10.09.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Samed KARAGÖZ-Kamçatka
Bu yıl 3. kez düzenlenen İstanbul Trienali, Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi’nde - Maksem kapılarını açtı. 25 Eylül’e kadar ücretsiz ziyarete açık olan trienalin küratörü Hülya Yazıcı’nın büyük emekleriyle hayat bulan trienalin bu seferki teması “Yurt-suz-laşma”.
Bir önceki trienal Gezi kalkışması sırasında yine aynı mekanda olduğu için eserlerin birçoğu zarar görmüş, sergi sanatseverler tarafından ziyaret edilememişti. Ve “protesto” adı altında yapılan kalkışma sözde sanatseverler tarafından her şeye olduğu gibi sanata ve sanat eserlerine de zarar vermişti.
Trienalde, dünyanın çeşitli bölgelerinden ama özellikle yakın coğrafyamızdan savaşlar, insan hakları ihlalleri, otoriter rejimler ve etnik çatışmalar nedeniyle vatanlarından ayrılan sanatçıların büyük ağırlığı var. Bu ağırlık yurt-suz-laşma temasıyla da gün yüzüne çıkıyor.
Önümüzdeki günlerde yayımlanacak, 15 Temmuz’un kahramanlık hikayelerinin anlatıldığı “Okçular Tepesi” isimli kitapta yer alan çizimleri de yapan Reza Hemmatirad’ın trienaldeki işi hiç şüphesiz en dikkat çeken eserlerin başında geliyor. Hemmatirad’ın enstalasyonunda yer alan füzelerin altından geçerken insan savaşı tüm kasvetiyle hissediyor.
Bir tekel kırılıyor
Zain Alahmad ve Uğur Özen’in 31 Ocak 2014’te Birleşmiş Milletler tarafında servis edilen Yermük Kampı’nın dehşetengiz fotoğrafından hareketle yaptıkları eserler de trienalin dikkat çekici işlerinden.
Hiç şüphesiz çağdaş sanatın imkanlarını en iyi kullanarak ve çağdaş sanatın ruhuna en uygun iş Slovenyalı sanatçı Aleksandra Farazin’in sadece trienal boyunca yer alacak ve sonra yok olacak etrafı canlı bitkilerle kaplı beşiği. Sanatçının “Hayatın Beşiği” adını verdiği eser topraktan geldiğimizi ve gene toprağa döneceğimizi vurgulayarak savaşın insan hayatına verdiği zararı gözler önüne seriyor.
Bu trienal sayesinde Türkiye’de çağdaş sanatın tek bir kesimin inisiyatifinde ve kontrolünde olmayabileceği; gerekli imkanlar ve vizyon ortaya konulması halinde bu alandaki tekelin çok rahatlıkla kırılabileceği de bir kez daha ortaya çıktı. Umarım başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ortaya çıkan bu realitenin gereğini en kısa sürede yerine getirirler.
Çanakkale geçilmez
Artık miadını doldurmuş bir küratör olarak Beral Madra ortaya koyduğu eserlerden ziyade siyasi söylemiyle dikkat çekmeye çalışıyor. Son olarak darbe karşıtı Yenikapı Mitingi’ni, 1937 Nürnberg Nazi Mitingi’ne benzeten bir tweet attı. Kendisine yöneltilen eleştirilere cevap vermek yerine Twitter hesabını kapatıp sergilediği haddini aşan tavrı unutturabileceğini düşünmüş olabilir. Ak Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın Çanakkale Bienali vesilesiyle Beral Madra’nın şehirlerine gelmesini istemediklerini söylemesi üzerine bienaldeki daimi sanat yönetmeni! görevinden “Bienalin zarar görmemesini düşünerek” ayrıldı.
Bienali düzenleyen CABININ yani Çanakkale Bienali İnisiyatifi “İçinde sanatın olmadığı gelişmelerin sanatın kendi pratiklerinin önüne geçtiği bu koşullarda, günün gerçekliğinin herkesi kırılganlaştıran atmosferinin de etkisiyle coşkumuzu ve motivasyonumuzu yitirmiş” bulunduklarını belirtip bienali iptal ettiklerini duyurdu.
Eğer gerçekten değer verdikleri sanat olsaydı Beral Madra’nın istifası üzerine tüm kararlılıklarıyla bienali gerçekleştirirlerdi ama görünen o ki sanat, bazıları için Ak Parti düşmanlığını beslemek ve/veya körüklemek için bir araçmış. Ayrıca basın bildirilerinde Aylan Kurdi’nin cansız bedeninin sahilimize vurduğu günün birinci yıldönümünde ibaresini kullanırlarken keşke en azından Wikipedia’ya baksalarmış. Böylelikle Aylan Kurdi değil, Alan Kurdi olduğunu ve ölüm tarihinin basın açıklaması yaptıkları 5 Eylül değil, 2 Eylül olduğunu anlarlardı.