CumartesiNurgül, Cem, Asena, Antalyalı hakim ve komutanım Kemal Ay...

Nurgül, Cem, Asena, Antalyalı hakim ve komutanım Kemal Ay...

06.11.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Nurgül, Cem, Asena, Antalyalı hakim ve komutanım Kemal Ay...

* * * Cem Özer ve Nurgül Yeşilçay... Bu çift için temennim farklı. İnşallah, benim yıllardır Sarıkızdan duyurmaya çalıştığım iblis feryatlarımın aynısını duymayız Yeşilçaydan. Kendisine bir tek tavsiyem olabilir, daha önceki kazançlarının heba olup gitmemesi için, Özere derhal bir belge imzalatsın. Nasıl olsa o beyefendi, eşinin ününden faydalanma, hediyeler, ferah ve saygın bir yaşam, dünyalar güzeli bir kadının ruh ve bedenine sahip olma gibi avantajları kullanacaktır. İkinci bir emre kadar.* * * Milliyette bir fotoğraf beni öldürdü yine. Cumhuriyet Bayramımızın kutlamalarına ait bir fotoğraftı bu. Yer Samsun. Gençler bir tiyatro eserinde sahnedeyken, etrafa dalga dalga yayılan Atatürkün sesi. Ve Tümgeneral Kemal Ayın selama durmuş vakurlu yüzünden aşağı inen gözyaşları. Komutanım, önünüzde saygı ile eğiliyor ve o yanaklarınızdan öpüyorum. Bize sahip çıktığınız için. * * * "Ali babanın bir ünlüler çiftliği var... Çiftliğinde horozları var... Ü-ürü-ü diye bağırır çiftliğinde, Ali babanın..." şarkısı takılmış dilime son günlerde. Şarkı burada bitmiyor. Dahası, danaları var, tilkileri var, öküzleri var (da bunlar nasıl bağırır bilmiyorum artık. Ama bir ara Türkçeyi sökmüşler gibi geldi bana)... Böylece devam eder şarkı. Ta ki çiftlikteki kuzular, ceylanlar ve ekran başındaki Sarıkız çıldırıp diğerlerini yiyene kadar. Temenniye birkaç örnek. Sarıkız=İnek... Kuzu=Tuba Altıntop... Ceylan=Toprak Sergen. * * * Ve espri yapılmayacak son üç konumuz.Biliyorsunuz gazeteci Özer Oral abimizi kaybettik. Böyle bir acıyı yakında yaşamış biri olarak oğlu, Milliyet Gazetesi Yayın Koordinatörü Emre Orala baş sağlığı diliyorum.Adanada, bir ilkokulda tecavüze uğrayan 9 yaşındaki çocuğun dramı... Belki de olaya adı karışan okul öğretmenlerinin dramı. Bu insanlar kendilerine yöneltilen bu ağır suçu şiddetle yalanlıyorlar. Şayet doğru ise, "idam" hükmünün yeniden konulmasını isterim, özellikle bir anne olarak. Ama ya ithamlar doğru değilse? Ya ailenin bozulan psikolojisi sonucunda bir hezeyan, bir yanlış yönlendirme ise? Ya da çocuğun hayal dünyasının sapkın bir ürünü ise? Öğretmenlerden söz ediyorum. Dileğimiz ve yapılması gereken kanun adamlarının bu davayı çok sıkı araştırmaları gerektiğidir. Bu başka suçlara benzemez. Belki de polis de şimdiye kadar uygulanmamış yeni soruşturma yöntemleri icat etmelidir. Sonuçta verilecek hatalı bir karar o insanlara vurulacak korkunç bir darbedir. Ölüm kadar... Tecavüz kadar...Bunu niçin söylüyorum, benim de boşanma mahkemem oldu. Geçen hafta sonuçlandı. Hakim, giden hayatımı, çocuğumun ödediği ağır bedeli ve 150 milyar zararımızı görmezden geldi. Ya da ikna olmadı ve karşı tarafın isteği doğrultusunda boşanma kararını verdi. Oysa önünde koca bir suç listesi vardı. Hayatı boyunca trafik suçu bile işlememiş, hiçbir insana kötülüğü dokunmamış örnek vatandaş -yani ben- burada mağdur dururken; karşı tarafın, Adalet Bakanlığından alınmış 18 ayrı suçtan hüküm giydiğine dair belge de bu Antalyalı hakimin evrakları arasında mevcutken ve bu şahıs şu anda "G.O.R.A." filmi dahil birçok işten para kazanıyorken, onun yararına karar verildi. Neye istinaden onu da bilemiyorum. Ama tazminat davasını İstanbulda açıyorum yeniden. Uğradığım tacizlerin sonucu, kırılan bileğimin, elmacık kemiğimin şahitleri çok şükür hayattalar. Aynı dayak olayını duyduğuma göre son dört yıldır birlikte olduğu kızlara da uyguluyormuş. Onların çekincelerini anlıyorum. Ben de bu olayları yaşarken utancımdan tüm şahitlerimi susturmuştum. Sayın hakime gelince onun da önünde hürmetle eğiliyorum. Ama yanaklarından öpmüyorum. * * * Son olarak bu sütunlarda bir iş telefon numarası veriyorum. Hırsız giren bir arkadaşın evinin camlarına üç günde, muhteşem güzellikte demir parmaklıklar yapan genç bir ustanın dükkan numarası: (0212) 277 18 54. "Alo Rasim Özdemir orada mı, soyuldum koş!" demeden önce, yani soyulmadan önce aramanız için. Yazara e-mail Bu hafta yine konu bombardımanına uğramış not defterim. Kısa kısa geçeceğim. Oysa her biri için sayfalar dolusu yazabilirim. Örneğin Tatlıses ve Asena mevzuu. Bence İbrahim beyin yapacağı tek şey var artık; imparatorluktan ve mazisindeki tüm yanlışlıklardan vazgeçecek, Asena ile ayrıldıklarını açıklayacak ve bir hafta içinde dillere destan bir düğünle (hepimizin davetli olduğu -hatta Asenanın bile) Derya Tuna ile evlenecek (Derya kabul ederse tabii). Sonra biz onu mükemmel bir baba, şefkatli örnek bir eş, dürüst bir işadamı ve sevilen, mütevazı, sakin ve sevecen bir halk adamı olarak bağrımıza basacağız. Sanatına söyleyecek bir lafımız zaten yoktur. Böylece daha çok beste üretecek, ailesini mutlu edecek ve artık yaşına yakışır bir efendilik içinde, bizden biri olup çıkacaktır. Onu karısının kolunda, çocukları etrafında, bir pazar günü Ortaköyde ellerinde dondurmaları dolaşırken görmek istiyoruz. Ünlü bir sanatçıya da yakışan budur.