05.11.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Müzeleri, bir lağım fotoğrafları sergisini ve kaşıklarla perküsyon çalan Perulu bir beyin konserini izledikten sonra, dünyada hiçbir milletin pazarlama konusunda Fransızlardan daha başarılı olmadığına kanaat getirip Madeleine Kilisesi'ne çok da uzak olmayan lokantaya vardık. Bizi oturttukları masa her zamanki gibi küçük, dar ve rahatsızdı. İki raklet ve iki fondü siparişi vermemizle birlikte masamız bir anda bardaklar, ekmek sepeti, bir şişe son derece değerli Bordeaux Chateau la Forquerie 1998, devasa bir salam tabağı, raklet için getirilen, üzerinde yarım tekerlek peynir ve onu eritmek için yaklaştırılıp uzaklaştırılan elektrikli ocağı, enteresan bir aletle fondüler için gelen, üzerlerinde, içlerinde erimiş peynir olan iki küçük kabın durduğu iki minik ocakla kaplandı. Mario'yla Bruno'nun da iri yarı adamlar olduğunu hesaba katarsanız, parmaklarımızı bile oynatacak yerimizin kalmadığını tahmin edebilirsiniz! Ne romantik ve çekici bir şehir Paris! Fırsatını bulduğumda, sadece hafta sonu için bile olsa mutlaka giderim. Her gidişimde de 14 Rue de Sablon'daki La Ferme St. Hubert'e uğrarım. Bütün mönüsü peynir üzerine olan bu yerde, hayal edilebilecek en lezzetli fondü servis ediliyor! Birkaç ay önce yeniden Paris'e gitme fırsatı buldum. İki İtalyan arkadaşım da vardı yanımda... Yeni İtalyan garson Francesco son derece sevimsizdi, hemen fark ettik çünkü İtalyan olduğumuzu bilmesine rağmen bizimle Fransızca konuşma konusunda ısrar ediyordu. Üstelik neden bilmiyorum, zahmet edip şarap servisi bile yapmıyordu! Biz de kendi başımızın çaresine baktık ve şerefe kadeh kaldırıp şaraplarımızdan ilk yudumlarımızı aldıktan sonra, salamlarla ekmekleri masayı dağıtmadan birbirimize geçirebilmek için akrobatik hareketlere başladık. İşte tam o sırada dehşetle önümdeki ekmek sepetinin tüttüğünü gördüm. Fark etmeden fondünün ocaklarından birine yaklaştırmışım sepeti anlaşılan, o da ateş almış yanıyordu! Su bardağını kaptım ama içinde su yoktu! Aaaaaah Francesco!Ben de elimi o pek kıymetli Bordeaux şişesine uzattım. Ama sonra bir an tereddüt ettim, "Müşterilerini sevimsiz bir garson ve pigmelere uygun masalarla ağırlayan bir lokantayı kurtarmak için bu güzelim şarabı ziyan etmeye değer mi peki?" diye. İş bu noktaya gelince bir kahkaha patlattım.. Bir yandan da, bir çözüm bulabilir umuduyla parmağımı uzatmış, Bruno'ya iyice alevlenmeye başlamış olan sepeti işaret ediyordum. Neeeerde! O da koyverdi kendini! Şansımız yaver gitti de yan masadan biri yerinden fırlayıp üfleyerek minik yangını söndürdü. Şaraba kıyamadım Komşumuzla beraber tehlikeyi savuşturmamızın şerefine kadeh kaldırırken Francesco geldi; masaya eğilip son derece sevimsiz bir şekilde (ve İtalyanca olarak) niyetimizin lokantayı yakmak olup olmadığını sordu. Sonra yine son derece sinirli hareketlerle ekmek sepetimizi değiştirdi, hafif kararmış olan sepeti de alıp hepsi gayet belirgin yanık izleriyle dolu sepetlerden oluşan minik dağın üzerine koydu!Evde fondü ya da raklet yapmak gerçekten çok zor iş, ayrıca lokantada yediğiniz kadar lezzetli olmuyor... Ama sizin için o sevimli geceyi sonlandıran muhteşem kestane kremasının tarifini buldum. Sevimsiz soru Malzemesi: 1 kg. kestane, yaklaşık 1 su bardağı süt, 1 kaşık kakao, 1 paket vanilya, 2 kaşık şeker, sosu için 100 gr. çikolata.Yapılışı: Kestaneleri ortalarından çizip yaklaşık 10 dakika haşlayın. Elinize alabildiğinizde soyun ve diğer malzemelerle birlikte tencereye koyup aralarda karıştırarak 20 dakika pişirin. Krema kıvamında yumuşak bir püre olduktan sonra buzdolabına koyun. Çikolata kreması için çikolatayı benmari usulü, sütle ağır ağır karıştırarak eritip oda sıcaklığında dinlenmeye bırakın. Kestane kremasını dondurma için kullandığınız bıçak yardımıyla top top hale getirdikten sonra ılık çikolata kremasını üzerine dökerek servis edin. donatellapiatti@hotmail.com Kestane kreması