine iki buz, bir nane yaprağı koy." Hemen bir-iki tüyo daha... "Beni ara, çocuk yapmana üç ay kala. Sana bir arınma programı vereyim" diyor. O siz sormasanız da anlatıyor ama zaten Nükhet Duru'ya merhaba diyen de sormaya başlıyor: "Selülitim için ne yapayım?", "Cildimde şu şu var, ne yiyeyim?" Bu arada tabii kendisine de iyi bakıyor. Tek sorunu yağlı cildi ve yanaklarının fotoğraflarda kocaman çıkması. Günümüzde satışla başarı eşdeğerde algılanıyor. Ama gerçek sanat kurallarına baktığımızda kaliteyle satış başarısı birbirinden çok farklı. İşte bunu bildiğim için, bu rahatlıkla satışlarımın yerde süründüğünü söyleyebiliyorum. Daha önceki albümlerinizin satış rakamları için "Yerlerde sürünüyor" demişsiniz rahatça. Artık bu lüksü yeterince kullandığımı düşünüyorum. Bu albüm farklı. Eleştirmenler de "Nükhet Duru'nun kötü söylediği şarkı yok" diyorlar. Ama kötü şarkısı olmamak demek geniş kitlelerle paylaşılan şarkıları olmak demek değil. Birkaç albümümde çok keyfime göre iş yapmıştım. Yeterince tatmin de olmadım. Yıllar sonra bu albümde, ilk defa, şarkıları dinlerken sinirlenmiyorum. Siz zaten genel olarak sahneden para kazandınız. Albümlerinizde ise ticari düşünmek yerine istediğiniz müziği yaptınız. Aynı şeyler bu albüm için de mi geçerli? Yani bu da mı satmayacak sizce? "Bana hep 'bayım bayım' şarkılar getiriyorlar" Bizdeki en büyük eksiklik prodüktör eksikliği. Bir tane lokomotif şarkı bulunuyor, arkasına başka şarkılar ekleniyor. Biz önce uzun süre birbirimizi tanıma süreci ve bir senaryo aşaması geçirdik. Benim hangi laftan sonra hangi lafı söyleyeceğime kadar, şarkıların birbirine geçişi... İşte prodüktörün önemi. Ben Fuad'ı tanımıyordum, Zeynep Talu tanıştırdı. Daha önce herkes "Bildiğimiz Nükhet Duru olsun, uzaklara dalsın, 'Melankoli' gibi şarkılar söylesin" diyordu. Prodüktörünüz Fuad Abdullah. Arif Mardin'in öğrencisi. Nasıl tanıştınız, çalıştınız? Ay, aynen. 5,5 yıl oldu bir önceki albümden beri. Niye duruyorum? Hep öyle şarkılar geliyor. Bayım bayım. Benim içimde öyle bir şey yok. Ben hareketliyim. Ama "Sana bu yakışıyor" diyorlar. "Melankoli" döneminden tanıyorlar beni. Tamam, güzel söylüyor olabilirim ama artık bence dünya daha hızlı dönüyor. Bu da bu albümde şarkılarıma yansıdı. Şimdi slow'ların bile altyapıları hızlı. Aslında ben sadece sevdiğim şarkıları söylemek istiyorum. Allah bana yetenek vermiş. Her şarkının altından kalkıyorum. Bu saatten sonra tevazu gösterecek halim yok. Caz ver, türkü ver, alaturka ver... Sizin albümü daha dinlemeden önyargılıydım. "Şimdi bunların hepsi slow'dur" dedim. Benim içim kararıyor ağır şarkılarda. Evet ama benim işkadını olduğum taraf kadın güzelliği, sağlığı konularıyla ilgili. Ben kadın sağlığını uzmanlık alanı seçtim kendime. Şimdi bir kitap hazırlıyorum. Sizin bir yandan işkadınlığınız da var. Buna ihtiyacım yok. Kitabım tıbbi bir kitap olmayacak, asla bir güzellik kitabı ya da yemek tarifi kitabı olmayacak. Ama hepsini içerecek. Doktorlara danışacak mısınız? Ben damacanayla su içiyorum. Bir de yoğurt, süt, peynire bitiyorum. Ama