26.11.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Haydi gelin beyleri itip kakmadan sıraya sokalım ve tek tek inceleyelim. (Bak şimdi bunlar aralarında kavga da ederler, "Hayır, ben senden daha çok morarttım sevgilimi, benim yumruğum daha sıkıdır" diye. Hay Allah!') Her neyse, ilki Pınar Dilşeker'in kocası. Bu hurç bey (sıfatlar herhangi bir yanlış anlamaya mahal vermemek için tamamen yazar tarafından uydurulmuştur ve "iyi", "hoş" anlamındadır), evet bu hurççuğumuz, bir tanecik evladını bahane ederek sanatçımızı hırpalamaktadır. Hatta kızın erkek kardeşini bile rencide etmiştir. Ben mafyadan hoşlanmam ama böyle durumlarda hep kıllı bir mafya ağabeyim olsun istemişimdir. Hani geçen gece "Ihlamurlar Altında" dizisinde esas çocuk, enişteyi nasıl karşı duvara yaslayıp hizaya getirdi ya... Bayıldım vallahi, aynen o şekil olsun isterim. Benim sevgili son zevcem beyefendi de böyle bir elmacık kemiği kırma operasyonu sonucunda aynı hezeyana kapılmıştı. "Kime güveniyorsun lan sen? Hadi sal üstüme!" şeklinde kendisine hiç de yakışmayan bir-iki kötü lakırdı kaçıvermişti ağzından. Ben de "Ay kimi salayım hakkaten?" diyerek derin bir düşünceye dalmıştım. "Biladerlerim" gelmişti aklıma ama heyhaaat! Benimkiler hayatlarında karakol kapısı bile görmemiş salaklardı dermişim. Yok öyle değil, hepsi fazlasıyla efendidirler. Dedim ya bunlara mafya lazım. Aradan cılız bir ses duydum. Efendim? "Kanunlar" mı dediniz? Aa! O ne ki ne? Bilin bakalım, az sonra anacağım seçkin beyefendilerin, üreme uzuvları hariç en ortak hususları nedir? Anlayamadım? "Hepsi Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün yapımında çalışmış elemanlardı" mı dediniz? Yanıldınız sevgili okurlar. Bu dayı kardeşlerimiz köprümüzden sık sık geçmiş olabilirler ama yapımında çalışmadılar. Eee, peki nerede çalıştılar? Cevap veriyorum: Çeşitli hanımefendilerin suratları ve bedenleri üzerinde... Sevgili dayaksever hanım dostlarım, kabahatin en büyüğünün bizlerde olduğunu biliyorsunuzdur umarım. Çünkü sahibimiz, "Ben şunu bir güzel döveyim, nasıl olsa bu ortalara çıkıp anlatamaz. Alt tarafı gidip komşuya anlatır. Onu da döverim olur biter" diye düşünmektedir. Oysa bizler yediğimiz ilk dayaktan sonra hicap duyacağımız yerde ekranlara koşsak ya! Öyle yapmıyoruz, biz komşuyla ağlaşaduralım o ikinci maç için hazırlanıyor bile. Sonra televizyon ekranında bizi, dizlerimize vura vura beddua ederken gördüğünde aman bir şaşırma bir şaşırma. Gafil nereden bilsin, maruz kaldığımız şiddet utancımızı silmiş ve gözümüz dönmüştür artık. Peki bu arada beyler ne ediyorlar? Onlar da sığ akıllarıyla toplumumuzun -maalesef- kıt fikirli, acımasız, inek altında buzağı arayan bir bölüm insanını yanlarına alıp her şeyi inkara kalkıyorlar. Çünkü ifşa edilmek en dayanamadıkları şey. "Kadın reklam yapıyor" diyorlar, hakaret davası açıyorlar, iftiralar atıyorlar. Bir de en hin buluşları şu: "Kriz geçiriyordu, yatışması için müdahale ettim!" Ama bütün bunlar nafile çırpınmalar. Onlar da cihana rezil oluyorlar. (Alakasız bir soru: Boyunun ölçüsünü almamış diğer kızlar bu adamlardan uzak duruyorlar mı? Ne gezer! Emin olun, birçoğu şu anda kuyruktalar. Tek savları da "Ben dayak yemem ayol!") Her şeyi inkara kalkıyorlar Diğer bir örneğimiz de, Deniz Akkaya'nın sevgilisi. Bazıları karı-koca olmadıkları için, "hak etmiş" gibi yorumlar yapmış. Büyük gaf! Dayağın "nikah öncesi-nikah sonrası"sı olmaz. Dayak dayaktır. Ayrıca, bu Murat bey de diyor ki, "Zaten annem-babam böyle bir kızla evlenmemi istemezlerdi!" A lötük bey! (Canım anlamında.) Sizin ailenizin (demeye dilim varmıyor mutlaka siz sülalesinizdir, aşağısı kesmez çünkü) münasip gördüğü kız kimlerdendir acaba? İnşallah yanlış bir bayan almazsınız. Çünkü kulağımıza yıllardır bu alt-sosyete hakkında pek çok dedikodu geliyor. Mesela "babasının arkadaşı, kazık kadar beyefendinin kollarına 15 yaşında atılıp, daha sonra bu aile dostunun bulduğu zengin gençle evlenen veya maalesef uyuşturucudan kendini alamayan küçük hanımların varlığı" şeklinde. Bu arada anlayamadığım husus da şudur, mazur görün: Muhterem anne-babanız size nasıl bir terbiye vermiştir ki, bu "piyasadakilerin" peşindesiniz? Buradan bakılınca "basamak yapmak" gibi görünüyor. Kanımca yine büyükleriniz, "Gözde bir kızla flört et, diğerlerine atlaman kolay olsun" demişler ve eklemişler: "Daha sonra seni, işgücümüzü birleştireceğimiz bir sülalenin kızı ile eveririz oğlum." Nikah öncesi dayak-nikah sonrası dayak Yıllar önce Müjde Ar benzer bir "taktiği" anlatmıştı da çok gülmüştüm. O dönem Atilla Özdemiroğlu ile evini paylaşıyordu. Yine bu alt-sosyeteden iki kız kardeş musallat olmuştu Ato'ya. Müjde demişti ki, "Bak canım, annelerimiz senle beni yetiştirirken, heriflerle fingirdemeyelim diye neredeyse dört duvar arasında büyüttü ya, bazı anneler bunun tam tersini yapıyor. Mesela bu kadın, kızlar doğar doğmaz karşısına oturtmuş ve 'Bakın çocuklarım bunun adı organdır. Biraz büyüyünce bunu elinize alıp kapı kapı dolaşacaksınız. Nerede şöyle paralı ve çevresi olan adam bulursanız da takdim edeceksiniz' diye konuşmuştu."Diğerlerini kısa kısa geçiyorum. Rahmetli Führettin Aslan ağabeyimiz mesela. Dayak atmadığı tek bir assolist kadın kalmamış neredeyse. Deniz Gökçe ise bu gurubun en iyisi. Sağolsun tek bir kafa ile "hırsını" sınırlandırabilmiş hiç olmazsa. Ve hüzünlü bir not: En gücüme giden de, bu adamların anneleri ve çocuklarıyla oturup kahkahalarla İtilmiş'le Kakılmış'ı izlemeleri. Benim iblis öyle yapardı da oradan aklıma geldi. Yazara e-mail Bazı anneler ne yapıyor?