bu yüzden kilo aldığım da oluyor. Saat 13.00'te yemem gerekiyorsa mutlaka yiyorum. Hiç olmazsa çantama mutlaka bisküvi cinsi bir şeyler atıyorum. Yanına da bir ayran... Fransız kadınları iki grisiniyle doyuyor. Üç zeytinle yaşıyor Budistler, demek ki ölünmüyor. Alt sınır oysa, bunun ortalaması bulunur. Siz nasıl besleniyorsunuz? Japon yemeklerini çok seviyorum. Kırmızı et yemiyorum. Yılda bir kez, baharda kuzu eti yiyorum. Denizden babam çıksa yiyebilirim. Dışarı çıktığınızda... "Estetik tıp mesleğimin bir dalı haline geldi" Sarılıp sıkanlar, "Hakikaten sıkı mı?" diye bakanlar var. Ama hepimiz doğduk, büyüdük, öleceğiz. Vücudunuzun çok iyi durumda olduğuyla ilgili haberler çıkıyor hep. Hiç. O zaman daha çok göstereceğim "Rahatlayın, ben de bozuldum" diye. Ve kırışıklıklarınız arttığında, göğüsleriniz sarktığında kötü hissetmeyeceksiniz. Mesleğimin bir dalı haline geldi estetik tıp. Estetik tıp bu kadar ilerlemişken ve artık neredeyse ameliyatsız yapılırken en azından bilgi sahibi olmam gerekiyor. Ama hiçbir şeyin abartılısı iyi olmaz Denk düşmez. Yüzün genç olur ama vücudunla örtüşmez. Hiç estetiğiniz yok mu? İstedikleri gibi anlayabilirler. Tabii ki benim de cildim çok iyi. Şanslıyım bu konuda. Sen beni 8-9 yıl önce de gördün, Nişantaşı'ndaki ofiste. Çok fark yoktur herhalde. "Ufak oynamalar yaptırmış olabilir, dudağıma iğne batırtmış olabilirim ama yüzümü tüm kırışıklıklarımı yok edecek gibi gerdirmeye karşıyım" gibi bir şey anlayabiliriz bu söylediklerinizden. "Oğluma 'Daha sen doğmadan ben Nükhet Duru'ydum' dedim" Evet, sürekli. Ama bazen heyheyleniyorum. Süslenmiş, püslenmiş davete gitmişiz. Herkes ayakkabısını, onu bunu anlatırken ben orada reçete veriyorum. Halbuki ben o gün Kızılderili gibi gittim, herkes de onu soracak zannediyordum. Sizi gören herkes "Selülitim var, ne yapayım?" gibi sorular mı soruyor? Bazen bana "Nükhet Duru bunu nasıl yaptın, bunu nasıl giyebildin?" diyorlar. "Size ne!" Ben keyfime göre giyiniyorum, eğleniyorum. Kıyafetleriniz de bayağı ilgi çekiyor. Ne kadar açık bir kıyafet giydiğimle ilgili bir soru sorduklarında "Herhalde benimki çok kıymetli geliyor" diyorum. Etrafımda o kadar anadan üryan var ki. Bir-iki sene önce oğlum kızdı bana mayolu fotoğraflarım çekildiği için. "Gel bakayım, otur karşıma" dedim: "Sen babanın beyninde proje olarak bile yokken ben Nükhet Duru'ydum. Bu konuda sınırlarımızı belirleyim. Ben nasıl istediysem öyle yaptım ve şahsiyetim, şerefim kimseye oyuncak olmadı. Her akşam evde ne görüyorsun? Ya boncuk işliyorum ya kitap okuyorum. Ama ben bir sahne artistiyim. Gereklerini de dünya çapındaki kurallarıyla yerine getiriyorum." Dekoltelerinize de takılıyorlar. "Burada seninle konuşurken bile meditasyon yapabilirim" Ben kendi cennetimi, kendi güzel dünyamı kendim inşa ediyorum. Oturduğum yerde, konuşma sırasında bile meditasyon yapabiliyorum artık. Şuurumu kapatmadan, kendimi istemediğim ortamdan soyutlayabiliyorum. "Neşeyi tedavi gibi kullanıyorum" demişsiniz. Genç kalmanızda belki de adaçayından çok bu huyunuz etkili oluyordur.